Renault’da Direniş Yeniden – Engin Kara
Birinci yılını doldurmak üzere olan Metal Fırtınasının merkez üssü olan Bursa’daki Renault fabrikasında işten atmalara ve sendikal hakların gasp edilmeye çalışılmasına karşı, Şubat sonu Mart başında direniş yaşandı. Geçtiğimiz yıl verilen mücadelelerin sonucunda işverenin işçilere verdiği sözleri tutmaması üzerine bir süredir protestoların devam ettiği Renault fabrikasında yönetim, Şubat ayının son günlerinde üretimi durdurmuş; 10’dan fazla işçinin telefonlarına ise işten çıkarıldıklarına dair mesaj gelmişti. Fabrika yönetimi 1 Mart Salı sabahı yeniden işbaşı çağrısı yaparken, fabrikaya gelen işçiler üretim yapmayarak direnişe geçti.
Metal Fırtınadan Bugüne
Mayıs 2015’te yine Renault fabrikasında başlayarak Bursa, Kocaeli, Ankara, Eskişehir, Sakarya vb. pek çok kentte sayısız fabrikaya yayılan ve on binlerce metal işçisinin katıldığı mücadele, sınıf hareketinde önemli bir dönemeç haline gelmişti. Metal işkolundaki fabrikalarda patron örgütü MESS ve ihanetçi sendika Türk Metal’e karşı isyan bayrağı açan işçiler akın akın Türk Metal’den istifa etmiş, sendikal hak ve ekonomik talepler etrafında harekete geçmişti.
Bu süreçte Renault, Tofaş, Ford gibi kritik fabrikalarda Türk Metal neredeyse silinmiş; bu sefer de hareketin karşısına yeni yönelimini belirlemek gibi bir sorun çıkmıştı. Haziran ayında yaptığımız değerlendirmede HAK-İŞ üyesi Çelik-İş’in, metal işçilerinin mücadelesini ileriye taşıyabilecek bir alternatif olmadığını vurgulamıştık. Türk Metal’den sonra sendikasızlığın da, verilen mücadelenin daha baştan kaybedilmesi anlamına geleceğini belirtmiştik. Yeni bir sendika kurma girişiminin ise, hem yasal engellemeler nedeniyle toplu iş sözleşmesi döneminde işlevsiz kalma riskine sahip olacağından, hem de bütün bürokratik yapısına rağmen Birleşik Metal-İş (BMİS) sendikasının tabanında yer alan ve mücadele söz konusu olduğunda göz ardı edilemeyecek işçi kitleleriyle birlikteliğin yaratılması amacıyla, karşısında yer almıştık.
Harekete katılan metal işçileri için mücadeleyi ileri taşıyabilecek tek alternatif, kendi iç örgütlülüklerini oluşturarak/sağlamlaştırarak BMİS’e katılmaktı. Bu yönelim ikili bir anlam ifade edecekti: Hem BMİS gibi Türkiye şartlarında işlevsel olan bir sendika aracılığıyla hareket sürdürülecek, hem de kendiliğinden ortaya çıkan bir hareketin üyeleri olan “yeni kuşak” metal işçileri, mücadele içinde öğrendiklerini ve oluşturdukları fabrika temelli örgütlülüğü BMİS’e aktarma ve BMİS’in bürokratik yapısını da aşma imkânına sahip olacaktı.
Bir yılını doldurmaya yaklaşan hareketin gelişimine dönüp baktığımızda BMİS’e geçişlerin başarıldığı bir örnek olarak Renault fabrikasını görmek mümkünken, hareketin bütünü için aynısını söyleyecek durumda ne yazık ki değiliz. Örneğin yine Bursa’daki Tofaş fabrikasında çoğunluk Çelik-İş’e geçti ve bugün Tofaş işçilerinin kendilerini yeniden güçlü hissedebilmesi için Çelik-İş’in prangalarından da kurtulmaları gerekiyor. Yeni sendika olarak kurulan TOMİS ise şimdilik pek bir ilerleme kaydedebilmiş değil; üstelik var olan alternatiflerin dışında radikal bir niteliğe sahip olmaktan ziyade, metal fırtınanın henüz başlarında yaygın olan ortalama bilince adapte olmaya eğilimli olan bir görünüm sergiliyor. Öte yandan BMİS’e yaşanan sınırlı kayma, hareketin bir bütün olarak gittiği yeri etkilemesinden ziyade, bölünmüş olan hareketin gittiği yere ayak uydurması sonucunu doğurdu. BMİS’de değişen çok fazla bir şey olmazken, hala Renault’da sürdürülen direniş geleneği sendika bürokrasisinin “yasallık sınırları”na takılabiliyor durumda.
Renault’da Son Direnişte Yaşananlar
Böyle geçen bir dönemin aylar sonrasında, işverenin verdiği sözleri tutmaması üzerine vardiya giriş çıkışlarında eylemler yapmaya devam eden Renault işçileri, geçtiğimiz ayın son günlerinde işten atma saldırısıyla karşı karşıya kaldı. Üretimi durduran ve işten çıkardığı işçilere telefon mesajı göndermeye başlayan Renault yönetimine işçilerin cevabı “atılan arkadaşlarımız geri alınana kadar üretim yok” oldu. 1 Mart Salı sabahı yeniden işbaşına çağrılan işçiler, fabrika içine girdiler ancak üretim yapmadılar. Diğer vardiyalar ise fabrika önünde toplanarak mücadeleye giriştiler.
