Seçimlere Günler Kala İktidar Kıbrıs’ta Neler Çeviriyor? – Emre Güntekin

Seçimlere Günler Kala İktidar Kıbrıs’ta Neler Çeviriyor? – Emre Güntekin

Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimine günler kala AKP iktidarının ada siyasetine yaptığı müdahaleler tartışma yaratıyor. Üstelik bu kez mesele salt adanın iç siyasetiyle sınırlı kalacak gibi görünmemektedir. 

İlk tartışma konusu Kıbrıs’ta YSK’nın seçim yasaklarının, Başbakan Ersin Tatar’ın Ankara ziyareti ve su hattı açılışıyla delinmesi oldu. YSK “KKTC Su Temin Projesi” açılışında 11 Ekim’deki seçimler nedeniyle nutuk ve demeç verilmemesi kararı almış ve tören bu nedenle iptal edilmişti. Ancak yasaklar Ankara aracılığıyla delinmiş oldu. İşin ilginç kısmı ise 2015’te açılan hattın tam da seçimler öncesine denk getirilerek bir kez daha açılması! Bu tarz köylü kurnazlıkları bizler için yabancı değil hatta kanıksanmış durumda, ancak Kıbrıslılar cephesinde hoş karşılanmadığı açık. Nitekim açılış törenini canlı yayınlayan BRT1 kanalına yayın durdurma cezası verildi.

Su meselesinin hemen ardından 46 yıldır kapalı olan ve adeta zamanın donduğu Maraş’ın kamuya ait olan sahil kısmının ve Demokrasi Caddesi’nin açılması hem zamanlamasıyla hem de Kıbrıs sorununda hassas noktalarından birine umursamazca dokunulmasıyla sadece Kıbrıs içinde değil, uluslararası alanda da tepkileri beraberinde getirdi.

Erdoğan ve iktidarı için bu tarz krizler yaratmak artık bir siyaset biçimi ve kriz derinleşip, iktidarın meşruiyeti sorgulanmaya başladıkça bu tartışmaların bitmeyeceğini söyleyebiliriz. Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Karabağ, Ayasofya… Liste uzun. Neo-Osmanlıcı yönelim bu şekilde hem iç politikadaki gücünü tahkim ediyor hem de egemen sınıfların alt-emperyalist emellerine hitap ediyor. Fakat iktidarın Kıbrıs’taki elinin Türkiye içindeki kadar güçlü olduğunu söylemek zor. Türkiye’nin Kıbrıs siyasetine yaptığı hoyrat müdahaleler siyasetin tepesindeki isimlerden sokaktaki Kıbrıs halkına kadar hemen her kesimin tepkisini çekiyor. 

Kıbrıs basınından kısa bir örnek

“YSK kararlarına aykırı törenler… Derken, aniden uluslararası bir mesele olan Maraş’ın sivil halka açılması, tüm bunların bırakın Cumhurbaşkanını, hükümetin ortağına bile bilgi verilmeden yapılması, ve akşama hükümetin düşüşü. Hem de ne için, bunca aydır tiyatrolarını seyrettiğimiz biri, daha üst makama seçilsin diye…”

Kıbrıslılar AKP’nin yapmak istediği şeyin farkında, fakat bugüne kadar siyasi müdahalelere rağmen Türkiye’nin müdahalelerinin başarılı olduğunu söylemek zor. Önceki seçimlerde iktidar, kendisine yönelik eleştirileriyle sıkça gündeme gelen Mustafa Akıncı’nın seçilmesine engel olamamıştı. Geçtiğimiz Şubat ayında Akıncı’nın Guardian gazetesiyle yaptığı röportajda Kıbrıs’ın Türkiye’nin de facto bir ili haline gelebileceği yönündeki uyarıları ve ikinci bir Tayfur Sökmen* olmayacağım çıkışının kopardığı patırtılar unutulmuş değil. Dolayısıyla AKP, Ersin Tatar şahsında, Fehim Taştekin’in de deyimiyle “Kıbrıs kayyımı”nı bulmuş durumda. Ayyuka çıkan duruma ilk tepki Halk Partisi’nin çekilerek hükümeti bir nevi düşürmesiyle geldi. Zira artık ortada gerçek anlamda bir ortaklıktan söz edebilmek mümkün değildi; aleni müdahaleler karşısında bu adım bir nevi zorunluluk haline gelmişti. 

İktidarın Maraş’ın açılmasıyla ortaya çıkacak uluslararası tepkileri umursamadığını söylemeye gerek bile yok; zira Erdoğan bulduğu her fırsatta oyunu sınırları zorlayarak oynamayı seviyor. Çizgiyi aştığını düşündüğünde, tıpkı Doğu Akdeniz meselesinde olduğu gibi bir adım geriye çekilmeyi de bir şekilde kamuoyuna yedirebiliyor. Maraş meselesinde de şimdilik mesele salt “kamuya ait” kısımların açılmasıyla sınırlı; ancak herkes bunun bir başlangıç olarak görüldüğünün de farkında. Erdoğan da Twitter’dan verdiği zor oyunu bozar mesajıyla bunun işaretlerini gösteriyor.

Yüksek siyasetin gürültüsü ortasında Kıbrıs halkının sesini güçlü bir şekilde duymak mümkün olmasa da; Türkiye’nin ada halkının iradesini hiçe sayan, adayı adeta kirli işlerin bir merkezi haline getiren, ekonomi sopasıyla terbiye etmeye çalışan ve en önemlisi kalıcı bir çözümün önünü tıkayacak şekilde uygulanan politikalarının hoşnutsuzluğu derinleştirdiği açık. Tıpkı her konuda olduğu gibi AKP Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünü de bir siyasi sermayeye dönüştürüyor.

Emperyalist gerilimlerin had safhada olduğu Doğu Akdeniz coğrafyasının tam göbeğinde yer alan Kıbrıs sorununun çözümünün bu koşullarda gerçekleştirilmesi mümkün değil. Ada halklarının iradesi emperyalist aktörlerin çıkarlarının altında her dönemeçte ezilmektedir. Emperyalist kapitalist sistemin kendisi kalıcı bir çözümün önündeki en büyük engeldir. Kalıcı bir çözüm ise ancak halkların iradelerini hiçe sayan, çözümsüzlüğü kendileri için çözüme dönüştüren ve kalıcı bir kardeşlik ve barışın kurulmasının önündeki engellere dönüşen aktörlerin yerine devrimci-enternasyonalist bir seçeneğin yaratılmasıyla mümkün olacaktır.

*Tayfur Sökmen, Milletler Cemiyeti’nin 19 Mayıs 1937’de Hatay için kabul ettiği anayasadan sonra kurulan Hatay Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanıdır.

KATEGORİLER