#sayontheroad to Külliye

#sayontheroad to Külliye

fazıl say erdoğan ile ilgili görsel sonucu

Erdoğan, geçtiğimiz Cuma günü yıllardır İslamcı basının ve iktidarın pek hazzetmediği ve fırsat bulduğu her durumda saldırdığı Fazıl Say’ın konserine katıldı. Hatırlanacak olursa Fazıl Say 2013 yılında Twitter’dan paylaştığı  ”Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun, cennet-i ala meyhane midir / Her mümine 2 huri vereceğim diyorsun cennet-i ala kerhane midir – Bilmem fark ettiniz mi nerede yavşak, adi, magazinci, hırsız, şaklaban varsa hepsi Allahçı” mesajı sonrası İslamcı cephenin linç kampanyasına maruz kalmış ve kendisi hakkında açılan davada 10 ay hapis cezası almıştı. Yeni Akit, Sabah, Takvim, Güneş… İktidarın çamurunu sağa sola çalma işlevi taşıyan gazetelerde Say’a bugüne kadar edilen küfrün, hakaretin haddi hesabı yok.

Hal böyle olunca Kemalist, ulusalcı kesimde Say ile Erdoğan’ın buluşması ve Say’ın Erdoğan karşısında iki büklüm tavırları büyük hayal kırıklığı ve öfke yarattı. Fazıl Say geçtiğimiz yıl konserlerinin iptal edilmesiyle gündeme gelmiş ve bunun üzerine “Öncelikle, yazacaklarım tamamen şahsi konular değildir. Önümüzdeki aylarda tepeden tırnağa görüşmeler gerçekleştireceğim. Önümdeki engelleri, önyargıları, yanlış algıları yok etmek istiyorum. Memleketimi çok seven bir insanım ve sanatımı tüm dünyada olduğu gibi kendi ülkemde de icra etmek istiyorum. Benim konserlerimin sadece bir kaçı Belediyeler ile önce bu sayının artmasını, bu ilişkinin doğmasını, halkla buluşmalarımızda, Belediyelerin desteğinin artmasına çalışacağım… Bu sayı artmalıdır. Bu önyargı kırılmalıdır. Fazıl Say da bir Türk vatandaşıdır. Benimle bir konser için çalışan bir belediye suç mu işlemiş olur, lütfen bu yanlışlardan dönelim. Sonra Üniversitelerde tekrar konserler vereyim istiyorum, yıllardır davet edilmiyorum, gençlerle buluşamıyorum, bu kapıların da ardına kadar açılması için gayret edeceğim. Şansımı tekrar ve tekrar deneyeceğim… Devletin kurumlarını zaten geçtim, yıllardır yasaklı gibi bir durumdayım, hem yorumcu hem de besteci olarak… Dünyanın en önde gelen kurumlarıyla yılda 100 kere çalışıyorum, ülkemde bu olamıyor, acı bu… En üstten en alt kademelere yayılmış ‘Fazıl Say defolsun gitsin’ algısına karşı mücadele vereceğim. Çünkü ‘Fazıl Say defolsun’ zihniyetinin kimseye bir faydası yoktur. 81 milyon insanın bir tanesine bile faydası yoktur. Bu sadece utanç yaratır, tüm dünyada tepki görür ve hep de tepki gördü.” açıklamasını yapmıştı. Ağustos ayında Say’ın annesi Ayşe Gürgün Say’ın ölümü sonrasında Erdoğan Say’ı arayarak taziyelerini iletmiş ve Fazıl Say bu gelişme üzerine Erdoğan’ı Ankara konserine davet etmişti.

