Home / Manşet / Rafael Santos ile Röportaj: “Büyük İşçi Kitlelerinin ve Ezilenlerin Doğrudan Eylemi Örgütlenmeli”

Rafael Santos ile Röportaj: “Büyük İşçi Kitlelerinin ve Ezilenlerin Doğrudan Eylemi Örgütlenmeli”

Türkiye ile benzer dönemlerde ve benzer karakterlere sahip ekonomik krizler yaşayan Arjantin’de anarkokapitalist Milei’nin iktidara gelmesinin birinci yılı doldu. Partido Obrero (İşçi Partisi) Uluslararası Komisyon üyesi Rafael Santos ile Arjantin’deki kriz ve sınıf mücadelesinin dinamiklerini konuştuk. 

Arjantin’de Milei’nin göreve başlamasının ardından 1 yıl geçti. Milei’nin sert kamusal kesintileri, bakanlıkları kapatmayı, kamuda istihdamı bitirmeyi ve hatta Arjantin pesosundan dolara geçerek Merkez Bankasını kapatmayı öngören elektirikli testere programıyla seçildi. İktidara geldikten sonra da başta yoksulların enerji ve gıda sübvansiyonları, ücretler ve kamu istihdamı olmak üzere sert saldırılar gerçekleştirdi. Yaptıkları, Arjantin ekonomisinin burjuva dünyada övgüyle anılmasına neden oldu. Türkiye’de bile burjuva muhalefetten bazı  isimler yüksek enflasyonla başa çıkma konusunda Milei’nin örneğini takdirle anıyor. The Economist, Milei’yi övgüyle kapağına taşıdı.

Milei programının içeriği nedir? Şimdiye dek sermaye adına somut hangi adımları attı? Sonuçları neler oldu? Enflasyonu düşürmede veya krizi aşmada gerçekten bir başarı sağladı mı? 

Milei, iktidarının ilk yılını, işçi sınıfı ve halk kesimlerine karşı şimdiye kadar başarıyla uyguladığı kapitalist kemer sıkma politikaları sayesinde güçlenerek geçiriyor. Bu kemer sıkma politikalarının ilerlemesi, “finansal istikrar” olarak adlandırılan durumun temelini oluşturuyor. Bu durum, “ülke riski”nin (borçlu ülkelere yeni finansal krediler için uygulanan ek faiz oranı), döviz kuru farkının (resmi dolar kuru ile paralel piyasa kuru arasındaki fark) ve enflasyon oranının düşüşünü içeriyor.

2023’teki enflasyon %210’u aşarak rekor seviyelere ulaştı. Bu artışın nedeni, Milei’nin göreve gelmesinin ardından uyguladığı hiper devalüasyon ve gümrük vergilerindeki artış neticesinde oldu. 2024’te ise enflasyonun yaklaşık %120’ye “düşmesi” bekleniyor. Arjantinli ve küresel kapitalist sınıf, bu sözde “makro-ekonomik istikrarı” coşkuyla karşılıyor. Kapitalizm, kârlarının artışını toplumun genel bir ilerlemesi gibi sunmaya çalışıyor ve bu rakamların, kitlelerin yaşam koşullarında genel bir bozulma pahasına elde edildiğini gizliyor.

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), şiddetli bir ekonomik durgunluğun ağırlığı altında %6 oranında küçüldü. Bu durgunluk, merkezi devlet aygıtı bünyesindeki 35 bin çalışanın doğrudan işten çıkarılması ve kamu inşaat projelerinin durdurulması ve böylece fazladan 100 bin inşaat işçisinin işsiz kalmasıyla sağlandı. Kayıtlı ve kayıt dışı toplamda yarım milyondan fazla iş kaybının yaşandığı tahmin ediliyor. Buna, sosyal yardımlardaki ciddi kesintiler ve mahalle mutfaklarına yapılan gıda yardımlarının kesilmesi de eklendi. Eğitim ve kamu sağlığı harcamalarındaki kesintiler ile kültürel ve sosyal bütçe kısıntıları da bu politikalardan nasibini aldı.

