Provokasyon Dalgası Başlar mı? Ne Yapabiliriz? – V. U. Arslan

Provokasyon Dalgası Başlar mı? Ne Yapabiliriz? – V. U. Arslan

Hava puslu. Türkiye tarihinde havanın berrak olduğu çok az zaman olmuştur, ama bazı dönemlerde pus özellikle yoğunlaşır. Şimdilerde hava bir kez daha ağırlaşıyor. İzmir’de HDP il binasının basılması ve Deniz Poyraz’ın katledilmesi öncesi, sadece sol kesim değil, pis işlerin içinden gelenler de uyarıları arttırmıştı. Sedat Peker, gelmekte olan büyük provokasyonları her videosunda vurgulamış MİT eski kontra-terör daire başkanı Mehmet Eymür şu uyarıyı yapmıştı: 90’larda böyle kepazelik yoktu. Her zaman vardı ama bu kadar aleni değildi. Şimdi bakıyorum yine aynı isimlerden aynı şeylerden bahsediliyor. Bu gidişin sonu siyasi cinayetlerdir 

Herkesin malumu, AKP’nin yerleştirmeye çalıştığı tek adam rejiminin toplumsal destek tabanı eriyor. Şimdiden iş tek adamlıktan çıktı, RTE-Bahçeli koalisyonuna dönüştü. RTE’nin bu denklemde manevra alanı kalmadı. Bir yandan da ekonomik kriz ülkeyi ve AKP’yi vurmayı sürdürüyor. Üstelik ekonomik durumun düzelmesi bir yana daha da kötüleşmesi bekleniyor. AKP genç kuşaktan koptu vs vs. Neticede RTE %50 oy alıp bir kez daha seçilemez” fikri ortak kanı haline geldi

İşte soru işaretleri bu noktada yoğunlaşıyor: AKP bu yenilgiyi kabul edecek mi? Göz göre göre gelecek bir seçim mağlubiyetini öylece bekleyecek mi? Provokasyonların yoğunlaşacağı ve 7 Haziran 2015 sonrasındaki gibi karanlık bir sürece gireceğimiz tahminin çıkış noktası da bu. Sadece bu da değil, elbette. AKP’nin uzunca bir süredir illegal oluşumlarla, çetecilikle, derin devlet artıklarıyla, SADAT gibi kendi öz oluşumlarıyla epey bir mesai yaptığı biliniyordu. Peker’in ifşaatlarıyla bu bağlantılar sansasyonel biçimde ortaya çıkmıştı. 

Faşist Katil Fidanlığının Yeni Adresi Suriye

Türkiye’de vatan-millet-din gazıyla nefretle doldurulan, kullanılmaya ve kan dökmeye oldukça müsait bir genç aşırı sağ taban hep var oldu. Ülkü Ocakları 12 Eylül’e giden yolda emperyalist-kapitalist sistem için büyük görevler üstlendi. Daha sonra bu taban Kürt sorunu bağlantısıyla yeniden oluşturuldu, kaşındı ve kullanıldı. Sürekli kışkırtılan, “kahramansın sen” denerek sırtları sıvazlanan ve eline silah tutuşturulan bu tetikçiler 2007’de Hrant’ı katletmişti. Hrant suikastinde merkezi rol oynayan Erhan Tuncel‘in Trabzon Emniyet İstihbarat Şubesi elemanı olduğu ortaya çıkmıştı. Hrant suikastinde ortaya dökülen daha başka bir sürü bilgi devletin bu işin tam da merkezinde olduğunu kanıtlamıştı. Zaten hep böyle olmuştu. Faşist tetikçiler harekete kendi başlarına hiç geçmediler. Ya doğrudan iteklendiler, cesaretlendirildiler; ya da cinayetler bilindiği halde özellikle engellenmedi. Şimdi kalkıp yalnız kurt hikayesine mi inanacağız? Daha şimdiden katil tetikçi Onur Gencer’in SADAT bağlantılarıyla ilgili çok ciddi iddialar ortaya atılıyor. 

