Polonya-Belarus Sınırında Mülteci Krizi: Binlerce Mülteci Ölümle Yüz Yüze! – Ş. Şule Beytepe
Polonya-Belarus sınırı üzerinden Avrupa’nın farklı ülkelerine geçmek isteyen ve büyük bir kısmı Kürtlerden oluşan binlerce mülteciyi, daha iyi bir hayat yerine; açlık, hipotermi ve ölüm karşılıyor. Geçtiğimiz hafta 300 kişinin sınırda ormanlık bir alanda mahsur kalmalarıyla gündeme gelen mültecilerin sayısı, son birkaç gündür sayıları 3 bine yaklaştı. Henüz geçtiğimiz hafta sınırın Polonya tarafında 7 mültecinin cansız bedenleri bulunmuştu. Belarus tarafında mahsur kalan binlerce mültecinin durumunun da her iki ülkenin mevcut politikası sürdüğü müddetçe pek farklı olması beklenmiyor.
Rûdaw’a konuşan göçmenler kış şartlarının da beraberinde getirdiği soğuk havanın ve zor koşulların üzerine gıda yetersizliğinin de eklendiğini belirtirken; bu durumdan en çok etkilenenlerin de henüz birkaç aylık bebekler ve küçük yaş grubu çocuklar olduğunu vurguluyorlar. Sınırların açılmaması ve koşulların bu şekilde devamı halinde de ciddi kayıplar yaşanabileceğine dikkat çekiliyor. Kürdistan bölgesinden sınıra bir hafta önce geldiğini belirten Kürt göçmen Muhammed Sixo “Regez Kemal isimli bir arkadaşımla sosyal medya üzerinden göçmenlere Polonya sınırına doğru hareket etme çağrısı yapmayı düşündük. Bu şekilde birkaç gün içerisinde 3 binden fazla göçmeni bir araya getirebildik. Şu an sınırdayız ancak polis ve güvenlik güçleri sınırı geçmemize izin vermiyor.” derken; içinde bulundukları durumun ciddiyetini “Dün akşam çok zor şartlarda sabahladık. Hava çok soğuktu. Yanımızda yiyecek bir şey de kalmadı. Eğer böyle gider ve sınırlar açılmazsa bazılarımız burada ölür.” sözleriyle dile getirdi.
Mültecileri mahsur kaldıkları bölgede karşılayan tek şey açlık ve sefalet değil, aynı zamanda şiddet de oldu. Belarus Devlet Sınır Muhafaza Komitesi ise Telegram hesapları üzerinden “10 Kasım gecesi, Belarus-Polonya sınırındaki bir sığınmacı kampında, Kürt uyruklu dört erkek bulundu. Hepsinde çeşitli yaralanmalar ve fiziksel şiddet belirtileri vardı” açıklamasında bulunurken; Polonya Savunma Bakanlığı resmi Twitter hesabından yayınladığı bir video ile Belarus ordusunun mültecilerin üzerine ateş açtığını ve bu şekilde sınırdan geçmeye zorladığını açıkladı. Belarus ve Polonya arasında yaşanan gerilimi arttıran bu gelişmeler AB ile devam etmekte olan anlaşmazlığı da körüklerken; Belarus sınırlarındaki binlerce mülteciyi bir tehdit olarak kullanmaktan da geri adım atmıyor.
En nihayetinde mültecilerin karşı karşıya kaldıkları ilk zorluk bu değil. Suriye İç Savaşı on yıldan fazla bir süredir devam etmekte ve ardında 350 binden fazla ölüm bıraktı. Bir başka önemli sonucu olarak da milyonlarca Suriyeliyi yerinden etti ve bunların önemli bir kısmı Avrupa’ya ve diğer ülkelere ulaşmaya çalışırken hayatını kaybetti. Bundan yaklaşık üç hafta önce de içerisinde Avusturya Macaristan sınırında 30 mültecinin bulunduğu bir otobüste 2 Suriyeli Kürdün yaşamını yitirdiği ortaya çıkmıştı.
Polonya-Belarus ve Göçmen Krizinin Arka Planı
Türkiye’de Erdoğan rejiminin göçmen nüfusu AB’ye karşı bir siyasi rehine ve pazarlık aracı olarak kullanmasına yabancı değiliz. Fakat bu konuda Erdoğan yalnız değil. Polonya-Belarus sınırında yaşanan insani felaketin büyümesinin başlıca sebebi her iki ülkenin iktidarlarının benzeri bir çizgiyi izlemekte ısrar etmesidir.
Belarus’u demir yumrukla yöneten Lukashenko, AB’nin uyguladığı yaptırımlara karşı mültecileri bir araç olarak kullanmayı sürdürüyor. Özellikle Ortadoğu’dan gelen mültecilere AB ülkelerine geçişte kolaylık sağlanacağını belirtmesi ve mültecileri başkent Minsk’ten otobüslerle Polonya sınırına yığması bir yardım çabasının değil bu politikanın bir sonucu. Hem Rusya hem de Belarus bir anlamda mültecilerin geçişine müsaade ederek ve bunu kolaylaştırarak AB ülkelerini Ortadoğu ve Afganistan gibi coğrafyalarda yarattıkları sorunların sonuçlarıyla yüz yüze bırakmak istiyor. Bunun dışında rejim sınır bölgesindeki insani krizin büyümesini ve ölümleri sadece izlemekle yetiniyor. Hatta uluslararası basına konuşan göçmenler Belarus polisinin uyguladığı şiddeti sıkça paylaşıyorlar.
Polonya’daki sağcı yönetim ise bunu bir insani kriz olarak tanımlanmıyor. Aksine bu sürecin bir istila olduğunu belirtiyor. Polonya sınırdaki mültecilere karşı orduyu devreye sokarak, sınır bölgesini yardım girişine kapatırken; Belarus sınırına bir duvar örmeyi planlıyor.
Dikkat çeken bir başka konu ise Alman Bild gazetesinin iddiaları. Gazete, Minsk’e yoğun göçmen akışında THY ve Aeroflot’un rolüne vurgu yapıyor. Gazetenin iddiasına göre, göçmenlerin taşınması için 2019/2020 kışında Ortadoğu ülkelerinden Minsk’e haftalık 17 olan uçak sefer sayısı bu kış 57’ye çıkarıldı. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen Minsk’e insan akışına aracı olan Türkiye, Mısır, BAE gibi ülkelerin havayolu şirketlerine kara listeye alınma başta olmak üzere çeşitli yaptırımlara başvurabilecekleri konusunda uyarıda bulunurken; bu konuyu görüşmek üzere bu ülkelere ziyaret gerçekleştireceklerini belirtti.
Özetle, Kürt göçmenlerin yaşadığı acıların sorumlusu gayet açık görünüyor. Binlerce mülteci AB kapılarına dayanırken, yaşadıkları coğrafyaları her türlü tehlikeye karşı terk etmekten çekinmiyorlar. Çünkü emperyalist kapitalist rekabet milyonlarca insan için huzur ve barış içinde yaşama şansı tanımıyor. Savaşlar, iç çatışmalar, iklim krizi gibi sebeplerle her yıl on milyonlarca kişi yaşadıkları toprakları terk ederken; gidebilecekleri başka bir coğrafya olmadığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyor. AB sınırında yaşananlar, demokrasi ve insan hakları gibi kapitalist politikacıların sıkça kullanmayı sevdikleri sözcüklerin altının ne kadar boş olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.