Emekliler en ağır darbeyi alan kesim oldu; geliri en acımasız şekilde düşenler onlar. Aktif çalışanlar da enflasyon nedeniyle kayıplarını telafi edemediler. “Makroekonomik istikrar” dedikleri şey tamamen işçi sınıfının sosyal durumunun bozulması üzerine inşa ediliyor. Yoksulluk oranı, nüfusun %50’sini aşmış durumda!

Ancak Mileizmin “makroekonomik istikrarı” son derece kırılgan bir zeminde sürdürülüyor çünkü hükümet 2024’te 100 milyar dolardan fazla borçlandı, ithalatı kısıtladı, Merkez Bankası’nda parasal rezervi yok (tam tersine, negatif rezervleri var). Dolar kurunu sabit tutuyor (Brezilya %25 devalüe olurken carry trade ile spekülatif karlar elde edebilecek dolarların girişine izin veriyor), sanayi iflasları artıyor ve tarım ve hayvancılık gibi önemli sektörleri de içine alan bir iflas dalgası yaşanıyor. Kriz henüz bertaraf edilmediği gibi ufuktaki kara bulutlar yeni fırtınaların habercisi.

Milei, parti çoğunluğuna ya da hükümet çoğunluğuna sahip olmadan işçi sınıfının kazanılmış haklarına saldırıyor. Bu güç nereden geliyor? 

Partido Obrero, başından itibaren Milei hükümetinin bir azınlık hükümeti olduğunu (parlamento gruplarında herhangi bir çoğunluğu, valisi veya belediye başkanı bulunmuyor) ancak zayıf bir hükümet olmadığını belirtti. Bu değerlendirmenin doğru olduğu ortaya çıktı, çünkü hükümetin zayıflığı veya gücü karşılaşacağı muhalefete ve temelde işçi kitlelerinin geliştireceği direnişe bağlı olacaktı. Burjuva muhalefet, Milei’nin işçi kitlelerinin yaşam koşullarına ve kazanımlarına yönelik saldırılarına ortak oldu. Eyalet meclisinde ve ulusal parlamentoda çoğunluğa sahip olan burjuva milliyetçiler (Peronizm) ve burjuva sağ-merkez (UCR vb.), çeşitli manevralarla, kendisini halk karşıtı mali ve parasal düzenlemelerin savunucusu olarak sunan hükümetin taleplerine boyun eğdi. Öte yandan, 2024’te çok sayıda ve önemli mücadeleler verilmesine rağmen (kitlesel üniversite yürüyüşleri, genel grevler vb.) bu kapitalist saldırıyı durduracak sürekliliğe ve kapasiteye sahip değildiler. Peronist sendika bürokrasisi bu konuda feci bir rol oynadı; hükümetle, patron örgütleriyle ve emperyalizmle birlikte bu kemer sıkma cephesine ortak oldu.

Arjantin’deki toplumsal mücadelelere, kitle örgütlerine ve sosyalistlere yönelik baskının arttığına dair haberler geliyor. Gösterilerde daha fazla polis şiddeti yaşanıyor. Peki, faşizm Arjantin’de iktidara mı yerleşiyor? Trump’ın ABD’de iktidara geri dönüşü göz önünde bulundurulduğunda, Milei’nin aşırı sağının yükselişi bu daha geniş eğilim içinde nasıl konumlandırılmalı?

Gerçekten de eylemlere yönelik baskıda belirgin bir artış var. Ancak Arjantin’deki siyasi rejimin hiçbir şekilde faşist bir rejim olmadığını söylemeliyim. Doğrudan mali sermayeyi tercih eden, bunun için de işçilere ve sömürülenlere karşı tarihi bir kesintiyi dayatmak için egemen sınıflar arasında arabuluculuk yapmaya çalışan sağcı yarı-Bonapartist bir rejimle karşı karşıyayız. Bu sağcı Bonapartist eğilim parlamentoyu, sendika örgütlerini ve burjuva demokrasisinin çeşitli kurumlarını koruyor ancak kitlelere saldırmak için de her yolu deniyor (yolsuzluk, oy satın alma vb.). Polis vahşeti özellikle de eylemler çok kitlesel olmadığında gerçekleşiyor. Örneğin bir milyonu aşan bir sayıda öğrenci, öğretmen,işçi kitlesi kamusal üniversite hakkını savunmak için sokağa çıktığında hükümet çaresiz kaldı. 