Art arda üç vardiya üretim yapmayan işçilerin mücadelesi hem fabrika yönetimi hem de devlet güçlerince engellenmeye çalışıldı. Salı günü fabrika önünde toplanan işçilere saldıran polis 10’un üzerinde işçiyi gözaltına aldı, diğerlerini ise biber gazıyla dağıtmaya çalıştı. Yine akşam vardiyasında fabrikada fiilen grevde olan işçiler, vardiya çıkışında polis tarafından gözaltına alındı. Ertesi gün tutuklama talebiyle mahkemeye sevk edilen 21 işçi, mahkeme tarafından serbest bırakıldı. Patron ise fabrikadaki işçilere yemek ve su vermeyerek direnişi kırmaya çalıştı.
İki günlük fiili eylemlerin ardından Renault’da sular şimdilik durulmuş görünüyor. Atılan işçiler geri alınmadı. Belirtmek gerekiyor ki özellikle eylemlerde ön planda olan bir grup işçiyle başlayan işten atma saldırısının daha büyük, kitlesel kıyımların öncüsü olabileceğini tahmin etmek güç değil. Hatta MESS çatısı altındaki diğer fabrikalarda da işverenlerin, mücadeleyi büyütmeye çalışanların önünü kesmek için topyekûn bir saldırıya geçmeleri de mümkün.
Hal böyleyken metal işçisi için mücadele henüz bitmedi, aksine belki de yeni başlıyor. Türk Metal’i silindiği fabrikalara geri sokmaya, güç kaybettiği yerde ise yeniden güçlendirmeye çalışan metal patronları, işçi sınıfına yönelik yeni saldırı dalgaları başlatmaya çalışacaktır. Metal işçisinin gelecek kavgası, bu saldırıları önlemekten ve örgütlü mücadeleyi büyütmekten geçiyor.
Bundan Sonra Ne Yapmalı?
Öncelikle belirtmek gerekiyor ki Renault’daki direniş ülkenin dört bir tarafında pek çok fabrikada yankılandı. Özellikle BMİS üyesi metal işçileri, bulundukları fabrikalarda Renault işçileriyle dayanışma eylemleri gerçekleştirdi. 2015 Mayıs’ındaki sınıf dayanışması geleneği devam ediyor. Geçen yıl Renault’da başlayıp diğer fabrikalara sıçrayan hareket, şimdilerde en ufak bir mücadelenin her yerde ses bulmasına yol açıyor. Dolayısıyla rahatlıkla söyleyebiliriz ki metal işçilerinin birlik içinde örgütleyeceği büyük mücadeleler, yayılmak konusunda sıkıntı çekmeyecek ve kolaylıkla kitleselleşebilecektir.
Gelelim eksiğe: örgütlülük düzeyi ve sınıfın birliği. Metal fırtına, bu birliğin temeli olan mücadele azmini yaratmış ve yükseltmişti. Fakat hareket devamında bölünmelere uğramış, mücadeleye daha önceden yatkın olan kesimlerle birleşmek bir yana kendi içinde bile birliğini sürdürememişti. Elbette oturup hayıflanacak değiliz. Bugüne kadar yapılamayanlar, eğer zafere ulaşmak istiyorsak bundan sonrasında başarılmak zorundadır.
İlk olarak sadece BMİS üyelerini değil, haklarını kazanmak için mücadele etmek konusunda samimi olan bütün kesimleri kapsayacak bir birlikteliğe ihtiyaç var. Metal işverenlerinin bitmek bilmeyen saldırı hamleleri, metal işçilerini birlikte davranmaya iten kaçınılmaz bir süreç yaratacaktır. Burada mesele, sekter-dar çıkarlar uğruna hareketi bölmek yerine birleşik bir hareket yaratmaya yönelik zamanında hamleler yapmakta yatıyor. Renault işçilerinin işten atılmasında olduğu gibi en ufak bir saldırı karşısında birlikte cevap üretebilen bir işçi sınıfı, hedeflerine ulaşabilecektir. Böyle örülecek bir hat, sendikalaşmanın ve örgütlülük düzeyinin de artmasını sağlayacaktır.
İkinci mesele AKP’nin işçi hak ve yaşam şartlarına yönelik saldırıları. Şu an mecliste bulunan “özel istihdam büroları” gibi dönüşümler, durdurulmadıkları ölçüde işçi sınıfının geleceğini büyük ölçüde elinden alacak. Kiralık işçiliğin yaygınlaşmasıyla birlikte milyonlarca emekçi iş güvencesi, kıdem tazminatı gibi temel haklarından birçoğunu kaybedecek. Bu nedenle, önemli bir işkolu olan metal sektöründeki işçilerin örgütleyeceği birliktelik, aslında genel anlamda sınıf mücadelesi adına da anlamlar ifade edecektir. Son bir yılı mücadele ederek geçiren metal işçileri, “kiralık işçilik” gibi saldırılara karşı direniş hattı örebilecek güce sahiptir. BMİS başta olmak üzere sendikalara ve metal işçilerine bu konuda da sorumluluk düşmektedir. Verilen kavga, gelecek kavgasıdır.
Vurgulamak gerekir ki, metal işçileri mücadele içinde öğrenmektedir. Şubat ayının ilk haftasında İstanbul Tuzla’daki Mata Ahşap ve Otomotiv işçileri, patronun sendikal örgütlenmenin önüne geçmek için yine işten atma saldırısına başvurması üzerine fabrikayı işgal etmiş ve üretimi durdurmuştu. Gece boyunca devam eden direniş sonuç vermiş, patron öğle saatlerinde işçilerin taleplerini kabul etmişti.
Metal işçilerinin örgütlülüğünün mücadele içinde gelişeceğine ve birlikteliğin yaratılacağına inanmamak için hiçbir sebep yok. Tekrarlamak gerekirse, sekter yönelimlerden uzak, genelin çıkarına yönelik hamlelerle mücadeleye asılmak: işte ileriye yürümenin anahtarı.
İşçi Sınıfı Örgütüyle Güçlüdür!
İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek!