Röportaj | Sudan, Devrimden Bir Yıl Sonra Yeniden Sokaklarda
Sudan, halkın genel grevler ve kitlesel oturma eylemleriyle Ömer el Beşir’in 30 yıllık İslamcı diktatörlüğüne karşı bir ayaklanma başlattığı Aralık 2018’den bu yana olağanüstü bir dönemden geçiyor. Ağustos 2019’da, emekçiler diktatör el Beşir’i def ettiğinde, ordu bir darbe yaparak rejimin temellerini kurtardı ve radikal halk hareketinin de daha radikal bir ilerleme yapmasını engellemiş oldu. Burjuva unsurların ortaklaşması ve ayaklanmaya önderlik eden meslek örgütü Sudan Profesyonaller Birliği’nin de desteğiyle iktidara gelen Geçiş Hükümeti sözde radikal reform vaatlerinde bulunmuştu. Geçiş Hükümeti, 2019 Nisan ve 2020 Temmuz tarihleri arasında bazı kısmi reformlar dışında hiçbir toplumsal sorunu çözemeyişi bir yana, eski rejimin unsurları koltuklarını korumaya devam etti. Sudan’daki siyasi devrimden bir yıl sonra, Sudan halkı vaat edilen yargılamaların yapılması ve toplumsal sorunların çözülmesi için yeniden sokaklara çıktı. Sosyalist bir önderlik yaratmak ve devrimci enerjiyi toplumsal bir devrime taşımak konusunda sorun yaşayan Sudan’da halk; azgelişmişlik, çürümüş rejim, emperyalist güçler, ordu ve iç çatışmalarla çevrili sokaklarda iyi bir gelecek için savaşıyor.
Sudan’daki son gelişmeler hakkında demokratik muhalefet içinde yer alan öğrenci aktivist Rawan Ibrahim ile gerçekleştirdiğimiz röportajı sizlere sunuyoruz. Sudan’daki mücadelenin sınırlarını, objektif durumunu ve ayrıntılarını daha iyi anlamak açısından cevapları önemli buluyoruz.
Sudan’da yeni bir protesto dalgası başladı ve ülkeye yayıldı. Şimdiden bir kişi de yaşamını yitirdi. Bu eylemlerin yeniden başlamasının nedeni nedir? Talepler nedir?
Yeni protestolar, esas olarak, Ömer el-Beşir iktidarını (1989-2019) devirme motivasyonuyla sınırlanmış olan önceki protestolardan ileri bir kapsam ve bakış açısı ile başladı. Sudan halkı şu anda geçici hükümeti protesto etmiyor. Aksine “devrimi yoluna sokmak, düzeltmek ve düzenlemek” için protesto ediyor. Sudan halkı adaletsizliğe tahammül etmeyen bir ulus olarak görevini yerine getirmek için kararlılıkla ayakta duruyor. Böylece 30 Haziran’da, parlamentoda reformlara devam etmek, silahlı unsurlarla barış anlaşmasını hızlandırmak, kamusal haklara erişim talebi de dahil olmak üzere; temel mal ve hizmetlere daha iyi (ve daha hızlı) erişim sağlamak için Milyonların Yürüyüşü gerçekleşti. Sokaklar, atanan valiler ve Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir ile bağlantılı yetkililere karşı daha fazla önlem alınmasını talep etti. Milyonların Yürüyüşü için 30 Haziran tarihinin seçilmesinin nedeni, 30 Haziran 2019’da rejimi geçiş hükümeti anlaşmasını imzalamak zorunda bırakan Milyonların Yürüyüşü’nün de yıldönümü olması.