Kamuoyu, mücadele eden kesimlerin eylemlerine sempati duyuyor. Emeklilerin mücadelesi de aynı şekilde sempati topluyor. Başlangıçta sert bir şekilde bastırılan bu hareketler, diktatörlük döneminde Plaza de Mayo Anneleri’nin gözaltındaki kayıp yakınlarının hayatı ve özgürlüğü için başlattığı mücadelede yaptığı gibi, her çarşamba parlamento etrafında toplanma ve yürüyüş düzenleyerek alanı kazandılar. Aynı şey Bonaparte Hastanesi’nin işgali, Garrahan Hastanesi’ndeki grevler vb. için de geçerliydi. 

Baskı ve zulmün önemli bir kısmı Polo Obrero ve Piquetero hareketine, özellikle de bağımsız sınıf mücadelesi yürüten kesime odaklandı. Rejim, Peronist sendikalardan ve Piquetero bürokrasisiden bağımsız duruşu/örgütlenmesi olan, sokaklardan çekilmeyen ve kendisini emekçilerin ve sömürülen halkın büyüyen mücadelesinin mücadele kanalına dönüştürebilecek bir muhalefet odağının güç toplamasından endişe ediyor.

Bir yandan Arjantin’in radikal mücadele geleneği ve derin yoksullukla boğuşan bir nüfusu var; diğer yandan güçlü devrimci partiler var ve tam ortada Milei duruyor. Bu durum bize sınıf mücadelesinin gidişatı hakkında ne anlatıyor? Partido Obrero’nun sınıf mücadelesinin mevcut potansiyeline ilişkin değerlendirmeleri neler? Önümüzdeki dönemde Arjantin’de ne olmasını bekleyebiliriz? 

Her ne kadar bugün mücadelelerde nispi bir durgunluk gözlemlense de önemli mücadeleler gelişmeye devam ediyor ve bu mücadelelerin önümüzdeki dönemde büyük çaplı ve dönüştürücü çatışmalara evrilme potansiyeli oldukça yüksek. Bunun üç temel nedeni var: Birincisi, “makroekonomik istikrar” tamamen hayal mahsulü bir tablo. Dünya kapitalizminin genel iflası koşullarında yaşanacak herhangi bir önemli değişiklik, Milei’nin kırılgan rejimini sarsmak için yeterli olabilir (örneğin, büyük sermayenin çoğunluğu yeni bir devalüasyon talep ediyor). İkincisi, Milei’yi destekleyen burjuva “birleşik cephede” bir ayrışma süreci başlamış durumda. Üçüncüsü, hükümetle yaşanan büyük siyasi çatışmalar ve mücadelelerde, kitlesel halk desteği kendini açıkça gösterdi. Sendika bürokrasilerinin ve burjuva muhalefetinin (öğrenci hareketi, vb.) ablukalarını aşma potansiyelleri taşıyan bazı ​​eğilimler uç verdi ve bu da önemli kitlesel patlamalara yol açt. Ancak yine de genel güç ilişkilerini değiştirmeyi başaramadı. Önemli nokta şu: Milei hükümeti, kitlelerin yaşam koşullarına yönelik yeni ve derin saldırılar hazırlıyor. Bunlar arasında daha sert ve gerici bir emeklilik sistemi ve çalışma rejimi ile mali, kültürel ve anti-demokratik reformlar (örneğin kürtaj hakkının kaldırılması) bulunuyor.

