SEP Kongresi Sonuç Bildirgesi

SEP Kongresi Sonuç Bildirgesi

SEP 1. Kongresi, 26 Kasım 2017’de Ankara Yeni Sahne’de gerçekleştirildi.Ekmek ve Hürriyet İçin Umut Var Biz Varız” şiarıyla örgütlenen 1. Kongre’nin hazırlıkları SEP’in örgütlü olduğu alanlarda hayli enerjik bir şekilde gerçekleştirildi. SEP üyelerinin yoğun emekleri dışında kongre hazırlıkları zengin içeriği ve araçları ile gayet başarılı bir şekilde örgütlenmiştir. Başarıyla tamamlanan kongremiz, ülkedeki zor şartlara rağmen nicelik ve nitelik açısından ileri gidilebileceğini ortaya koymuştur.

Kongre neticesinde Güneş Gümüş kongrede oy birliği ile SEP Genel Başkanlığı‘na seçilmiştir. SEP Parti Meclisi ise şu üyelerden oluşmuştur. Güneş Gümüş, V.Umut Arslan, Derya Koca, Gökçe Şentürk, Engin Kara, Ali Baran Gökçer, Ali Niyazi Erden, Barış Deniz Kuş, Çağın Erdinç, Demet Koca, Elif Ceren Altunay, Erdem Yılmaz, Erol Soğancı, Sevgi Öztürk, Soner Aydın, Tilbe Akan.

Kongrenin Sonuç Bildirgesi aşağıdaki gibidir:

1- Emekçi düşmanı, zengin dostu otoriter bir tek adam rejimi ülkeye egemen olmuştur. Zaman, demokratik haklara ve emekçilere düşman olan OHAL yönetimine karşı geri çekilme değil, mücadele zamanıdır. Partimiz, SEP Girişimi’ni ilan ettiği son bir buçuk yılda kabuğuna çekilmeyi asla düşünmemiş, mümkün olan bütün araçlarla çalışmalarını sürdürerek OHAL’e karşı en başından beri aktif mücadele tavrını ortaya koymuştur. Sözde parti güvenliği kaygılarıyla geri çekilmenin anlamı, burjuva saldırganlığın hegemonyasına teslim olmaktır. Bunun sonucu karamsarlığın ağırlaşması, üye-taraftar ve etki kaybının hızlanmasıdır.

2- Geçtiğimiz yıllar boyunca AKP’ye karşı mücadele etmeyi küçümseyen sol anlayışlar, ancak 15 Temmuz sonrası başlayan OHAL ile uyanabilenler, sosyalist siyasetten anlamadıklarını ortaya koymuşlardır. Diğer taraftan AKP karşıtlığı adına mücadeleyi laiklik ve cumhuriyet düzlemine sıkıştıranlar da CHP çizgisine oturmuştur. İhtiyacımız olan şey demokratik hakları savunurken AKP’ye sınıf perspektifinden yüklenmektir.

3- Her daim sosyalist mücadelenin ana ekseni olan sınıf mücadelesi, içinden geçmekte olduğumuz koşullara has özel anlamlar da kazanmıştır. AKP’nin toplumu ayrıştırması, terörize etmesi, devrimcileri toplum dışı marjinaller konumuna sürükleme çabası karşısında tek çıkış yolu emek siyasetidir. Emek siyaseti, toplumda ses getirebildiği ölçüde emekçilerin her kesimine hitap edebilen, her kesimi çekimi altına alabilen bir siyasettir. Türkiye’de sosyalistlerin çıkış yolu ve aynı zamanda bu ülkenin geleceği, emek merkezli muhalefetin güçlenmesine bağlıdır.

4-AKP ve RTE’nin başarısındaki en büyük etmen, kimlikler üzerinden toplumun kutuplaştırılmasıdır. Alevi-Sünni, laik-muhafazakar, Türk-Kürt şeklinde ayrıştırılan ve kimlikler üzerinden bölünen emekçiler, politik alternatiften mahrumdur. RTE bu kamplaşmada en büyük grubu kapsadığını düşündüğünden bu ayrışmaları ısrarla körüklemiş ve böylelikle kendi destek tabanını kemikleştirmeyi başarmıştır. Sosyalist bir alternatif olmadığından emekçiler, bu kamplaşma oyununa tâbi olmaktadır. Sosyalistlerin bu aşamadaki tarihi görevi bu oyunu bozmaktır.