Ulusalcı-Kemalist kesimlerdeki hayal kırıklığını anlamak zor. Fazıl Say bugüne kadar davalara ve karalama kampanyalarına hedef oldu, Gezi için besteler yaptı; ama aynı Say 15 Temmuz’un ardından iktidarın “Yenikapı ruhu”na da destek verdi. Daha iktidarın erken dönemlerinde, 2007’de kendisinin iktidar tarafından dışlanmasına şu sözlerle yanıt vermişti: “Bizim Türkiye rüyamız öldü. Tüm bakan eşleri türban takıyor. İslamcılar zaten kazandı, biz yüzde 30, onlar yüzde 70. Bizi dışlıyorlar. Çankaya’daki davete bir sürü ıvır zıvır adamları çağırdılar, beni çağırma gereği bile duymadılar. Bu iş böyle devam ederse kızımı da alıp bir başka ülkeye yerleşeceğim.”. Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere Say’ın derdi hiçbir zaman iktidarın emekçilere dayattığı hak gaspları, ezilenler ve muhalefet üzerindeki baskılar zorbalıklar olmadı. Dini muhafazakarlaşmadan duyduğu rahatsızlığı dile getirdi o kadar.

Yani hiçbir zaman tutarlı bir muhalefet sergileyen, zorbalaşan iktidar karşısında her türlü bedeli göze alan bir karakter ortaya koyamadı. Metin Akpınar, Müjdat Gezen, Rutkay Aziz, Deniz Çakır gibi isimler iktidarın hedef tahtası haline gelirken sessiz kaldı, aynı dönemde bu isimlere demediğini bırakmayan Erdoğan’ı konserine davet etti. Sanatçı olarak Say Nazım Oratoryosu gibi etkileyici bir eserle Türkiye devrimci geleneği açısından bir sembol olan Nazım Hikmet’i kitlelere yaysa da, politik bir birey olarak Say hiçbir zaman iktidarı rahatsız etmek gibi bir derde sahip olmadı. Ancak bugün geniş bir kitle Say’dan Don Kişot gibi öne atılmasını ve kendilerinin yapamadığı şeyleri gerçekleştirmesini bekliyor.

 

fazıl saydan yenikapıya destek ile ilgili görsel sonucu

Say, iktidarla arayı bozmak istemiyor. Gerektiğinde külliyede, yeri geldiğinde AKP’li belediyelerin himayesinde konserler verebilmek istiyor ve bunu da bugüne kadar saklama gereği hissetmedi. Ancak toplumsal kutuplaşma böyle bir şey. İslamcı cenahta iki gündür Fazıl Say güzellemelerinden geçilmezken, kimileri de Fazıl Say gibi karşı mahallenin kültürel sembollerinden birini hizaya çekmiş olmanın zafer sarhoşluğunu ifade etmekten çekinmiyor.

Erdoğan yıllardır bütün siyasi güçlerine rağmen, kültürel iktidarı ele geçiremediğinden bahsetmişti. Fazıl Say örneğinden bu konuda çıkarılması gereken sonuçlar bulunuyor. Erdoğan gücünü perçinlediğinden bu yana siyasette, kültürde, sporda kısacası hayatın her alanında havuçla yola getiremediğinin kafasına sopayla vurmaktan çekinmiyor. Fazıl Say örneğinde olduğu gibi ulusalcı, Kemalist cephenin kültürel sembollerinin önünde iki seçenek var: Ya dik duracaklar ve iktidar cephesinden gelebilecek her türlü baskıyı her türlü bedeli göze alarak göğüslemeye çalışacaklar ya da Fazıl Say örneğinde olduğu gibi başkan babanın karşısında her an göreve çağrılacak şekilde hazır ve nazır bekleyecekler ve sinecekler.

Kültür dediğimiz olgu neticede toplumun maddi işleyişinin bir yansıması ve kutuplaşma derinleşirken herkes herkesin tavrını gözetlemekle meşgul. Böylesine kutuplaşmış bir toplumda göz önündeki bir sanatçının tavırsız, apolitik kalması imkansız. Hatırlarsanız Yenikapı’yı eleştiren sanatçıları geçtik, tavırsız kalanların bile nasıl linç edildiğini gördük. Gezi’ye katılan ünlülerin nasıl Yenikapı’ya koştuğuna da şahit olduk. Şekilsiz, rüzgara göre yön alan muhalefetin nefesi buraya kadar. Fazıl Say da bundan sonraki sanat hayatına başkan babanın önünde diz çökmüş olmanın rahatlığıyla devam edecektir.

KATEGORİLER