Ongania ve Videla diktatörlüklerinde olduğu gibi, ekonomik ve sosyal krizin derinleşmesi ve egemen sınıflar arasındaki bölünme eğilimlerinin artması bağlamında hangi saldırının barajı yıkarak halk isyanını tetikleyeceğini kestirmek mümkün değil. Ancak bu potansiyel, giderek büyüyen bir ihtimal olarak karşımızda duruyor.

Arjantin, dünya çapında devrimci güçlerin en önemli merkezlerinden biri. Ülkenizin tarihi keskin sınıf mücadeleleri ve toplumsal patlamalarla dolu. Arjantin devrimci solunun ortak mücadele programı nedir? FIT-U ortak bir seçim platformu olarak belirli başarılar elde etti ancak gerçek bir mücadele cephesi olmayı başardığını düşünüyor musunuz?

Ne yazık ki, FIT-U (Sol Cephe) içindeki çelişkiler daha da derinleşmişti. Kitlelere yönelik büyük çaplı saldırılar karşısında Sol Cephe, bir bütün olarak hala önemli inisiyatifler almış değil. Bileşenleri arasında, rejime seçim odaklı bir uyum sağlama eğilimleri (özellikle Troçkist Fraksiyon – Dördüncü Enternasyonal seksiyonu olan PTS) güçlendi. Esas olarak, Milei rejimine karşı sosyalizmin erdemlerini savunan bir kültürel mücadele propagandası yürütmeye odaklanıldı. PTS, PASO’yu(ön seçimlerin yapıldığı ek bir seçim turu) savunarak, bunun halkı daha fazla politikleştirdiğini iddia ediyor. Oysa bunlar sadece burjuva seçimleri konusunda yanılsama yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda devletin burjuva seçim sisteminde adayların belirlenmesinde işçi sınıfının belirleyici rolleri varmış gibi bir yanılsama yaratıyor.

Biz FIT-U’yu, sınıf bağımsızlığının siyasi bir odağı olarak savunuyoruz ve bu konuda sürekli bir mücadele veriyoruz. Ancak, gerici ve işçi düşmanı saldırıları yenilgiye uğratmak için sadece birkaç solcu milletvekili daha kazanmak yetmez; büyük işçi kitlelerinin ve ezilenlerin doğrudan eylemlerini organize etmek gereklidir. Partido Obrero halihazırda devam eden mücadelelerin (Garrahan Hastanesi, Piqueterolar, emekliler, vb.) önemli bir bölümünün liderliğinde bulunuyor. Bu aşamada temel sloganımız “Milei defol!”. Daha önce “Milei’yi yenmek için genel greve hazırlanalım” sloganından, kitlesel bir halk muhalefetini temsil etmek ve onun sözcüsü olmak için “Milei defol!” sloganına geçiş yaptık.

Bu stratejiyle, giderek artan bir etki alanı yaratmayı ve bu etkiyi genel grevin hazırlanmasında kullanmayı amaçlıyoruz çünkü Milei’nin gerçekten iktidardan indirilmesi ancak bu şekilde mümkün olacaktır. Bu doğrultuda, FIT-U’nun Milei rejimine karşı olan işçileri, öğrencileri ve kitle mücadelelerini tüm düzeylerde bir araya getirebilmesi için bir Ulusal Kongre çağrısı yapıyoruz. Bu kongre ile hem doğrudan eylem konusunda hem de yaklaşan seçimler için ortak bir mücadele platformu oluşturmayı hedefliyoruz.

Devrimcilerin sendikalardaki mevcut konumu nasıl? 