Günler sonra 28 Haziran’da, sosyal medyada Nertiti, merkez Darfur gibi kentlerin idari binalarının önünde kitlesel oturma eylemlerinin başladığı haberleri yayıldı. Bu eylemler, kitlesellik kazanarak ülke çapında karşılık buldu. Temel talepler halkın güvenlik haklarının sağlanması, temel hizmetlerin iyileştirilmesi ve daha iyi yaşam standartları. Protestocular, devlet şiddetinden ve diktatör Ömer El Beşir tarafından yaratılan silahlı milislerden (Rapid Support Forces-RSF) korunmaya çalışıyorlar. Ömer El Beşir’in halen var olmasının nedeni, sivil halk üzerinde terör estirmek. Hatta, RSF’nin kadın çiftçilere tecavüz ettikleri de biliniyor. Protestolar, 6-7 gün sonra, internette yaygınlaştı ve bakanlıktan bir ekip Darfur’daki insanların taleplerini desteklemek ve dinlemek için bölgeyi ziyaret etti. Bu arada Nertiti’deki barışçıl protestolar, Sudan polis şefi ve yardımcısının 5 Temmuz’da görevden alınmasına yol açtı.
Bu olayların ardından binlerce kişi Kuzey Darfur’daki Kabkabiya’da ayaklanma ve kitlesel oturma eylemleri gerçekleştirdi. Sudan’ın 8 eyaletinde benzer şekilde kitlesel oturma eylemlerinin gerçekleştiği rapor edildi.
Bu ulus, hükümet üzerindeki baskısı ve direnci ile değişimin esas gücü olduğunu ve ülkeyi geliştirmek için nihai gücün halkın elinde olduğunu her defasında kanıtladı. Kabinedeki bakanların bir hafta içinde değiştirilmesinin, bu eylemler neticesinde gerçekleşmiş olduğunu akılda tutmak gerekir.
Halk diktatör Ömer el Beşir’i devirdi ve askeri darbe, iktidarı sivil bir geçiş vaat ederek aldı. Darbe, kitlelerin ileri girmesini de engelleyerek rejimi de korumuş oldu. Muhalefet koalisyonu ise serbest seçimlere üç yıl içinde geçmeyi önerdi. Geçici hükümetin iktidarı almasından bu yana yaşananları bize anlatır mısınız?
Kadınların güçlendirilmesi ve bazı haklarının kabul edilmesi, gurur duyduğum olumlu bir değişiklik. Sudan’daki kadınlar devrimin başarısının yolunu açan çok önemli bir güçtü. Hükümetin, kadın haklarını ilerletmesi göz önüne alındığında, Sudan’ın geçici anayasası, kadınların geçici yasama konseyinin en az % 40’ını temsil etmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, anayasa değişiklikleri geleneğin bir parçası olan kadın sünnetinin suç sayıldığını ilan etti. Kamu hukuku kanunları, kadınların yaşam tarzı ve özgürlüğünü hiçe saymakta. Kadınların babasının yazılı izni olmadan çocuklarıyla seyahat etmesini engelleyen yasalar da kaldırıldı. Demokratik yönetime doğru ilerlerken, ülkedeki kadınların durumu ve hakları oldukça ümit verici görünüyor.
Başka büyük bir ilerleme, genel asgari ücretin 425 pound’dan 3.000 pound’a çıkarılması ve kamu sektöründeki bazı işler için asgari ücretlerin artırılmasıdır. Aynı zamanda, baskılarla halktan alınan varlık ve zenginliklerin geri iadesi için çalışan komiteler var.
Ayrıca, gençliğin kapsamlı bir şekilde kurumlara ve devlet sektörlerine dahil edilmesi ve devlet memurları ile gençlik arasında iletişimin kurulması, tüm Sudanlıların temsil ve fırsatlarının artması için iyi bir işarettir. Örneğin, Twitter devlet yetkilileri ile Sudan’la insan hakları aktivistlerinin iletişim kurmasını sağlayan bir platform olarak ortaya çıktı.
Hükümet teknokrat sivil bakanları görevlendirmeye devam etmekle birlikte, devrik Cumhurbaşkanı Ömer el Beşir’le ilişkili olan ve onun eski rejiminde yer tutan dini istismarcılığıyla malul İslamcı hareket mensuplarının yerine başkalarını geçirmeye çalışıyor.
Ayrıca, uluslararası toplumdan alınan mali destek ve uluslararası ilişkilerin güçlendirilmesi, özellikle Sudan’ın diğer ülkeler arasındaki saygınlığını arttırdı ve batılı uluslarla olumlu etkileşimler kurmasını sağladı.
