Rafsancani: İktidardaki İslamcılara Dair İyi Bir Örnek – Emre Güntekin
Ali Ekber Haşimi Rafsancani 8 Ocak günü yaşamını yitirdi. Rafsancani adı uzun yıllar İran siyasetinin perde arkasında kalmış olsa da 1979 Devrimi’nin ardından iktidarı işçi sınıfından gasp eden molla rejiminin Humeyni’den sonra birlikte en önemli isimlerinden birisiydi. Rafsancani’nin ölümünün ardından; İranlı devrimcilere, emekçilere, ezilenlere Hamaney’le birlikte en önemli isimlerinden birisiydi. Rafsancani’nin ölümünün ardından; İranlı devrimcilere, emekçilere, ezilenlere yönelik kanlı bir baskı uygulayan molla rejimini inşa edenlerden birisi olarak, birkaç kelam etmek yerinde olacaktır.
Birçok molla gibi Rafsancani’de 14 yaşında dini eğitimini almak için Şiilerin kutsal merkezlerinden biri olan Kum’a gitti. Aldığı dini eğitimin ardından 1959 yılında Humeyni ile tanıştı, onun dini ve politik etkisine girdi. Humeyni ile birlikte Şah Rıza Pehlevi’nin modernleşme programına karşı muhalefet yürütürler. Humeyni’nin 1964 yılında Şahlık tarafından sürgüne gönderilmesiyle birlikte, onun ülke içerisindeki en önemli taraftarlarından birisi haline geldi; bu nedenle rejim tarafından birçok kez tutuklandı ve baskı gördü. Bu baskı dönemi devrim yıllarına kadar sürdü.
Devrimin ardından Humeyni’den aldığı güçle Meclis Başkanlığı’na seçildi. Haziran 1979’da suikast girişiminin hedef oldu ancak sadece karnından yaralandı. İran Humeyni’nin dönüşü ve mollaların iktidara gelmesiyle birlikte kanlı bir iç savaşın içerisine düşmüştü. Her ne kadar mollalar ABD ve Batı’yla kan uyuşmazlığı yaşasa da asıl savaş ülke içerisinde gerçekleşiyordu. Mollalar rejimlerini devrimcilerin ve kendilerine muhalif olanların bedenlerine basarak sağlamlaştırmaya girişti.
Rafsancani’nin Molla rejimi içerisindeki önemi, Irak ile süren Körfez Savaşı sürecinde daha net bir şekilde ortaya çıkmaya başladı. Irak ordusunun hiçbir uyarı vermeden Saddam Hüseyin’in emriyle İran’a saldırmasıyla başlayan İran-Irak Savaşı, molla rejiminin İran’da kurumsallaşmasını sağladı. Bu açıdan Tahran’ın bombalandığı, Irak Ordusu’nun kimyasal silah kullandığı ve İran gençlerinin çok ağır bedeller ödeyerek durdurduğu Irak saldırısı, mollalar için aslında siyasi bir kazanıma dönüştü.
Diğer taraftan savaşın uzamasının İran’a da iyilik getirmeyeceği iyice ortaya çıktıktan sonra Rafsancani, savaşın sonlandırılması konusunda Humeyni’yi ikna etmeyi başardı. Humeyni’nin tavrı ise Saddam’ın devrilişine kadar savaşı sürdürmekti. Fakat savaş uzadıkça ekonomik krizin derinleşeceğini ve kazanılsa bile bunun bir pirus zaferine dönüşeceğini 8 yılın ardından ve savaşta kaybedilen 1 milyon İranlı’dan sonra Rafsancani çok iyi kavramıştı. Humeyni üzerindeki ikna yeteneğini daha önce de birçok olayda göstermişti. Humeyni, din adamlarının cumhurbaşkanı olmasına karşı çıkarken Rafsancani Ali Hamaney’in cumhurbaşkanlığından yanaydı ve bu konuda Humeyni’yi ikna etmişti. Bu durum molla rejimi içerisinde Rafsancani’yi siyasetin gidişatını belirleyebilen, kilit bir unsur haline getirdi. Humeyni’nin vefatının ardından Hamaney’in ruhani liderliğe (rehberliğe) gelmesine destek oldu. (Belki de siyasi kariyerinde kendi geleceği açısından en büyük hatası bu olmuştu.) Bu konudaki rivayetlere göre Rafsancani Hamaney’i siyasi olarak etkisiz ve kolay yönlendirilebilecek bir kişi olarak görmüştü. Kendisi de 1989 yılında cumhurbaşkanlığına seçildi.
