Onlar Ayçiçeklerinin, İnsan Hayatının ve Tüm Güzelliklerin Düşmanı-Çağın Erdinç
Karadeniz’in derelerini kuruttular, ülkenin doğal güzelliklerini yok ettiler; şimdi de gözlerini Kırklareli’nin ayçiçeğine, buğdayına diktiler. Yani yine ekmeğimize, aşımıza göz diktiler.
“Ekmek bulamazsanız kömür ve atık yiyin” sürecine doğru hızla ilerliyoruz. Doğal güzellikleri ve tarım ürünleriyle bölgenin üretim deposu olan Kırklareli’ne termik santral yapılmak isteniyor. Süreç basına pek yansımasa da, Kırklareli’nde, özellikle köylüler nezdinde ciddi şekilde tartışılıyor, eylemler gerçekleştiriliyor.
Bölgenin Tarım Üretimi Yok Olacak; Kanser Oranları Artacak!
Özel bir şirkete Kırklareli ovasının bir bölümü peşkeş çekildi. Proje hayata geçerse, söz konusu santral, tarımsal üretimin %84’ünü etkileyecek. Bölgenin tarım yapılmayan ormanlık alanlarının %16’sı yok edilecek. Bu, Kırklareli’nde tarımın son bulması demek. Zira bu alan, Kırklareli’nin tarım ihtiyacının %30’unu karşılıyor. Kırklareli bir tarım şehri. Tarım üretiminin %30’unun bitmesi, üretimin kalan kısmını da etkileyecek.
Bu proje sadece tarımı bitirmekle kalmayacak. Binlerce dekarlık alandan kömür çıkartılırken tonlarca atık etrafa saçılacak. Trakya zaten kanser oranlarının en yüksek olduğu bölge. TÜİK’in oranlarına göre ortalama 300 bin ölümün 70 bini kansere bağlı nedenlerle gerçekleşiyor.
Mevcut olan durumu düzeltmek şöyle dursun, üstüne yeni bir projeyle yeni ölümlere kapı açılacak. Sözünü ettiğimiz termik santral, saatte 258 ton kömür yakacak, 61 tonu uçucu, 11 tonu taban külü olmak üzere saatte 74 ton külü çevreye yayacak. Firma, ömrü 35 yıl olan projede, 500 dekarlık proje alanının 240 dekarında kül, 80 dekarında da kömür depolayacak.
Çıkart KHK’yı; Katlet Tarımı!
Peki bu alana termik santral kurulmasının önündeki engeller nasıl aşıldı? Elbette KHK ile! Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, yeni bir KHK ile İstanbul – Silivri , Tekirdağ – Çerkezköy ve Kırklareli Vize’de tarım ve orman alanı iki bölgeyi “Enerji Üretim Alanı” ilan ederek termik santral yapılmasının önünü açmıştı.
Çernobil faciasından sonra suyu, çayı kameralar karşısında “höpürdeterek” içen bakanların olduğu Türkiye’den, “yeni Türkiye’ye” değişen hiçbir şey yok. İnsan hayatının bu sistemde hiçbir değeri yok.
Sorarlarsa “Dış Mihraklar” Dersiniz!
AKP bugüne kadar betona yatırım yaptı. Sıcak para “bolluk” döneminde inşaata yatırıldı. Tarımsal üretimin planlı bir şekilde gerçekleşmesi adına neredeyse hiçbir adım atılmadı. Hatta son örnekte olduğu gibi tarımsal üretimin teşvik edilmesi değil, “üretimsizliğin teşviki” için her yol denendi. Sebze ve meyve fiyatları artınca da “dış mihrak” masalına sığındılar.
Önümüzdeki dönemde tarımsal üretime dayalı ürünlerin fiyatları daha fazla artacak. Daha çok para verip daha sağlıksız ürünler almak zorunda kalacağız. Örneğin ayçiçek yağı fiyatlarına son 3 yılda yaklaşık %300 zam geldi. Bunun sebebi dış mihraklar mı? Yoksa ayçiçek tarlalarını imara açanlar mı?
Bu santralin yapılmasıyla birlikte ayçiçeği üretimi çok önemli oranda etkilenecek ve yeni zamlar söz konusu olacak. “Bizi ilgilendirmez; biz zeytinyağı kullanıyoruz” demek de mümkün değil. Zira bu talan projesinden her ürün etkileniyor. Örneğin buğday üretimi de düşecek; dolayısıyla fiyatlar artacak.
AKP’ye sorsanız bunların tek sebebi dış mihraklar. İşin kolay yolunu bulmuşlar. Nasıl olsa kendileri saraylarında iyi besleniyor. Halk sefalet içinde yaşamış, umurlarında mı?