İddialara göre Onur Gencer’e Suriye’de SADAT tarafından silahlı eğitim verilmiş. Suriye’nin tetikçi fidanlığına dönüştüğü görülüyor. Aşırı milliyetçi, ırkçı-mezhepçi gazla zehirlenmiş, saldırgan eğilimli tiplerin Suriye’de MİT tarafından kullanıldığı biliniyor. Bu kişiler Suriye’de fanatik eğilimlerini tatbik edecekleri bir alan buldular. Kimileri orada çatışmalarda öldü. Psikolojileri zaten bozuk olan bu tiplerin çatışmalı ortamda iyice hastalıklı hale geldiğine şüphe yok. Suriye’nin kuzeyinde dönen kirli ilişkiler, silah ve petrol kaçakçılığında dönen deli paralarların ucu bir yandan AKP’ye çıkarken diğer yandan mafya oluşumlarının tomurcuklanmasına zemin hazırlıyor. Bu fidanlıkta yetişenlerden biri de yine İzmirli olan Serkan Kurtuluş. MİT’in kullandığı Kurtuluş’un adı Rus pilotun öldürülmesi, FETÖ borsası, adam kaçırma, öldürme gibi suçlarda geçiyor. Serkan Kurtuluş’un Arjantin’de tutuklu olduğu cezaevinden telefonla aktardığı itirafları Ahmet Nesin’in youtube kanalından takip etmek mümkün. Suriye bugün her türlü pis işin döndüğü bir saha olmanın yanısıra faşist terörün gelişmesi için de önemli bir yer durumunda. 

Bundan Sonrası

Bundan sonrası için tetikte olmak gerektiği açık. Kamuoyunda yaşanmışlıklardan ötürü provokasyonlara karşı belirgin bir bilinç mevcut. İzmir’deki saldırıdan sonra eylemler, konjonktür etkisi ve provokasyon kaygısıyla, sınırlı kalsa da sosyal medyada HDP ile büyük bir dayanışma gösterildi. Bu anlamıyla saldırının ilk etapta ters teptiğini söylemek bile mümkün, ama asıl kaygı bu saldırının bir başlangıç olması ile ilgili. Bu saldırının devamı gelecek mi? Gelecekse nasıl ve ne şiddette olacak? Toplumda deneyimlerden ve siyaseti okumaktan gelen bir bilinçten söz edilebilir. Özellikle Kürtlere ve HDP’ye yönelik saldırılar konusunda uzun bir deneyim birikimi var. 2015 deneyimleri çok taze. PKK misillemeleri, şehirde patlayan bombalar, ölen insanlar isteniyor ve bekleniyor olabilir. Bu planları tezgahlayanlar sahte bayrak operasyonlarına bile başvurabilirler. Kürt hareketine bu provokasyonları boşa düşürmek konusunda büyük sorumluluk düşüyor. 

Diğer taraftan karanlık odaklar bu sefer aynı taktikleri devreye sokmayabilirler. 2015 sürecindeki IŞİD yapılanması bugün çok zayıfladı ve farklı noktaya geldi. Bu yüzden araçlar, yöntemler ve hedefler değişebilir. Sedat Peker’in bahsettiği Alevilere dönük olası provokasyonlar uzun yılların birikmiş öfkesini tetikleyebilir. Mevzunun çok hassas olduğu ve özgüvenlik önlemlerinin alınması gerektiği ortada. CHP’li ya da HDP’li politikacılara dönük suikastlar mümkündür. Sosyalist kesim de kendi tedbirlerini mutlaka almalıdır. Devlet aygıtlarına bel bağlanılmayacağı ortada. 

Bu tarz provokasyonların kesin ilacı emekçi sınıfların örgütlülüğü ve eylemleridir. Elbette ki bu gücün gelişmesi için mücadelemizi arttırmamız gerekiyor. Ama ne yazık ki bugünden yarına bu konuda sıçrama yaratamayız, ama yarınları da ancak bu şekilde kazanabiliriz. Örgütlü ve bilinçli işçiler bu provokasyonları adamın başında paralar! Tarihte birçok örneği mevcut. O güzel günler için çalışmaya, uyanık olmaya ve kendi güvenliğimizi almaya odaklanmalıyız.  

KATEGORİLER