Patron Diktatörlüğü: 24 İnşaat İşçisi Tutuklandı

Patron Diktatörlüğü: 24 İnşaat İşçisi Tutuklandı

15 Eylül’de koğuşlarına baskınla gözaltına alınan 400’den fazla inşaat işçisinden 24’ü tutuklanırken, 19’u adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İş cinayetlerine, servis kazalarına, ödenmeyen ücretlere direnen işçilere yöneltilen suçlamalar arasında ‘polise mukavemet’,  ‘Halkı kin nefret düşmanlığa tahrik’, ‘Kamu malına zarar vermek’ gibi “gerekçeler” bulunuyor. 

Erdoğan’ın, tam da krizin hızlandığı dönemde
3. Havalimanı’nın açılışı ile sükse yapmayı planlarken işçiler isyan etti. Takke düştü, gerçekler ortaya çıktı. Jet uçağının ve sarayının altında ezilenler seslerini çok kitlesel bir eylemle ortaya koydu. On binlerce inşaat işçisi hiç gündem olmayan ve yokmuş gibi davranılan ağır sömürüyü bütün ülkenin gündemine soktu. İsyan bayrağını açtı.Bu kadar temel bir gündemi göze sokan işçiler de Ak Troller başta olmak üzere en aşağılık karalamalara maruz kaldı. Tutuşmalarının elbette bir sebebi var: Sesini çıkaramasa da, sesi duyulmasa da bu ülkede milyonlarca emekçi 3. Havalimanı işçileriyle aynı kaderi paylaşıyor. Üstelik bu kaderi yaşayan yoksullar AKP seçmeni kitlenin önemlice bir kısmını oluşturuyor. Bu kader ortaklığı hele de krizin ön gününde halkın dikkatini oldukça çekiyor. Rejimle sembolleşen böyle bir projede açığa çıktığı takdirde rejimin patron yanlısı ve özünde de patron diktatörlüğü olduğu gerçeği ayyuka çıkacaktı ki sopa yeniden halkın tepesine indirildi. 24 işçi tutuklandı. 

3. Havalimanı işçilerinin bu büyük ve
metal fırtınadan sonraki en büyük eylemi olan isyanı, kriz yaklaşırken toplumsal muhalefetin gerçek damarının  ne olması gerektiğine de ışık tuttu. Sınıf, kendi gerçekliği içinde zaten yaşamın temel çelişkisi. Sol buna istediği kadar sırtını dönsün, istediği kadar emek gündemi bu ülkede saf dışı bırakılsın sınıf çelişkisi kendisini doğal olarak dayatıyor. İşçilerin büyük isyanı solun ve toplumun gerçek muhalefetin hangi temelde olması gerektiğini yeniden hatırlatmış oldu.Solun, emekçi sınıfa dair tek bir hamlesi yokken emekçiler, sola kendisini yeniden hatırlattı. Sosyalistlerin sınıf mücadelesi merkezli mücadele geleneği de zaten buna dayanmıyor mu: işçi sınıfı toplumdaki temel somut çelişkinin ta kendisidir. Siz bakmasanız da orada olacaktır. Ne yazık ki ülke tarihindeki en büyük krizlerden biri adım adım yaklaşırken solun sınıfla ilişkisi ideolojik ve pratik olarak böylesine uzak! Kimlik temelli kutuplaşmaların dışına taşmayan bir anlayışla  yıllarca sanki sınıf da bir başka ezilen kimlikmiş gibi algılayan sol, acil olarak kolları sıvamak ve  mücadele cephesi oluşturmak zorunda!  Rejimin sopasının, bir avuç asalağı silinip gitmesi için başka bir yol bulunmuyor. 

İşçiler, Erdoğan rejimini öyle korkuttu ki bu mücadelenin örnek teşkil etmesini, patronların iktidarı olduğu daha fazla göze sokulmasın diye işçilerin yatakhaneleri apar topar basıldı. 
Bugün erken saatlerde 24 işçinin tutuklandığı haberi geldi. Günlerdir binlerce işçi gözaltına alınıp bırakılmış; şantiyedeki işçilerse polis zoruyla çalışmaya devam etmeye zorlanmıştı. Çünkü rejimin gerçek çelişkisi inşaat işçilerinin isyanında saklıydı: ölümüne sömürülenler ve süper lüks jet uçak sefası sürenler. Patronların çıkarıyla ortak olan çıkarlarını korumak için işçilerin binlercesini toplama kampı görüntüleriyle gözaltına almak, tutuklamak rejim için büyük bir gövde gösterisi oldu. AkTrollerinin, havuz medyasının, yalakalarının, vekillerinin, bakanlarının ve cümle rejim ortakçısı tahtakurusunun yoksuldan, hak arayandan ölesiye nefret ettiği bir anda nasıl da ortaya çıkıverdi! 

Bu ülkenin geleceği açısından çok değerli olan yıllar AKP karşıtlığının laiklik eksenine sıkıştırılmasıyla heba edildi. Sınıf ile solun bağı gittikçe zayıfladı. Şimdi ise işçi sınıfının kendi göbeğini kesmek için yollara düştüğü bir dönem açıldı. Erdoğan’ın kendi adına epeyce yol aldığı bir dönemde kapitalistlerin krizinin kapıyı çalması tüm dengeleri alt üst edebilir. Tek adam ve eteğindeki patronları yalın biçimde halkın karşısında duracak. Sol, bu tarihsel dönemeci çok iyi değerlendirmek zorunda. Asalakların, sömürücülerin halkın gırtlağına daha fazla basmaması için mücadele direnci ortaya konmak zorunda. Sosyalistlerin yaşamın akışından gelen gücü burada. Sınıfın yeniden kıpırdandığı;
Flormar işçilerinin, Cargill işçilerinin, Real Market işçilerinin ve 3. Havalimanı işçilerinin devam eden mücadelesine omuz vermek, yoksulun sesinin daha çok çıkmasını sağlamak bugün her şeyin ötesinde. Vicdani bir görev olmanın da ötesinde: mecburiyet, zorunlu istikamet. 
KATEGORİLER
ETİKETLER