Shahrokh Zamani’nin Kızına Mektubu
Merhaba kızım: Sen ve benim gibi bu dünyadaki bir çok insan sermaye tarafından yönetiliyoruz. Kendimiz için kararlar alamazken var olma özgürlüğüne de sahip değiliz. Ya sömürücü kapitalist düzene teslim olup alın yazımız bu, Tanrıya güveniyoruz diyerek köleler gibi düşünecek ve muktedirlerin baskısı ve sömürüsünü değişmez kaderimiz olarak kabul edeceğiz ya da bunun sebeplerini arayıp fikirlerimizi takip ederken bunlara kafa yoracağız. Böyle bir durumda yönetici elitler ya da kapitalist unsurlar sorgulamamızdan ve düşünmemizden korkacaktır. Kalan azıcık özgürlüğümüzü de elimizden alıp bilinçlenmek ve haklarını kazanmak isteyen geri kalanımızı da korkutmaya çalışacak, bu şekilde hayatı cehenneme çevireceklerdir. Bu minvalde baskı ve zulüm giderek artarken dünya, kendi haklarının farkında olan devrimciler için karanlık ve kasvetli bir yere dönüşecektir. Devrimciler böyle bir durumda, ancak sınıf bilinci ile beraber hem kendilerini hem de düşmanlarını doğru değerlendirerek düşmanın neden ve neyden korkarak kendi propagandalarının prensiplerini, kurallarını ve yasalarını çiğnediğine ışık tutabilir.
Sevgili kızım, bu sorunun bilimsel tek bir cevabı bulunuyor o da sınıf mücadelesini anlamaktan geçiyor. Sınıfsal düşmanımız, yani kapitalist sınıf, gücü zorla eline geçirmiştir ve kendisinin ve sınıfının farkında olan, insan hakları ve kendi sınıfının haklarını kazanma yolunun mücadeleden geçtiğini bilen herkesin karşısında paniklemektedir. Kapitalizm her şeyi ihlal eder ve bozar. Hiç bir kurala ya da yasaya tabi değildir. İşte tam da bu yüzden beni sevdiklerimden, çocuklarımdan, gençlikten ve tüm insanlardan ayırdılar. Bu sınıf savaşıdır, kimi bilinçli bir şekilde kimi de tesadüf eseri bu savaşın içinde bulunur. Bilinçlendiğin zaman baskıyı ve köleliği kabul edip aklını kapatıp Tanrı büyüktür, Tanrıya güveniyorum diyebilmen mümkün olmayacaktır. Bilgi ve bilinçlenme sadece yönetici elitler ve kapitalistler için tehlikelidir çünkü herkesi zulme karşı mücadele etmeye yönlendirir.
Elbette kızım, mücadelenin bireyler ve çevreleri için ödenmesi gereken bir bedeli vardır. Bu bakımdan sen ve etrafındakiler için üzülüyorum ama yaşamanın ve düşünmenin insani bir yolunu bulabildiğim için kendi adıma seviniyorum. En önemlisi de, her ne kadar ben ve sevdiklerim baskı altında olsalar da, insanlığı kurtarmanın tek yolunun sınıf mücadelesi ve kapitalizmin yıkılmasıdır. Kapitalist bir toplumda hem bilinçli olup hem de köleliği ve zulmü kabul etmek imkansızdır.
Ancak, sevgili kızım, kederli ve üzgün olma, bu kötü zamanlar da geçecek, bu utanç düşmanın utancıdır. Zulmedenler gitmeye mahkumdur ve gelecek zulme uğrayanların olacaktır.
Her baba gibi kızımın evlilik haberi kalbimi heyecan ve mutluluk doldurdu. Ama zengin ve güçlü mafya, işçi sınıfının yeminli düşmanları beni bir kaç saatliğine yanımda bir memurla bile kendi kızımın düğününe katılmama izin vermiyor. Keşke her sabah çocuksu heyecanın ve masum gülümsemenle okula giderken seni öptüğüm gibi düğününde de seni öpebilseydim. Bunun olacağı belliydi. Tek kızının düğünene katılamayan bir baba olarak tüm dünya benim için daha karanlık ve bulanık bir hal aldı ve bu durum beni çok etkiledi. Burada parmaklıkların ardında kendimi sanki düğününde elini tutarken, seni öperken ve iyi dileklerimi sunarken hayal ediyorum. Dilerim ki eşinle mutlu olursun ve onurlu ve insancıl bir hayat sürdürürsün.
Özgürlüğün, halkın ve işçi sınıfının düşmanları bizi güzel düşüncelerden mahrum bırakıyor, aynı diğer tüm insanları ve işçi sınfını mahrum bıraktıkları gibi.