İşçi hareketindeki bürokrasi karşıtı ve sınıf bilincine sahip sol hala bir azınlık durumunda. Ana işçi sendikaları ve bunların merkezleri sendika bürokrasilerinin kontrolü altında. Lastik İşçileri Sendikası (SUTNA), Buenos Aires Üniversite Öğretmenleri Birliği (AGDUBA), öğretmen sendikalarının birkaç şubesi (son dönemde PO’nun başını çektiği bir cephe, Córdoba şehrindeki güçlü UEPC’yi, Santa Cruz eyaletindeki ADOSAC sendikasını vb. geri kazandı), birkaç Piquetero örgütü (Polo Obrero vb.), Sarmiento hattındaki demiryolu bölümünü yöneten IS ve diğer sendikalar bu kapsamda. PO’nun Sınıfçı Sendikal Akım’ı (CSC) tarafından düzenlenen yakın tarihli bir Ulusal Sendika Genel Kurulu, sendikal hareketin tüm mücadeleci güçlerini bir araya getirmek ve bir Ulusal Mücadele Planı ve genel grev planı organize etmek amacıyla bir Ulusal Sınıfçı Odak oluşturulması çağrısında bulundu.

İşsiz işçilerin 2002’de yoksul mahallelerde başlattığı Piquetero hareketi, emekçi sınıfların yoksullaşmaya karşı büyük bir isyanı olarak tarihe geçmişti. Piquetero örgütlerinin öncü örgütü olan Polo Obrero, özellikle de lideri Bellibonoi, Milei tarafından hedefe alınıyor. Piquetero hareketi ne başardı ve bugün neden saldırı altında?

Milei/Bullrich hükümetinin baskıcı ve McCarthyci saldırısı, burjuvazi ve medyanın tam desteğiyle, özellikle Polo Obrero ve Frente de Lucha’nın bileşen örgütleri olmak üzere Piquetero hareketine yoğunlaştı. Ne yazık ki, FIT-U bileşenleri bu saldırıya karşı yalnızca biçimsel bir savunma sergiledi (bazı açıklamalar ve basın toplantılarında yer alma gibi), ancak pratikte Piquetero direnişinin gelişimine düşmanca bir tutum benimsedi. Bu tutum yeni bir şey değil; Piquetero hareketi 25 yılı aşkın bir süredir örgütleniyorve o zamandan beri benzer bir yaklaşıma maruz kalıyor.

Son dönemde MST (LIS), Polo Obrero ve diğer örgütlerle (MRT vb.) birlikte yer aldığı Frente de Lucha Piquetero’dan (Mücadeleci Piquetero Cephesi) ayrılarak Milei’nin baskısından kaçınmaya çalışarak merkez sol “sosyal örgütlerle” hizalanmıştı. Hükümet, yoksul mahallelerin sosyal kazanımı olani mahalle mutfaklarını kapattı, gıda yardımlarını kesti ve düzinelerce ev ve mekâna baskın düzenleyerek yoldaşlarımızı yargıladı. Ancak Polo Obrero ve Frente de Lucha Piquetero, kendisini korudu ve yeniden örgütlendi: yeni mutfaklar açılıyor ve yoksul mahallelerdeki örgütlenme çalışmaları, sosyal krizin derinleşmesine paralel olarak yoğunlaşıyor.

Milei hükümeti için bu siyasi baskı kampanyası, işçi sınıfı ve ezilenlerin genel direnişinin birleşip koordine olabileceği bir odak noktası haline gelme potansiyeline sahip olan Polo Obrero’yu hedefliyor. Güçlü bir direniş çekirdeğinin oluşumunu engelleyip, liderlik konumunda bulunanları itibarsızlaştırmayı amaçlıyor.

Dava dosyasının içeriği nedir? Diğer ülkelerde dayanışma için neler yapılabilir?