5- Sosyalist sol, sınıf mücadelesinde bir alternatif yaratamadığı ölçüde kendi krizini aşamamıştır. Durum böyle olunca burjuva siyasette uzun yıllardır süren çatışma ve kriz dinamiklerinin sunduğu fırsatlar değerlendirilememiştir. Gelgelelim mesele bununla da kalmamış 15 Temmuz sonrası sosyalistler şiddetli bir şekilde gerileme sürecine girmiştir. Etki ve güç kaybı büyük boyutlardadır. KESK, DİSK, TMMOB gibi kitle örgütlerinde hakim olan sol anlayışlar, OHAL sürecinde aktif mücadele örgütlemek yerine AKP ile fazla ters düşmeyerek kendi bürokratik kabuklarını kurtarmanın telaşına düşmüştür.

6- Durum böyle olunca sosyalist soldaki tarihsel tıkanma, şiddetli bir kriz halini almıştır. Pasif bekleyiş hali karamsarlığı şiddetlendirmiş, çözülme durumunu gündeme getirmiştir. Diğer taraftan SEP, sürece tek taraflı bakmamaktadır. Bahsettiğimiz kriz hali, Türkiye sosyalist solunun krizden yenilenerek çıkmasının da koşullarını yaratmaktadır. Kabuk değişimi zorunludur ve Türkiye’de sosyalizm mücadelesinin kaderi bu değişimin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine bağlıdır. Bahsini ettiğimiz kabuk değişimi kendiliğinden değil, ancak yeni ve yükselen bir sosyalist partinin öncülüğünde gerçekleşebilir. Mücadele bayrağını Mustafa Suphilerin geleneğinden devralan; Deniz Gezmişler, Terzi Fikriler ve Ethem Sarısülüklerin mücadele azmiyle birleştiren SEP, bu tarihsel göreve taliptir.

7- Kabuk değişiminin elbette ki politik-ideolojik bir altyapısı olmalıdır. Bu da devrimci Marksizmdir. Türkiye’de sosyalist solun ana yapıları ya cumhuriyet ve laiklik meselesi ile yaşam biçimi kamplaşmasının parçası oldula ya da Kürt hareketinin siyasal ve ideolojik önderliği altında kimlik siyasetine eklemlendiler. Neticede emekçilerin bağımsız sosyalist siyasal kimliği şekillenemedi.

8- Türkiye’de yabana atılmayacak çapta ve sıklıktaki işyeri mücadeleleri sürüp gitmektedir. Bir çırpıda bir sürü örnek vermek mümkündür. Hatta 2015’teki otomotiv sektöründe başlayan “Metal Fırtına” endüstriyel bir hareket olarak muazzam bir büyüklüğe ulaşmıştır. Gelgelelim emek siyasetinin sahibi ortada yoktur. Bu mücadelelerin sesini yükseltecek bir siyasi parti olmadığından bu mücadeleler yerel, sadece orada çalışan insanları ilgilendiren, “önemsiz” olaylar olarak algılanmaktadır. Böyle olunca emekçi mücadelelerin tüm toplumu etkilemesi mümkün olmadığı gibi eylemci işçilerin siyasal gelişimleri ve radikalleşmeleri de kötürümleşmektedir. SEP emeğin sesi olmakta kararlıdır ve işçilerle daha güçlü bağlar kurmak için “dernekse dernek, sendikaysa sendika”; ne gerekiyorsa onu yapmaya hazırdır.

9- SEP’in emek siyasetini temel alması demek, mücadeleyi ekonomik taleplere sıkıştıracağı anlamına gelmez. AKP dikta rejiminin politik hak ve özgürlükleri hedef alan saldırıları karşısında toplumsal muhalefetin direnç göstermesi için SEP elinden geleni yapacak, bu kapsamdaki her türlü mücadelenin içerisinde yer alıp mümkünse başı çekecektir. En başlıcalarını sayacak olursak: Tutuklu gazeteciler, S. Demirtaş ve diğer tutuklu vekiller, kadın cinayetleri, AKP’nin kadın düşmanı yönetimi, eğitimin dinselleştirilmesi, belediyelere kayyum atanması, LGBTİ eylem ve etkinliklerinin yasaklanması… Bütün bu konularda SEP, gerekli toplumsal muhalefetin yükseltilmesi mücadelesinde en aktif şekilde yerini alacaktır. Partimiz demokratik hakların savunulması için verilecek mücadelede birleşik cepheler oluşturmaya gayret edecek, geniş katılımlı kampanyalarla aktif bir direnç hattı oluşturmaya çalışacaktır.