Bir diğer önemli sonuç dini özgürlük yasaları. Bu yeni yasalar, özellikle Sudan’daki laik devlet işleyişinden önce yürürlükte olan şeriat kanunlarını geçersiz kıldı.
Devrim devam ediyor ve 30 yıllık hasardan sonra hayallerimizin Sudan’ını inşa etme yolculuğunun başlangıcındayız.
Ömer el-Beşir’in rejiminin tam anlamıyla def edildiğini söyleyebilir miyiz? Değilse, neden?
Maalesef, devrik diktatör Ömer el-Beşir ile bağlantılı birçok memur, hala ülkenin birçok sektöründe önemli pozisyonlara sahipken, eski askeri diktatör Al-Beşir’in yolsuzluğuna ve zulmünü mümkün kılan ve onu güçlendiren sistem, başkanın devrilmesine rağmen yerli yerinde duruyor. Sudan halkı Beşir’in görevden alınmasının öneminin ve sonuçlarının farkında. Devrilmiş cumhurbaşkanıyla ilişkili bağlantıların, ülkenin kalkınmasına karşı çalışmak ve devrimin ilerleme yolunun gücünü ve hedeflerini zayıflatmak için komplolar kurmak niyetinde olduğu açıklığa kavuşmuştur. 9 Mart’ta Başbakan Abdullah Hamdok’a suikast girişiminde bulunduğu duyuruldu.
Ülkenin her yerinde ve her alanda derin kökler salmış 30 yıllık bir yozlaşmış rejim hüküm sürdü. Yavaş yavaş Sudan’ı hayallerimiz üzerine inşa ediyoruz, yolsuzluğun bilincinde olarak zihniyeti yeniden inşa ediyoruz.
Diğer yandan, eski rejimin bu yolsuzluklarından kurtulmak için kötü muameleye maruz bırakılan halkın üzerinde bıraktığı etkileri değiştirmek üzere bilinçlerde farkındalık yaratmak da önemli.
Eski rejimin kökünden sökülmesi ve sisteminin kaldırılması zorlu bir mücadeledir, ancak bu zorluk beklenen bir şeydi. Sudan halkı bu mücadelenin sadece bir diktatörün düşürülmesinden daha derin ve zor olduğunu biliyordu. Sudan’da yaşanan şey, bütün bir sistemin çöküşüdür.
Bu yeni protestolara öncülük edecek siyasi bir liderlik var mı? Sudanlı Profesyoneller Birliği, 2019’daki kitle hareketi sırasında ana aktördü. Şu andaki rolü nedir? Ana aktörler kimler?
Sudan İsyan Devrimi’ne öncülük eden Sudan Profesyoneller Birliği, Sudan toplumu v protestoculardan aldıkları destek ve güveni büyük ölçüde kaybetti. Bu güven kaybı, birliği kuran tarafların arasındaki bölünmenin ve özellikle Birlik’in liderlik seçimleri için yapılan oylama sonrasında aralarındaki fark edilir çatışmanın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu seçim süreci, bir kırılma noktası oldu. Bu arada, direniş komiteleri şimdi Sudan’daki sosyal hareketlere ve protestolara liderlik ediyor. Ömer el-Beşir hükümetine karşı 2013’ten beri sivil itaatsizlik kampanyalarının örülmesi mahalle örgütleriyle başladı. Bu örgütler, Sudan Devrimi boyunca kilit bir rol oynayan önemli bir birleşik örgütler ağı haline geldi.
Sudan olağanüstü bir yıl geçirdi. Geniş kesimden oluşan ve güçlü bir muhalefet olsa da talepler tam anlamıyla karşılanmış değil. Kapitalizmin insanlara sadece sefalet, yoksulluk ve zulme açılan bir kapı sağladığı Sudan’da sizce çözüm nedir?
