Mikrofon Emekçide: 50 Günü Aşkındır Direnen Marlboro İşçileriyle Röportaj
Merhabalar, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Birinci İşçi: Merhaba, ben Marlboro’nun içerisinde bulunan Euroserve taşeron şirketinde forklift operatörü olarak 6 yıl 8 aydır çalışmaktayım. Sendikalı olduğumuzdan dolayı 50 gündür işten atılmış durumdayız.
Kadın İşçi: Ben Marlboro’ da çalışan bir kadın işçiyim. Euroserve’in genel temizlik bölümünde farklı bölgelerde yaklaşık 7 yıldır çalışıyorum. 1 yıldır da Torbalı’da bu görevdeyim. Sendikaya üye olmamızla başladı her şey. Bizim niyetimiz fabrikayı durdurmak veya kapatmak değildi. İnsan ekmek yediği tekneyi batırmak istemez.
Forklift operatörüsünüz, yani nitelikli bir iş yapıyorsunuz. Peki bu fabrikadaki çalışma koşulları nasıl? Ücretleriniz nasıldı?
Birinci İşçi: Hayır kesinlikle insani koşulları olan bir yer değil. Kendimden örnek vereyim, muhasebecinin yaptığı işi de ben yapıyordum. Onun yapması gereken bir iş olan irsaliye kesme işini forkliftteki bilgisayarlardan yapıyordum, ürünlerin girdi-çıktı verilerini girdikten sonra araca indirme bindirme işlerini yaptığımız halde, asgari ücretin üzerinde denemeyecek çok komik maaşlar alıyorduk. Hakkımızı aradığımız zaman maalesef ki işten atıldık. Bize bayramda verilen çikolatanın dahi lafı yapıldı.
Marlboro işçilerinin onurlu mücadelesinde yanlarındayız!@diskgidais pic.twitter.com/aQWsJUSQaR
— SEP Ege Bölge (@EgeSep) November 7, 2022
Kadın İşçi: Ben vardiyalı çalışıyordum. 3 vardiya çalışıyoruz; kadrolu işçilere vardiya primi yatıyor ama bize yatmıyor taşeron firma olduğu için. Biz defalarca kez dile getirdik aldığımız maaşlar yeterli gelmiyor diye. Ben bir kadın işçi olarak tek çalışandım, tek sigortalı çalışandım. Zorlandığımı dile getirdiğimde her defasında “Yapacak bir şey yok, bütçe yok” dediler. Bize asgari ücret veriliyor. Yemek ve sigorta karşılanıyor sadece başka da bir şey yok. Daha fazla alanlar da çok farklı değil 100 200 lira fazla sadece.
Kadrolulara vardiya primi yatıyor, bizde bu yok. Bayramlarda çikolata verildi sadece. Özel sigortamız yok, SGK var sadece. Erzak, vardiya primi, bayram ikramiyesi vs. bunların hiçbiri verilmiyor. Bayramlarda fabrika durmasına rağmen biz genel temizliğe geliyoruz. Aynı zamanda belli aralıklarla sosyal faaliyetler yapılıyor kadrolu işçilerle. Otellerde tatiller ayarlanıyor, piknikler düzenleniyor, yılın daha başından izinler veriliyor. Biz taşeron firma olarak sürekli çalışmak zorundayız. İnsan yerine konulmuyoruz, en ağır işleri bizler yapıyoruz. Bizim onlar için değerimiz yok çok ağır işler yapmamıza rağmen. Zam yok, bütçe yok denildi her seferinde. 7 yıl boyunca az elemanla çok iş yapılmaya çalışıldı. Pandemi ve kronik rahatsızlıklar nedeniyle iş yükü daha fazla arttı. Eve gittiğimde halim kalmıyor. Bir kadın olarak evde de işlerim oluyor. Benim de bir hayatım, ailem var. Bir kadının vardiyalı çalışması çok zor bu yüzden. Biz hakkımızı aramak için sesimizi çıkarttığımızda bize düşmanmışız, teröristmişiz gibi davranmaya başladılar.
Siz bu konuda bir şeyler söylemek ister misiniz?
İkinci İşçi: 17 yıldır bu firmada çalışıyorum. Ben de taşeron işçiydim. Çalışma şartlarının uygun olmamasından dolayı defalarca iyileştirme istedik; ancak hiçbir şekilde kendimize muhatap bulamadık. Philip Morris bizim adımıza Euroserve’e birçok kez ödeme yaptı. Fakat bu banka promosyonunun büyük bir kısmı şirketin kendisine gitti. Hakkımızı aradığımızda ise “Elimizden gelen bu, isteyen çalışsın, istemeyen çalışmasın.” cevabıyla karşılaştık. Kendi başımıza bir çözüm üretemeyince Gıda-İş Sendikası’nda örgütlendik.
Ne zaman oldu bu?
Yaklaşık olarak bir haftalık süreçte 650 işçi içerisinden 540 arkadaşımız ezilmişliklerinin bir yansıması olarak sendikalı oldular. İşveren bunu fark etti. Öncelikle 4 arkadaşımızı başka bir projede arkadaşlarımızın isteği haricinde görevlendirdiler. Sonrasında benim de dahil olduğum 12 arkadaşımız farklı firmalara sürgün edildiler. Devamında ise biz sendikal faaliyetlerimizi yürütürken bir gün içerisinde 250 arkadaşımız işten çıkarıldı. Yaklaşık 50 gün oldu, 50 gündür hak arayışı içindeyiz.