10- SEP, laiklik mücadelesini elbette ki önemsemektedir. Diğer taraftan AKP diktası yıkılmadan muhafazakar toplum mühendisliği tehdidinin ortadan kalkması mümkün değildir. Bu noktada laik cephe hattı örerek yaşam biçimi kutuplaşmasına katılmak, sosyalistlerin yapacağı en son iştir. Zira bu kutuplaşma, AKP’yi ihya etmektedir. Laikliği savunmanın en iyi yolu AKP’yi zayıflatmaktan geçmektedir. Bunun da tek yolu, sınıf mücadelesinin yükselmesi, emekçileri tesiri altına alan kimliksel kutuplaşmaların zayıflaması ve neticede AKP’ye destek olan örgütsüz ve yoksul emekçilerin AKP’den kopmasıdır. Yani laikliğin teminatı sınıf mücadelesidir.

11- Türkiye’de siyaset 16 Nisan referandumunun hemen ardından 2019’daki seçimlere odaklandı. 16 Nisan’da sonuçların başabaş çıkması, AKP karşıtı kesimlerde 2019’a yönelik umutların artmasına neden olmuştur. Ne var ki bizler 2019 seçimlerine bel bağlayamayız. Bu, tam anlamıyla bir tuzak olacaktır. 16 Nisan referandumunda çok farklı çizgilerdeki tüm AKP karşıtları tek bir HAYIR tercihi altında buluşuyorlardı. 2019 başkanlık seçimlerinde ise herkesi birleştiren bir aday bulmak imkansızdır. Bu yüzden SEP’in ilerici toplumsal güçlere çağrısı, sandıkları beklemeden her günü mücadeleye çeviren sosyalist örgütlü yaşama katılmalarıdır. Kestirme yoldan zafer elde etmek mümkün değildir. Emek vermeden, elini taşın altına sokmadan özgürlük gelmeyecektir.

12 Diğer taraftan SEP, 2019’daki seçimlere kayıtsız kalınmasını asla önermez. Sosyalist solun bileşenleri, emek ve toplumsal eşitlik merkezli bir kampanyada ortak bir aday etrafında birleşebilmelidir. Bu birleşme cumhurbaşkanlığı için gerekli 100 bin imza barajını ve engel olarak öne çıkarılan ekonomik külfetleri aşabilecektir. Böylelikle bağımsız sosyalist çizgi emekçilere ulaşma fırsatını yakalayacaktır. Bizlerin hiçbir gündemi pas geçme lüksü yoktur.

13- AKP ve RTE’nin referandum sonuçlarından ötürü korkuya kapıldığı bir gerçektir. Aşağı doğru sarkan toplumsal desteği yeniden toparlamak için vatan-millet edebiyatlarının yanısıra bir dizi makyaj tazeleme operasyonuna girişildi. Atatürk dönüşünden, Ahmet Kaya’ya sahip çıkmaya kadar bir dizi maske takılırken belediye başkanları hamlesi ile birtakım yüklerden de kurtulmuş oldular. İmaj değiştirme çabası, zayıflığın ve tedirginliğin bir tezahürüdür.

14- Türkiye gerçeğinin diğer bir özelliği ise ekonomik şartların emekçiler ve orta sınıf aleyhine hızla bozulmasıdır. Hayat pahalılığı ve işsizlik tırmanışını sürdürmektedir. Ve durum bu saatten sonra ancak daha kötüye gidebilir. Bu bozulmadan da en çok örgütsüz yoksul emekçi kesimler etkilenmektedir. RTE’nin en büyük korkusu, kendisi için her seçimde kitlesel oy deposu olmuş olan örgütsüz yoksul emekçilerin desteğini yitirmektir. Hayat şartlarının iyice zorlaşması RTE’nin bu tedirginliğini arttırmaktadır. Ayrıca geleneksel küçük burjuvazinin işleri bozulduğu ölçüde faturayı AKP’ye keseceği gayet açıktır. Bu yüzden RTE’nin dış politikadan içeriye milliyetçi-hamaset ithal etmeye devam edeceğini, klasik kutuplaşma taktiğine başvuracağını, ekonomik görüntüyü kurtarmak adına da her türlü devlet imkanını zorlamaya çalışacağını öngörebiliriz.

