Portre: David Rockefeller-Ali Baran Gökçer
David Rockefeller geçtiğimiz yıl 20 Mart 2017 tarihinde sahip olduğu milyar dolara rağmen hayatını kaybetti. Farklı kesimden insanlar onu değişik biçimlerde hatırlayacak. ‘Hayırsever ve başarılı bir iş adamı’ ya da illuminati ile dünyayı ele geçirmeyi hedefleyen bir Yahudi… Rockefeller’ın bambaşka şekillerde anılacağı kesin.
Rockefellar’lar IMF’nin kuruluşunda yer aldı, yeri geldi Dünya Bankası’na kredi bile verdi. Dünya tarihine adını yazdırmış, sembolleşmiş bir tekelci sermaye grubundan bahsediyoruz. Bu yazıda Rockefeller ailesinin nasıl bu kadar büyük bir servete sahip olduğunu inceleyerek bu imparatorluğun nasıl yükseldiğini anlama fırsatını elde etmiş oluruz.
İmparatorluğun Çıkışı
Rockefeller ailesi daha çok enerji sektörü üzerinden yükseldi: Petrol! Baba John D. Rockefeller, kardeşi ve bir kaç ortağı ile beraber 1870 yılında Standard Oil Company‘i kurdu. Bu şirket ilk ciddi karlarını Amerika İç Savaşı‘nda yaptığı vurgunlarla gerçekleştirdi. Petrol üretimi ve ticareti yapan şirket, 1872 yılında 26 rakip firmanın 22 tanesi kendine kattı. Bu olay tarihe Clevland Katliamı olarak geçecekti. Bu tröst olma yolunda attığı ilk büyük adımdı. İlerleyen süreçte yaptığı gizli kapaklı anlaşmalar ile servetine servet kattı ve 1904 yılına gelindiğinde Standard Oil petrol üretiminin %91’ini, satışların ise %85’ini kontrol etmekteydi. Kapitalizmin dünyanın büyük bir kısmına yayıldığı yıllarda, şirket artık dünyaya büyük hacimde petrol ihraç etmekteydi. 1911 yılında tekel kuran veya kurmaya teşebbüs eden her kişi ya da başka kişi ve kişilerle işbirliği yaparak eyaletler arasında yahut yabancı milletler arasındaki ticareti engelleyen kimseleri suçlu bulan Sherman Antitröst Yasası ile şirket 37 parçaya bölündü. Tabii ki bu Rockefeller ailesinin sermayesini büyütmesine engel olmadı. Bu dev tekelden ortaya çıkan şirketler şuan günümüzün en büyük petrol şirketlerini oluşturuyor. Standart Oil’den ConocoPhilips, BP, Chevron ve Exxon-Mobil gibi devler çıktı.
İmparatorluk neyin üstüne kuruldu?
Şirketin ilerlemesinde yaptığı vurgunların ve gizli anlaşmaların önemli bir payı olsa da aslında şirket, en ağır sömürü koşulları ve işçi katliamları üzerinden yükseliyordu. Bunu gözlemlemek için 1910’ların Colarado bölgesine gitmek faydalı olacaktır. Rockefeller’in sahip olduğu Colorado Fuel & Oil Company altında çalışan işçiler çıkardıkları kömür kadar maaş alıyorlardı. Tabii ki şirket tartısı da hileliydi. Ayrıca işçiler maaşlarından kesilen bir miktar karşılığında şirketin evlerinde kalmak zorundaydı. İşçilere sadece şirket marketlerinde kullanabilecekleri fişler veriyorlardı. Bu yüzden işçiler şirket mağazalarına muhtaç kalıyordu. Sonuç olarak şirket hiçbir zaman işçilere doğrudan para ödemiyordu. Bu duruma karşı 1913 Eylül’ünde işçiler zam, 8 saatlik iş günü, kalacakları ve alışveriş yapacakları yeri, doktorlarını seçme hürriyeti, çıkardıkları kömürün kendi seçtikleri tartıda tartılması ve maden yasalarının uygulanması talepleri ile greve çıktı. Üstelik işçiler, grevde maden ocaklarının halka devredilmesi gerektiğini söylüyorlardı. Şirketin işçileri konutlardan atması üzerine işçiler sendikanın çadırlarında konaklayarak grevi sürdürdü. 20 Nisan 1914 günü 1200 kişinin kaldığı Ludlow çadır kampı şirketin kiraladığı özel askerler ve Ulusal Muhafız Birlikleri tarafından makinalı tüfekle tarandı, çadırlar ateşe verildi. 2 kadın, 11 çocuk ve 20 işçi katledildi. Ludlow Katliamı‘nın verdiği prestij kaybını giderebilmek için önce basında yalan haberler çıktı, sonrasında Rockefeller işçi kıyafetiyle madene gidip fotoğraflar çektirdi. Böylece işlerine kaldığı yerden devam etti. Bu tablo bizlere uzak olmasa gerek.
Sonuç
Rockefeller ailesinin tarihi, kapitalizmin tarihi ile paraleldir. İşçi katliamları, vahşi sömürü ve piyasa vurgunları tam da içinde bulunduğumuz sistemin geçmişi, bugünü ve geleceğidir. İlluminati ile Rockefeller’ın dünyayı kontrol ettiği gibi iddialara yer vermek gereksiz. Dünya zaten Rockefeller gibi burjuva elitler tarafından yönetiliyor ve kapitalizm yıkılmadığı sürece burjuvazi, işçi kanlarından beslenerek egemen olmaya devam edecek.