Cumhurbaşkanlığı süresince uyguladığı politikalar sadece rejimin muhafazakârlarını değil, liberal reformcuların da eleştirilerini aldı. Rejimin kurumsal olarak yerleşmesi yolunda attığı adımlarla –tabi ki dini bir polis devleti rejimi olarak- ve bu etkisinin cumhurbaşkanlığının ardından bile devam etmesi nedeniyle liberaller kendisine “Ayetullah Makyavelli” lakabını taktı. Dış politikada Batıyla uyum sağlama yolunda takındığı “ılımlı” tavır, muhafazakâr mollaları rahatsız ediyordu. İran’ın bozulan ekonomisini düzeltebilmek için çareyi uluslararası sermayeye eklemlenme yolunda aradı. ABD’yle arayı düzeltebilmek için 90’ların başında Hizbullah tarafından esir alınan iki Amerikan askerinin teslim edilmesi için arabuluculuk yaptı ve Başkan Reagan’ın takdirini kazandı.
Ne var ki uluslararası sermayeye oldukça ılımlı yaklaşan Rafsancani, ülke içindeki muhaliflere o kadar ılımlı yaklaşmayacaktır. Halkın Mücahitleri üyelerinin toplu bir şekilde katliamdan geçirilmelerini “Allah’ın hukukunun buyurduğu gibi; düşmanları onları cezalandırmak için bir, onları öldürün, iki, idam edin, üç, ellerini ve ayaklarını kesin, dört, sürün. Yaptığımız budur” savunur. Belki de bu sertliğinden olsa gerek Humeyni onun için “Rafsancani yaşadığı sürece devrim de yaşıyor demektir.” demişti.
Rafsancani ile ilgili kamuoyunun sırlarına tam olarak vakıf olamasa da bildiği konulardan birisi, onun İran’ın zengin doğal kaynakları ve yolsuzluklar aracılığıyla elde ettiği muazzam servetidir. Hoş daha önce Batı basınında İran’ın milyarder mollaları ile ilgili haberleri görebilmek mümkün. Yıllar önce Rus asıllı Amerikan gazeteci Paul Klebnikov, İran’ın milyarder mollaları ile ilgili Forbes dergisinde bir makale yayınlamış ve molla rejimini kızdırmıştı. Klebnikov, 2004 yılında Moskova’da hala aydınlatılamayan bir suikast sonucu öldürülmüştü. İran’ın en zenginlerinin ardından Klebnikov o sırada Rusya’daki oligarkları incelemekteydi.
Kleibnikov makalesinde İran Devrimi’nin ardından yabancı yatırımlar, Şah dönemi zenginlerinin servetleri ve İran’ın devletleştirilen doğal kaynaklarının kontrolünün büyük oranda Molla rejiminin bürokratlarının eline geçtiğine ve dini vakıflar aracılığıyla bu zenginliğin Mollaların talanına açıldığına vurgu yapıyordu. Kleibnikov, Rafsancani’yi cumhurbaşkanlığı döneminde başlatılan özelleştirme programının babası
olarak tanımlıyor. Rafsancani döneminde İran serbest piyasa ekonomisine yönelmiş ve yabancı sermaye ile duvarlar yıkılmaya çalışılmıştı. Onun döneminde yapılan özelleştirmelerde aile fertleri, bu yağmadan
ciddi bir pay kapmıştı. Makalede Rafsancani ailesini yakından tanıyanlar, kardeşinin 1970’lerde Tahran Üniversitesi’nde öğrenciyken özel dersler vererek ve başka öğrencilerin ödevlerini hazırlayarak geçimini
sağladığını aktarıyor. İnsan, “nereden nereye” demeden edemiyor. Muhalefetteyken yoksul olan, bozuk düzendeki yolsuzluklardan ve gelir dağılımındaki adaletsizliklerden dem vuran İslamcıların iktidara geçtiklerinde nasıl büyük bir açgözlülükle paraya saldırdığının, en kaba yolsuzluklara batarak, kendisine muhalefet edenleri de geçmiş iktidarlardan çok daha acımasız bir şekilde bastırdıklarının en iyi örneğidir Rafsancani.