15- AKP’nin yabancı emperyalist odaklarla içi boş gerginlikler yarattığı bu süreçte ABD’den ya da AB’den bir beklenti içerisinde olmak, büyük bir gaflet içerisine düşmek anlamına gelir. Kaldı ki böyle bir beklentinin kendisini dışavurması tam da AKP’nin istediği şeydir. Sosyalist hareketin demokratik hakların savunusunu kendi bağımsız çizgisiyle yapması çok önemlidir. Tersinden AKP’nin sahte anti-emperyalist çıkışlarının altının boşluğunu kitlelere gösterebilmeli, tutarsızlıkları teşhir edebilmeliyiz.

16- Mevcut şartlar altında sosyalist hareketin birlikte iş yapması daha da acil hale gelmiştir. Dönem, somut talepler etrafında sahada güçlü kampanyalar örgütleme dönemidir. SEP, sahada iş koyacak ortak kampanyalara her zaman açıktır. Şimdiye kadar ortak mücadele cephesi olarak ortaya atılan birçok platform benzeri oluşum, maalesef laftan ibaret kalmıştır. Bu durum maalesef, emek örgütleri ve sol yapılar için bir alışkanlığa dönüşmüştür. Bu da kendi başına bir yozlaşma konusudur. SEP lafta kalan birliktelikler ve dar grupçuluğun terk edilmesi için mücadele edecek, somutta iş koyan gerçek mücadele cepheleri örgütlemeye çalışacaktır.

17- Şartlar bütün gücüyle zorladığı halde CHP yüzünü emekçilere dönüp sola kaymak yerine merkeze oynayan bir parti olmakta ısrar ediyor. Patronlarla ve emperyalistlerle arasını bozmak istemeyen CHP’nin merkez siyaseti partiyi silikleştiriyor ve samimi olmaktan uzaklaştırıyor. Üstelik yıldızı parlamakta olan 1990’ların karanlıklar kraliçesi M.Akşener’in İYİ Parti’si de CHP ile aynı yere oynadığından AKP’den çok CHP’yi krizi sokma becerisine sahiptir. Burjuvaziye göbekten bağlı aymaz CHP liderliğinin İYİ Parti’den doğru gelecek büyük darbeye karşı en ufak bir hazırlık yapacağını sanmıyoruz. Emekçilerin CHP’ye ve 2019 seçimlerine bel bağlaması boşunadır. Emekçilerin yeri sosyalist örgütlü mücadelededir.

18- Kongremiz Arjantin, Yunanistan ve İran’dan gelen yoldaşların katılımıyla gerçek bir enternasyonalist şölene dönüşmüştür. Proletarya enternasyonalizmi arada bir dillendirilen bir retorik değil, ancak mücadele içerisinde hayata geçen gerçek bir yoldaşlık ilişkisidir. İşçi sınıfının mücadelesinin dünya çapındaki birleşikliği, emperyalizmin dünyanın her yerine nüfuz etmesiyle koşuttur. Bunun anlamı kapitalizmin tek bir ülkede değil, ancak küresel çapta yenilgiye uğratılabileceğidir. Bu yüzden de bir dünya partisi olarak Enternasyonal’in oluşturulması, belirsiz bir geleceğe bırakılacak bir görev değildir. Bu enternasyonalist görev kapsamında SEP, çeşitli ülkelerde örgütlenen devrimci Marksist çizgideki Devrimci Enternasyonal Platformu‘na gözlemci statüsünde katılacaktır.

19- Kongremiz Ekim Devrimi’nin 100. yılını selamlamış, Bolşeviklerin tarihte oynadığı rolü kendi önüne bir vazife olarak koymuştur. Bu da işçi devrimlerine liderlik etmek ve dünya devrimi mücadelesini ileri taşımaktır. Ortadoğu’da bu görevin yerine getirilmesi için en elverişli koşullar Türkiye’de bulunmaktadır. Birkaç bin kişilik kadro ağına sahip sosyalist bir güç, Türkiye’de kapitalist sisteme meydan okuyacak kapasitede olacaktır. Bu kadro gücüne ulaşmak için de birkaç yüz kişiden oluşan bir kadro birikimine ulaşmak, sıçrama etkisi yapacaktır. Bu, fazla iddialı bir tespit değildir, çünkü sosyalist solun tarihsel krizinin çözülebilme umudu bile çok önemli bir kitleyi aktif örgütlü mücadelenin içerisine çekecektir. Bu durumda da sosyalistlerin tüm emekçiler ve gençlik saflarında büyük bir heyecan dalgası yaratması işten bile olmayacaktır. Bu da Türkiye tarihinde yeni bir sayfanın açılması anlamına gelecektir. Partimiz SEP kimseye kısa yoldan zaferler vaat etmemektedir, ancak adım adım bahsettiğimiz hedefe ilerleyecektir.