Hükümet, Belliboni ve Polo Obrero’nun yirmiye yakın lideri hakkında başlatılan dava dosyasındaki suçlamaları değiştirip şantaj, dolandırıcılık gibi suçlamalar yöneltiyor. Böylelikle bu davaları yalnızca doğrudan bir saldırıya dönüştürmekle kalmayıp sadece Polo Obrero’ya değil tüm işçilerin ve ezilenlerin mücadele hareketine gözdağı vermeye çalışıyor. Son olarak temyiz mahkemesi, yoldaşımız Cesar Arakaki’nin (Aralık 2017’de Macri hükümetini krize sokan büyük gösterilere katıldığı için suçlanmıştı) cezasını, asıl ceza olan 3 yıl 4 aydan “sadece” 3 yıla indirme kararı aldı. Mevcut ceza mevzuatına göre şartlı tahliye edilebilirdi. Ancak hakimler, hükümet krizine neden olan bir eylem söz konusu olduğu için ve yoldaşımızın hapishanede olduğu süreçte, yıkıcı eylemleri hakkında “tekrar düşünebilmesi” için hapis cezasına çarptırılması yönünde karar verdiler.  Bu açık keyfi hükmün amacının, özellikle de suçlamaların tamamen temelsiz olduğu göz önünde bulundurulduğunda, (eylem sırasında yaralanan jandarma, yoldaşımızın kendisini yaraladığını kanıtlayacak hiçbir delili olmadığı için şikayetini geri çekmiştir), yalnızca siyasi intikam almak ve mücade edenlere bir gözdağı vermek olduğu ortaya çıkıyor.

Ayrıca, milletvekilimiz Vanina Biasi, Filistin halkına yönelik soykırıma karşı aktif mücadele faaliyetleri nedeniyle yargılanıyor. Yine aynı gerekçeyle birçok eyalette de suçlanan ve yargılanan yoldaşlarımız bulunuyor. Demokratik özgürlükler için mücadele PO, sol ve ezilenlerin mücadele hareketi için hayati önem taşıyor  Maddi anlamda ailelerin desteklenmesi, bu davalarda yasal süreçlerin yürütülmesi gibi ihtiyaçlar için maddi destek sağlayarak; mahkemelere ve hükümete yönelik açık mektuplar veya açıklamalar yayınlayarak; kamuoyu yaratmak ve büyükelçilikler ve konsolosluklar önünde eylemler, yürüyüş ve gösteriler düzenleyerek uluslararası kamuoyunun dikkatini çekerek dayanışma göstermek mümkün. Bu tür dayanışma adımları, yalnızca mevcut davaların etkilerini azaltmakla kalmayacak, aynı zamanda mücadele edenlere yönelik baskıcı politikalara karşı uluslararası bir birliktelik ve direnç mesajı da verecektir.

Partido Obrero’nun dahil olduğu enternasyonalist örgütlenme çabaları hakkında ne söyleyebilirsiniz? Ortak çabaların ilerleme kaydetmesi için nasıl bir yol haritası geliştirilebilir?

Ne yazık ki, FIT-U (Sol Cephesi) emperyalist savaşa karşı hareket konusunda bölünmüş durumda. Bir kesim (IS, MST), açıkça NATO kampının yanında yer almış, emperyalizmin Rusya’ya karşı savaşı derinleştirmek için daha fazla silah ve kaynak göndermesini talep etmiştir. PTS, devrimci yenilgicilik yerine bağımsız bir “direniş” pozisyonunu öne sürerek merkezci bir tutum benimsiyor ancak bu “direniş” gerçekte var olmayan bir durumu ifade ediyor. PO (Partido Obrero), emperyalist savaşa karşı aktif bir enternasyonalist bir blok oluşturma çabası içinde hem Ukrayna’da hem de Rusya’da devrimci yenilgicilik pozisyonunu savunuyor ve tüm ülkelerin halklarını emperyalist hükümetlere, savaş ve açlığın hükümetlerine karşı mücadeleye çağırıyor.

Türkiye’den SEP, İtalya’dan TIR, Yunanistan’dan NAR ve Arjantin’den bizim örgütümüz PO ile diğer örgütler arasındaki mücadele pratiklerinin koordine edilmesi, enternasyonalizmi savunan tüm örgütlerin ortak bir şekilde hareket ederek 2025 yılının gelecek aylarında Avrupa’da bir Uluslararası Zirve düzenleme çağrısı yapması önemli bir ilerleme olmuştur. Bu hareketi koordine etmek ve genişletmek, devrimci enternasyonalist bir akımın gelişimini güçlendirmek için gereklidir.

Sign Up For Daily Newsletter

Stay updated with our weekly newsletter. Subscribe now to never miss an update!

[mc4wp_form id=53]

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir