Politeknik Ayaklanması: 41. Yıldönümünde Tarihe Yeniden Bakmak

Politeknik Ayaklanması: 41. Yıldönümünde Tarihe Yeniden Bakmak

Yunanistan, toplumsal muhalefetin bugün hala güçlü olduğu önemli ülkelerden birisi. Bunun tarihsel süreç içinde Yunan halkının geçirdiği zor koşulların sonucu olduğu su götürmez bir gerçek. Daha önceki sayılarımızda Yunanistan’ın iç savaş sonuna kadar olan dönemini değerlendirmiştik*. Bu yazımızda ise Politeknik Ayaklanması’nın 41. yıldönümünde, iç savaş sonrası yaşanan siyasi kriz ve ardından gelen Albaylar Cuntası’nı ve darbenin çözülmesini sağlayan Politeknik Ayaklanması’ndan bahsedeceğiz.

Kriz ve Askeri Diktatörlük

İç savaşın bitişi Yunanistan’da yeni bir dönemin kapısını açmış oldu: ordu, saray ve parlamento arasında yaşanan iktidar kavgası ve siyasi istikrarsızlık dönemi. Yunanistan, Türkiye’ye benzer bir şekilde Marshall Planı ile ABD’nin ülke üzerindeki nüfuzunun arttığı bir süreç yaşadı. Soğuk Savaş döneminin bir yansıması olarak komünizm tehdidine karşı iktidar bloğu ABDci bir tutum izledi. İktidarın krize girdiği günlerde ise komünist darbe dedikoduları yayılarak bir askeri darbenin önü açıldı. Tarihler 21 Nisan 1967’yi gösterdiğinde Metaksas diktatörlüğünün mirasını devralan Albaylar Cuntası ilk iş olarak, Yunanistan’ın tüm canlı toplumsal ve siyasal güçlerine saldırmaya başladı. 1980’de Türkiye’deki darbede olduğu gibi sistematik işkenceyle muhalefet sindirilmeye çalışıldı. Askeri diktatörlük, bürokratik yapıda büyük bir tasfiye operasyonuna girişti. Ordunun yaklaşık altıda biri emekli edildi. Akademisyenler ihraç edildi. Yunanistan’ı yedi yıl boyunca yönetecek olan Albaylar Cuntası, siyasi istikrarın yeniden sağlanabilmesi ve bütün komünist tehdidin ortadan kaldırılması adına başta muhalefet liderleri, komünistler, işçiler ve öğrenciler olmak üzere toplumsal muhalefeti işkenceyle, hapisle kanla bastırdı. Hazırladıkları anayasayı “hayır” demenin yasak olduğu bir halk oylamasıyla kabul ettirdiler. Kurulan özel işkence merkezlerinden sayısız muhalif geçti ve öldürüldü. İşçiler üzerinde müthiş bir terör estirildi, her türlü örgütlenmeleri yasaklandı. Keza öğrencilere de hiçbir şekilde göz açtırılmadı; Yunan milliyetçiliği zirveye taşınarak bir süre için Batı müziğinin dinlenmesi ve filmlerinin seyredilmesi yasaklandı. Ancak bu baskılar iç savaş deneyimini yaşamış, Nazi işgaline direnmiş bir halk olan Yunan halkının ayaklanmasıyla hızla çözülmeye başlayacaktı.

Direniş ve Ayaklanma

Yunanistan, Türkiye’nin aksine darbeden çıkış sürecini çok farklı yaşadı. 1970’lerin başında başta öğrenci hareketi olmak üzere halk darbeyi protesto etmeye başladı. Cuntada da yumuşama eğilimleri görülüyordu. Rejimin toplumsal tabanının giderek daraldığını gören cunta lideri Papadopulos, bir “liberalleşme” ya da “normalleşme” sürecini başlatır ve bu bağlamda sansür gevşetilir, siyasal hükümlülerin bir kısmı serbest bırakılır. Dahası yeni bir anayasadan, hatta seçimlerden söz edilmeye başlanır. 1 Haziran 1973’te gerçekleştirilen şaibeli bir referandum neticesinde krallık rejimi ilga edilir ve Papadopulos cumhurbaşkanı olur. Türkiye gibi aşamalı bir demokrasiye geçiş planı yapılmışken Politeknik Ayaklanması bu aşamalı geçiş sürecini ortadan kaldırır.

Tam da Albaylar Cuntası’nın istikrar kazanıyor gibi göründüğü 1970’lerin başında rejime karşı başlatılan ilk direniş üniversite öğrencilerinden geldi. Atina Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi öğrencileri okullarını işgal ettiler. Albaylar Cuntası işgali son derecede sert bir biçimde bastırmakla kalmadı, ayrıca boykotlara katılan öğrencilerin tecillerinin (üniversite öğrencilerinin askere alınmasına dair) iptal edilmesine dair de bir yasa çıkarttı. Ancak bunlar öğrenci gençliğin direnişini sindirmedi, aksine daha da güçlenmesine yol açtı. Bir eylem sonrasında polisten kaçan bir grup öğrencinin Politeknik Üniversitesi’ne sığınmasıyla fiilen gelişen işgal eylemi hızla büyüdü ve üniversite işgali birkaç gün içinde öğrencilerle emekçilerin kaynaştığı bir ayaklanmaya dönüştü (14 Kasım 1973). Kendilerini Politik kampüsüne kapatan öğrenciler burada kurdukları radyo tesisatıyla yayın yaparak Atina halkını eyleme çağırdılar. 14 Kasım’da başlayan işgal eylemi sonucunda Politeknik, cuntaya karşı mücadele etmek isteyenlerin bir merkezi haline geldi. İşgalin halk arasında giderek popüler olması ve Politeknik kampüsünün bir ayaklanma merkezine dönüşmeye başlaması cunta liderliğinin müdahale etmesiyle sonuçlanacaktı. İşgal çok sert bir biçimde bastırıldı.17 Kasım sabahı ordu müdahale etti ve Politeknik Ayaklanması tanklar tarafından ezildi. Ölü sayısı, resmi rakamlara göre 24 olmakla beraber bazı kaynaklara göre 36 kişi hayatını kaybetti. Ancak Politeknik ayaklanması, her ne kadar kanla bastırılsa da askeri diktatörlüğün dağılmasını beraberinde getirdi.

Cuntanın ortadan kalkışında, baş faktörün toplumsal muhalefet olduğunu söylemek gerekiyor. Cunta direniş nedeniyle Türkiye’deki gibi normalleşemedi. Bir yıl sonra gelen Kıbrıs başarısızlığı -Türkiye’nin Kıbrıs işgaline karşı durulamaması- sonrası askeri rejim dağıldı. Radikalleşme tehdidine karşılık sürgündeki merkez sağ siyasetçi Karamanlis’in ülkeye çağırılıp alelacele başbakan yapılmasıyla telafi edilmeye çalışıldı. Bütün bunlar cuntayı kurtarmaya yetmedi ve 1974’te cunta kelimenin gerçek anlamıyla çöktü. Politeknik Ayaklanması ve halk hareketinin de basıncıyla cuntayla bir hesaplaşma yaşandı. 1975’te yargılanmaya başlanan cuntacılara ağır cezalar yağdı. Cuntanın liderleri ölüm cezasına çarptırılsalar da daha sonra cezaları müebbet hapse çevrildi. Cunta lideri Papadapulos, 1999’da cezasını çekerken ölürken diğerlerinin akıbeti de benzer oldu.

Kıbrıs meselesini biraz daha açacak olursak, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi karşısında Yunan devletinin yenilgiye uğraması ordunun büyük bölümünün Papadopulos’a karşı cephe almasına sebep oldu. Papadopulos istifaya zorlandı. Koııstantin Karamanlis sürgünde bulunduğu Fransa’dan ülkenin başına geçmesi için çağrıldı ve rejimin tasfiyesi süreci başladı. Askeri diktatörlüğün tasfiyesinin ardından yapılan ilk seçimlerde Karamanlis’in Yeni Demokrasi (ND) partisinin oyların yüzde 54‘ünü kazanarak çıktı. Yunanistan NATO’nun askeri kanadından çekildi. Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye oldu, modern kapitalist ilişkiler sisteminin gerektirdiği bir dönüşümden sonra Yunan burjuvazisi, açık zorun yerini kitlelerin onayına dayanan bir hegemonyanın aldığı yeni bir siyasal yapı ile hükmünü sürdürmeye başladı.

Kuşkusuz bu değişimin asıl motoru, -Avrupa’da elli senedir başka hiçbir halkın görmediği kadar ağır bir zulüm altında yaşamış olmasına karşın burjuvaziyi kendi talepleriyle uzlaşmak zorunda bırakan- Yunanistan halkından başkası değildi. Yunanistan halkının değişim özlemlerinin kendisini şiddetle açığa vurduğu bu geçiş döneminin imkânlarını iyi biçimde değerlendiren Papandreu’nun PASOK’u Albayların ve Karamanlis’in “sattığı” Kıbrıs meselesini ve tarihsel Türk düşmanlığını merkezine alan milliyetçi retoriği ile tekelciliğe ve ABD egemenliğine karşı popülist söylemi iyi kullanarak ve bir yandan da yenileşme arzularını dile getirerek 1981 seçimlerini kazandı ve Yunan sağını ilk kez bütünüyle siyasal sahnenin dışına sürüklemeyi başardı.**

Sonuç

Yunanistan’da bugünkü sokak hareketinin gücü on yıllardır süregelen direniş hafızasıyla doğrudan ilişkili. İç Savaş’tan Nazi işgali ve askeri diktatörlüğe kadar her türlü baskı rejimini görmüş, ancak bu rejimlere karşı direniş gösterebilmiş bir hafızadan bahsediyoruz. Askeri diktatörlüğü bitiren kıvılcımı çakan Politeknik Ayaklanması da Yunanistan’da direnişin en güçlü örneklerinden bir tanesi. Dahası, Türkiye’deki darbenin aksine Yunanistan’da darbe toplumsal muhalefet aracılığıyla dağıldı; bu da Yunanistan’daki devrimci geleneğin ve solun bu karanlık dönemden ağır bir yenilgi almadan ve motivasyonunu kaybetmeden çıkabilmesinin önünü açtı. 41 yıldır Politeknik Ayaklanması’nın yıldönümünde bütün üniversiteler tatil ediliyor ve Politeknik’ten başlayıp Amerikan Konsolosluğu’nun önünde biten görkemli eylemlerle Politeknik Ayaklanması’nda hayatını kaybedenler anılmaya devam ediyor.

Kaynakça

* Marksist Bakış, 60. Sayı, Yunanistan İç Savaşı, s. 21

** Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi, 5. Cilt, Avrupa’da Diktatölüklerin Çöküşü, Yunanistan, s. 1578-1579

 
Bu yazı, Sosyalist Dergi’nin 1. sayısında yayınlanmıştır.

KATEGORİLER
ETİKETLER