Sevgili kızım, bir süre sonra, çektiğim acıya rağmen, başka bir acıyla daha baş başayım: halklar için niye mücadele ettiğimi anladığım, ülkemin ve diğer ülkelerin zulme uğrayan tüm insanlarının çektiği acı ve ıstırap. Beni kızımı, çocuklarımı her çocuğu, genci ve insanı sevdiğim gibi sevdiğim için hapsettiler. Beni hapsettiler çünkü her bireyin eşit haklara ve sosyal/ekonomik adalete sahip olmasını istedim. Beni hapsettiler çünkü inançlarıma hep sadık kaldım.
“Eğer başkasının çektiği acıdan dolayı üzüntü duyamıyorsan, o zaman insan olamamışsın demektir.”
Evet sevgili kızım:
Birkaç parazitin milyonları sömürdüğü, açık açık halkın servetinden milyarları çaldığı, sözde dünyanın en zengin ülkelerinden biriyken nüfusun yüzde sekseninin yoksulluk sınırının altında yaşadığı, en yüksek enflasyonlardan birine sahip, milyonlarca işsizin olduğu, milyonlarca çocuğun sokaklarda çalıştığı, fiyatların uçtuğu, yoksuzluğun fuhuşun, evsizliğin olduğu, boşanma, uyuşturucu bağımlılığı ve depresyon oranlarının çok yükseldiği bir ülkede yaşıyoruz. Bu koşullar altında nasıl olur da zincire vurulmuş meslektaşlarımın kaderine sessiz kalıp sadece seni ve kendimi düşünebilirim ki?
Parazit milyarderler milyon dolarlık otomobillerinde gezerken sokaklarda çalışan milyonlarca çocuğun, aç ve evsiz milyonlarca kadının kaderine nasıl sessiz kalabilirim?
Köktenci yönetici klik milyarlarca dolara kolayca ulaşabilirken, 11 milyon yoksul ve muhtaç insanın çocuklarının cehalet içinde kalacak olmasına nasıl sessiz kalabilirim?
Mafyavari yöneticiler ülkenin likiditesinin dörtte birini bile geri ödemezken, ki bu 50 milyar dolar yapıyor, 1.2 milyon gencin 1500 dolarlık banka kredisi için uzun sıralar beklemesini nasıl oturup sadece izleyebilirim?
Özgürlük aşığı, sosyal adalet savunucusu binlerce kişinin, sadece yasal ve meşru haklarını savunmaya çalışırken, tutuklanması, işkence görmesi ve infaz edilmesine nasıl tahammül edebiliriz?
Evet sevgili kızım, insanlığı kaybetmemiş herkes adaletsizliklere, ayrımcılığa ve eşitsizliğe karşı sesini çıkarır. Sakın endişelenme, zenginliğin ustaları ve gücü elinde tutanlar kapitalizm için lütuflarını sunabilsinler diye hapsedilen, eşinin, babasının, annesinin, çocuğunun yasını bile tutmasına izin verilmeyenler için üzül.
Kızım, tiranların ve zulmedenlerin geleceğinin tarihin çöplüğüne mahkum olduğunun farkında ol. Bu tarihin bir zorunluluğudur. Sınıflı toplumda, duyguların topluca imha edilmesi, kişisel çıkar ve meta tüketimi zehrinin herkese yayılması insanı hayvan seviyesine indirir. Bu sorunlu insan kimliği içerinde insanlık onurunu koruyabilen, akıntıya karşı yüzebilen ve Fransız devrimcilerinin dediği gibi ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için’ sözünü düstur edinebilenler, bireyselci düşüncelere, zulme ve baskıya karşı mücadele eden ilerici devrimcilerin eserlerini okuyanlar süregelen mücadeleleri içindeki yoldaşlarına sempati ve sevgi besleyebilecektir. Ancak böyle gerçek bir sevgi bağlamında eş ve çocuklarına gösterilen sevgi mantıklıdır ve hayatta kalabilecektir, aksi takdirde kişi para, güç ve sosyal statüyü fetiş haline getirir, bireysel durumuna aşık olan kişi insanlık onuruna ve sınıfsal bilince yabancılaşmış olur.
Sevgili kızım,
Bu arada sana bol şans diliyorum, umarım onurlu ve insani bir hayatı seçer, birbirinize bağlı iyi bir evliliğiniz olur ve baskı karşıtı, kendini topluma ve adamış ve toplumun iyiliğini düşünen bir hayat sürersin.
Seni ve tüm insanlığı seven biri.
Shakrokh Zamani
Rajai Shahr Hapishanesi
15 Eylül 2014, Pazartesi
bolsevik.org