20- Dört ülkeyi kapsayan mega ölçekteki Kürt sorununun emperyalist kapitalist sistem sınırları içerisinde çözülebilme ihtimali yoktur. Bağımsızlığa en çok yaklaşan Irak Kürdistanı’ndaki son referandum ve ardından yaşananlar bunu bir kez daha göstermiştir. Aşiret ağası ve burjuva Barzani’nin ne olduğu ve hataları bir yana, prensip olarak Kürtlerin ayrılma hakkı vardır. Ama görünüşteki onca elverişli şarta rağmen, Irak’ın yakın tarihindeki onca savaş, işgal ve iç savaşa rağmen, ölen milyonlarca insana rağmen, Kürtlerin 100 yıllık mücadelesi bir anda boşa düşmüş, büyük bir hüsran yaşanmıştır. Mevcut dünya kapitalist sistemi sınırları içerisinde herhangi bir çözümün olmadığı ve Kürtler’in ABD’nin ipiyle kuyuya inemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

21- Benzer tehlikeler Rojava’daki Kürt ulusal mücadelesi için de geçerlidir. ABD’ye bel bağlayan bir yaklaşım, felaketlere davetiye çıkarmaktadır. SEP, Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkını savunur. SEP, Kürt halkına karşı yükseltilen baskı ve ayrımcılığa karşı mücadele etmeyi temel bir vazife sayar. Diğer taraftan partimiz halkların kardeşliği ve toplumsal eşitliğin ancak anti-kapitalist ve anti-emperyalist mücadelenin başarısından geçtiğini vurgular. Kürt sorunun çözümü, sadece ve sadece bölge genelinde yükselecek sosyalist bir dalganın neticesinde mümkün olabilir.

22- Ortadoğu‘daki en büyük mesele etnik ve dinsel boğazlaşmadır. Bu boğazlaşmanın mimarı emperyalizmdir. Körfez gericiliğinin petro-dolarları, ABD eğitimi ve Selefi fanatizmiyle donatılan El Kaide-IŞİD benzeri gruplar bu amaç için sahaya sürülmüştür. Yaratılan boğazlaşma sayesindedir ki bölge emekçilerinin ve gençliğinin devasa enerjisi, iç savaşlarda harcanmaktadır. Bölge halkları, birbirini yiyip tüketmekte ve bu sayede farklı emperyalist güçler bölgede diledikleri gibi at oynatmaktadır. Bu yüzden SEP, milliyetçi ve dinci-mezhepçi hegemonyaya savaş açmakta ve buna karşı işçilerin birliği-halkların kardeşliği şiarıyla enternasyonalizmi yükseltmektedir.

23- Ortadoğu’da emperyalistlerin silah ve para verdiği unsurlara devrimci yakıştırması yapan Batı solu büyük hatalar yapmıştır. Oysa kendi hükümetlerinin emperyalist politikalarının taşeronlarına karşı çok daha dikkatli olmaları gerekirdi. Buradan çıkan sonuç, bağımsız sınıf çizgisinin korunması ve emperyalist odakların güdümündeki projelere karşı uyanık olunmasıdır. Devrim yaşanıyor diye sunulan Libya’nın durumu ibret vericidir. Ortadoğu’da tek çıkış yolun “Ortadoğu Sosyalist Federasyonu”dur.

24- SEP, devrimci Marksist ideolojisi, attığı politik adımların sağlamlığı ve mücadeleci kadrolarıyla emekçilerin devrimci alternatifi olmaya hazırdır. Partimize katılan her yoldaş bizlere yeni kapılar açacak mücadeleyi yükseltmemizi sağlayacaktır. SEP yeni üyeler, yeni alanlar, yeni yöntemler, yeni deneyimlerle büyümesini sürdürecektir.

Sen de mücadeleye katıl, umudu birlikte büyütelim!

KATEGORİLER
ETİKETLER