Geçiş hükümetinin, tartışmasız biçimde iflas etmiş olan kapitalist ekonomik sistemi değiştirmek için açık bir planı yok. Ancak, Sudan halkın gücüyle herhangi bir adaletsizliğe açıkça tahammül etmeyecektir. İnsanlar haklarının farkındalar ve aynı zamanda, yavaş yavaş, tüm baskı sistemlerini ortadan kaldıracak değişimin kaynağı olabilecek kadar mücadeleci olduklarını umuyorum. Halkın eylem gücü, bu ülke için alınan kalkınma ve kararları etkileyen üçüncü otorite gibi görünmektedir.
Pandemi öncesi tüm dünyada protestolar patlak verdi. Şili, Irak, Fransa, Ekvador ve Lübnan’da halk, neo-liberalizme karşı sokaklara çıkmıştı. George Floyd’un öldürülmesinin ardından, ABD’nin en büyük protesto dalgası ortaya çıktı. Pandemi, tüm dünyada eşitsizlikleri ve adaletsizlikleri daha da görünür hale getirdi. Pandemi döneminin durgunluğundan sonra sokak hareketi yeniden geri dönüyor gibi görünüyor. Bu açılardan düşünülecek olursa COVID 19 Sudan’ı nasıl etkiledi?
Sudan, dünya için korkunç denilebilecek bir zamanda önemli bir geçiş anı yaşıyor. Zaten oldukça zayıf bir ekonomiyi devralan Hartum halkı, ülke çapında yaşam standartları üzerinde ciddi etkileri olan koronavirüs tarafından daha da tahrip edilmesinin bir sonucu olarak sosyal medyada elektriğin günde 5-7 saat boyunca her gün kesildiğini ve su hizmetinin ne kadar kötü olduğunu göstermişti. Bu, insanların zaten dayanılmaz zorluklarla karşı karşıya kaldığı bir pandemi döneminde halkın “hayatta kalma modu” koşullarında nasıl yaşadığı hakkında da bir fikir veriyor.
Protestocular, devrimcilerin taleplerini 30 Haziran’da “Milyonların Yürüyüşü” protestosunu düzenleyerek talep ettikleri zaman ölümcül ve bulaşıcı virüse rağmen Sudan sokaklarını doldurdu.
Öte yandan en dibe itilen kesimler, yaşam standartları, kentlerin gelişmemişliği ve güvenlik sorunlarına, temel tıbbi bakım, ilaç ve tüketim ürünlerinin eksikliği de eklenmiş oldu ve yaşam koşulları daha da kötüleşti.
Darfur eyaletindeki halk için ne barış ne güvenlik var. 28 Haziran’da Darfur’daki protestolara yol açan temel sorun güvenlik sorunu idi ve insanlar pandemi krizinden bağımsız olarak kitlesel oturma eylemleri düzenlediler.
Geçen yıl, Sudan halkının El-Beşir’i iktidardan düşürmeye, Darfur’da halkın on yıldan fazla süredir maruz kaldığı adaletsizliklere “Hepimiz Darfur’uz” sloganlarını atarak son vermeye çalıştığını devrim protestolarında görmüştük. Bu, Darfur’daki halkımızın ne kadar ötekileştirildiği, görmezden gelindiği ve ırksal olarak ayrımcılığa uğradığını gösteriyordu.
RSF milisleri 13 Temmuz’da Darfur’da bir haftadan fazla süren barışçıl protestoları şiddetli bir şekilde dağıttı, iki şehre saldırdı, 20 kişiyi yaralarken ve 13’ten fazla vatandaşı öldürdü.
Darfur’daki barışçıl protestolar esas olarak 2003’ten beri Darfur’da soykırım yapan RFS milislerinden korunmayı talep ediyor. Ama sorun halen çözülebilmiş değil… Sudan hükümeti Darfur halkını ne zaman “insan” olarak koruyacak ve öncelikli edecek, belirsiz. Darfur’da devamlı olarak meydana gelen adaletsizlik, kabusa ve dehşet için ne zaman harekete geçecekler, belirsiz. Darfur halkı onurlu bir şekilde yaşayıp, topraklarında barış ve güvenliğin hüküm sürdüğünü görür mü dersiniz?