Günümüzde Rafsancani ve ailesinin sahip olduğu devasa servet gözlerden saklanamıyor. Bir kardeşi ülkedeki en büyük bakır madenine sahip, bir diğeri devletin bir televizyon kanalının sahibi. Bir kardeşi Kerman eyaletine vali olarak atanırken, bir kuzeni 400 milyon dolarlık bir fıstık ihracat şirketine sahip. Bir
yeğeni ve oğlu, Petrol Bakanlığı’nda üst düzey görevde, bir diğer oğlu Tahran metrosunun 700 milyon dolarlık projesini üstlenmiş durumda. En küçük oğlu Yaser’in İran’ın kuzeyindeki Lavasan kentinde yaklaşık 120 milyon dolar değerinde bir at çiftliğine sahip olduğu biliniyor. Ayrıca aile İran’ın en büyük petrol
şirketinin, Daewoo otomobil fabrikasının ve en iyi havayolu şirketinin de sahibi. Ayrıca Dubai, Goa ve Tayland sahillerindeki tatil köylerinin… Tabi ki İsviçre ve Lüksemburg bankalarında gizlenen milyarlarca doların boyutunu kimse tahmin edemiyor. Zira İran’da işlenecek en büyük günahlardan biri mollaların, hele ki ülkenin en esrarengiz kişilerinden birisi olan Rafsancani’nin servetini tartışmaya açmak. Daha önce bunu gündeme getiren bir gazetecinin ölüm cezasından kıl payı kurtulduğu yine Kleibnikov tarafından aktarılıyor.
Cumhurbaşkanlığının ardından kendisinin yerine reformcuların önemli isimlerinden Muhammed Hatemi geldi. Fakat Rafsancani’nin gölgesi, İran devlet aygıtının üzerinde aynı şekilde kaldı. Rafsancani perde
arkasında İran’da değişim ve dışa açılma bekleyen reformcu kanadın perde arkasındaki destekçilerinden birisi oldu. Bu durum onun Ali Hamaney’le arasının açılmasına ve ailesine ev hapsi uygulanmasına kadar gidecek sürecin başlangıcı oldu. 2005 yılında reformcuların adayı olarak Mahmud Ahmedinejat’ın karşısına çıktı, fakat seçimi kaybetti. Medyada ve İran kamuoyunda, rejimin izin verdiği ölçüde, serveti, yaptığı yolsuzluklar, ailesinin karıştığı akçeli işler tartışmaya açıldı. 2009 yılında Mahmud Ahmedinejad’ın Huseyin Musavi karşısında tartışmalı bir şekilde seçilmesiyle İran’da önemli bir ayaklanma patlak verdi. Bu ayaklanmada desteği olduğu gerekçesiyle Rafsancani’nin kızı tutuklandı. Rafsancani ise özellikle Kum’da bulunan mollalardan destek aradı ve ulemanın etkisiyle kendisine yönelen saldırıları biraz olsun durdurmayı başardı. Reformculara verdiği destek Rafsancani’nin kentli orta sınıflar üzerindeki etkisini yeniden artırdı. 2013 yılında cumhurbaşkanlığına adaylığını koysa da, aday olması Anayasa Koruyucuları Konseyi tarafından
reddedildi.
2016 yılındaysa Rafsancani, hem Hasan Ruhani’nin cumhurbaşkanı seçilmesinde etkin rol oynadı, hem de kendisi yeniden rehberi atama yetkisi bulunan Uzmanlar Meclisi üyeliğine seçilmeyi başardı. Bu durum hem Hamaney’i hem de İran’da en önemli politik aktörlerden birisi olan Devrim Muhafızları Ordusu’nu rahatsız etti. İran’da bugün en önemli siyasi belirsizlik noktalarından birisi Hamaney’in ardından rehberliğe kimin getirileceği. Ölmeseydi Rafsancani’nin hem İran’ın zenginleriyle olan yakınlığı, hem de askeri çevrelerdeki gücüyle yeni rehberi belirleme konusunda etkin bir rol oynayacağı aşikârdı. Bu konuda yine mevcut cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin adı ön plana çıkıyordu. Fakat ölümüyle birlikte mevcut siyasi dengeler
Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu lehine değişmiş durumda. ABD’de Trump’ın seçilmesiyle birlikte Ruhani’nin en büyük başarısı olarak görülen nükleer anlaşma ve ambargonun kaldırılması tehlikeye düşerken,
önümüzdeki süreçte muhafazakar kanatla iyi geçinmek amacıyla geri adım atması şaşırtıcı olmayacaktır. Anayasa Koruyucuları Konseyi Sekreteri de “2017 Mayıs seçimlerinde Ruhani’nin ikinci dönem cumhurbaşkanlığı adaylık başvurusunun kesin kabul edileceği şeklinde bir kaide yok” sözleriyle geleceğe dair
ipuçlarını verdi.
İran’da siyasi elitlerden (muhafazakâr ya da reformist fark etmez) hangisinin iktidar aygıtlarını kontrol edeceği İranlı emekçiler ve geleceğini arayan gençlik üzerinde çok keskin bir etki yaratmayacaktır. En fazla yeşilin biraz daha açık bir tonu İran toplumu üzerinde hâkimiyet kuracaktır. İranlı emekçilerin esas
kurtuluşu, reformizmin sınırlarını aşan bir muhalefet yükselterek mücadele etmesiyle gerçekleşecektir.