ÖSO İttifakı ve Pakistan Örneği- Emre Güntekin
Suriye iç savaşının başından bu yana Türkiye cihatçı çetelerle el ele kol kola. AKP iktidarının tepesindekiler önce Emeviye Camii’nde bir an önce Cuma namazı kılabilmek adına cihatçı çetelere her türlü siyasi, askeri ve ekonomik desteği sağladı. Suriye sınırı bu gruplar için yolgeçen hanına dönüştürüldü, tırlarla askeri malzemeler sevk edildi, içte ve dışta bu grupların Suriye’nin özgürlüğü için savaştığı anlatısı devreye sokuldu. Fakat Suriye’nin kuzeyinin PYD-YPG’nin eline geçmesiyle birlikte bu gruplar Kürt halkına karşı bir silaha dönüştürüldü. Önce Kobane’de IŞİD’den medet umuldu. Erdoğan miting meydanlarında düştü, düşüyor diye gün saysa da sonunda Kobane’ye Kuzey Irak’tan gidecek yardım için koridor açmak zorunda kalındı. Bugünse yine aynı tarihsel hataya düşülerek Afrin operasyonu için ÖSO adı altında her türlü cihatçı, yağmacı çete eline silah tutuşturularak sahaya sürülüyor.
Türkiye yakın geçmişte cihatçılara verilen desteğin geri dönüşünü acı bir şekilde aldı. HDP Diyarbakır mitingi, Suruç, 10 Ekim, Sultanahmet, Taksim-İstiklal Caddesi, Gaziantep, Atatürk Havalimanı katliamları sonucu yüzlerce insanımızı kaybettik; binlercesi yaralı ve yakınlarını kaybetmenin acısını taşıyor. Öte yandan bu saldırılar hem büyük bir güvenlik kaygısı yaratırken, aynı zamanda iktidarın otoriterliği pekiştirmesinin bahanesini oluşturdular.
Erdoğan rejimi bugün de bu büyük yanlışı bilinçli olarak sürdürmekte kararlı. Hatta iş öyle bir boyuta ulaştı ki ÖSO’ya karşı laf etmek vatan hainliğiyle eleştiriliyor. Erdoğan en son Musul Konsolosluğu baskınının ardından uzunca bir süre IŞİD’in elinde rehin kalan CHP Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz için “Ulan ahlaksız, sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmedim’le beraber senin kol kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar” demişti. Burhan Kuzu da bunu bir adım öteye götürerek Araplardan ve dünyanın birçok bölgesinden gelen cihatçıların oluşturduğu ÖSO için “ÖSO Suriye’de tamamen yerli ve milli bir milis kuvvet.” İfadesini kullandı.
Fakat Erdoğan’ın atladığı bir can alıcı nokta bulunuyor:Şimdiye kadar ÖSO ile Türkiye’nin bugün “terörist” sıfatını kullanmayı uygun gördüğü El Kaide ve IŞİD arasında ciddi bir geçişkenlik söz konusu. Bugüne kadar ÖSO’ya yapılan yatırımlar Suriye sahasında IŞİD’i ve yine benzeri radikal İslamcı grupları güçlendirmekten başka bir işe yaramadı. Öte yandan ÖSO çatısı altında da kafa kesmekten Alevilere yönelik katliamlara kadar birçok barbarlık örneği sahnelendi. Bu konuda Fehim Taştekin’in yazısı bu aradaki bağları ve ÖSO’nun ne menem bir yapı olduğunu açık bir şekilde özetliyor.
Pakistan Örneği
Türkiye’nin bugün Suriye iç savaşında oynadığı rolün bir benzerini geçmişte Afgan iç savaşında Pakistan oynamıştı. El Kaide’nin eğitilip donatılmasında kilit rol oynayan Pakistan, Türkiye’nin yaptığına benzer şekilde Afganistan sınırını sonuna kadar açmıştı. Geçmişte Pakistan’ın Peşaver kentinde konuşlandırılan radikal İslamcılar burayı yaşayan yerel halk için bir cehenneme çevirmişti. Bugün Hatay, Kilis, Antep gibi sınır kentlerinin kaderinin Peşaver’e çok benzediğini gözlemlemek mümkün.
Yakın zamanda IŞİD’in ve diğer radikallerin Suriye sahasında yaşadığı bozgunlar sonrası ana merkezleri İdlib haline geldi. İdlib’de Nusra’nın tepesine çöktüğü ÖSO denilen ancak birbirinden bağımsız parçalı yapılardan oluşan irili ufaklı İslamcı gruba Afrin savaşı can suyu gibi geldi. AKP bu unsuları aldı, Afrin savaşına davulla zurnayla TSK’nın önünden sahaya sürdü. Ancak işin esasında, Suriye ve Rus ordusu karşısında tutunamayan İslamcı çeteler için çok fazla seçenek kalmadı. Esas tehlike burada başlıyor. AKP Suriye’de Kürt halkını hedef almaya devam ettiği müddetçe İslamcı unsurların kendisi açısından bir kullanım değeri olacaktır. Fakat bu silah Türkiye halkları için aynı zamanda bir bumeranga dönüşecektir.
Bugüne kadar El Kaide türevi hareketlerin oldukça büyük bir mobilizasyon yeteneğine sahip olduğunu, Suriye’de yenilseler bile kendilerine tutunacak bir dal bulmakta zorlanmayacaklarını söyleyebiliriz. Afganistan ile başlayan, Balkanlar ve Çeçenistan ile devam eden; günümüzde Irak, Suriye, Libya, Nijerya gibi ülkelerle devam eden süreci baştan aşağı inceleyen birisi Türkiye gibi radikal İslamcı eğilimleri bünyesinde barındıran bir ülkenin El Kaide türevi İslamcı çetelerin tutunması için oldukça elverişli bir zemine sahip olduğunu görebilecektir.
Geçmişte aynı konu ile ilgili yazarken Pakistanlı gazeteci Saqlain İmam’ın şu sözlerini aktarmıştık: “Bu, Pakistan ordusu ve devleti açısından bir ters tepki yarattı. Pakistan ordusu ve Pakistan devletinin kendisi radikalleşti, doktrin anlamında Cihatçı oldu. Pakistan toplumu ve medyası da radikalleşti, ülkedeki sol ve liberaller marjinalleşti. Pakistan’da böylelikle ‘demokrasiye ihtiyacımız olmadığı’ yönündeki görüş güçlenmeye başladı. Ayrıca radikal İslamcılar kendi örgütlenmelerini kurdular ve kontrol edilemez hale geldiler. Pakistan ordusuna ve halkına saldırdılar, Benazir Butto’yu ve yaklaşık 40 bin insanı öldürdüler. Bundan dolayı da ekonomimiz gelişmedi, ülkeye yatırım yapılmadı, insanlar Pakistan’dan korktular.”
İmam’ın çizdiği sürecin benzerini Türkiye’de de görmek mümkün ve koşulların daha da sertleşebileceği gözlemlenebiliyor. İktidar için bugün ÖSO’yu eleştirmek vatan hainliğiyle eşdeğer. Fakat gelecekte kucak açılan İslamcı çetelerin Türkiye’nin başına büyük sorunlar açabileceği konusunda şüphe yok.