Peki muhatabınız taşeron firma mıydı yoksa Phillip Morris mi? Phillip Morris’in bu konudaki tavrına dair bir bilginiz var mı?
Phillip Morris üst işveren, taşeron alt işveren. Taşeron firma Phillip Morris’ten bağımsız hareket edemez. Bütün baskılar, tehditler, işten çıkarmalar Phillip Morris’in bilgisi dahilindeydi. Fakat bu hak arayışının kendi firmalarına sirayet etmesini istemediler. Ancak aynı zamanda bir hak arayışına orada da başlandı. Bu olduğu anda kendi işçilerine -bize katılmalarını engellemek amacıyla- yaklaşık bir ay içerisinde 40 bin TL promosyon ödendi ve % 73 ekstra zam yapıldı.
Oradaki işçilerde bir sendikalaşma veya oradan buraya bir destek söz konusu mu peki?
Birinci İşçi: Onlar kendilerini açık etmek istemedikleri için bunu gizliden yürütüyorlar. Tabii bizim en büyük tepkimiz Çalışma Bakanlığına. Buradaki yaklaşık 500 arkadaşın, 46.madde denilen maddeye binaen usulsüzce işten çıkarılmasını biz bakanlığa bildirdik ve bir heyet göndermelerini rica ettik. Bir aksiyon alınmadı. 46. madde uyarınca işten çıkarılan arkadaşlarımıza da işsizlik maaşı ödenmiyor. Aç ve sefil halde yaşamlarını sürdürüyorlar.
Bir de şunu ekleyeyim, atılan işçileri, başka firmalara “Bunlar sendikal faaliyette bulunuyor, sakın almayın” diye kötülüyorlar.
İkinci İşçi: Ben bu olayı şahsen yaşadım. İşten çıkarılmamızı takip eden 15 günde iki arkadaşımızla birlikte Migros’ta işbaşı yaptık ve yaşadıklarımızı anlattık. İş görüşmesinde kendileri için sorun olmadığını söyleseler de ikinci günün sonunda Migros yetkilileri telefonlarına Phillip Morris’ten gelen bir mesajı bize okudular. Baskı yapıldığını, benim ve iki arkadaşın oradaki sendikalaşma faaliyetinde öncü olduğumuzu, işçileri organize ettiğimizi ve bu yüzden bizimle çalışamayacaklarını söylediler. İşten ayrılan hiçbir arkadaşımız CV’lerine Phillip Morris fabrikasını yazdıkları anda hiçbir işe kabul edilmiyorlar.
İşçi patrona karşı kendi hakkını savunmakta yetersiz kalıyorsa kesinlikle örgütlenmeli ve sendikalı olmalı. Biz bu süreci hep birlikte hızlı bir şekilde ilerletebildik. Ama bunlar (patronlar) her şeyi parayla çözebileceklerini sanıyorlar. 46. maddeden çıkarılan arkadaşlarımızı tazminatsız çıkardılar, onlarla masaya oturdular. 2-3 maaş fazla teklif ettiler. Bu arkadaşlar dava açmama koşuluyla ayrıldılar. Ayrılmayanlarla bir hak arayışına devam ediyoruz. İşçiler için sendikalaşmak kesinlikle önemli bir unsur ancak bence günümüzde anayasadaki tüm maddeler patronun yanında. Eğer Çalışma Bakanlığı buraya bir heyet gönderseydi Phillip Morris bize böyle davranamazdı. Benim hakkımda yüz kızartıcı suç sebebiyle iş akdimi sonlandıramazdı. Bu da diğer patronların önünü açıyor, onlar da devletin bu boşluğunu kullanarak işçilerin gözünü korkutuyorlar. Yani işçinin daha çok ses çıkarması bir zorunluluk haline geliyor.
Etrafınızda peki size direnişiniz nedeniyle destek olan kimse var mı?
Kadın İşçi: Hiçbir şekilde destek görmüyorum. Tek çalışan bendim ve çok zor durumdayım. Geçmişte kenara koyduğum 3-5 kuruş para da bitmek üzere. Bulduğum yevmiye işlerine gitmeye başladım. Evde sigortalı çalışan sadece bendim. Benim çocuğumun 7 ameliyat geçirmesi gerekiyor; sadece birini yapababildik. Ameliyat gününü öne çekmek zorunda kaldık; çünkü sosyal güvencem 3 ay sonra bitecek. Üstüne bir de benim ameliyata girmem gerekiyor. 35, 40 bin lira ameliyat parasından bahsediliyor ameliyatım için. Bu konuda o kadar çok üzgünüm ki 7 yıldır burada çalışıyorsunuz, çok iyi bir personelsiniz, onların dedikleri buydu. Bana hep böyle söylenirdi. Ama bugün sendikalı oldum diye beni, verdiğim 7 yıllık emeği hiçe sayarak işten attılar.
Peki sence neden bir işçi sendikalı olmalı?
Birinci İşçi: Geçim şartlarına bakarsak sendikalı olmak gerekli bir şey. Çünkü bir asgari ücretle kimse geçinemez. Hele bir de kiracıysan! İnsanın geçinmesinin mümkünatı yok! Bu da patronun işine geliyor. İşçi ne kadar az alırsa patron o kadar kar ediyor. Bu olay da işçinin hayatını olumsuz yönde etkiliyor. Evine ekmek götüremiyor, belki ailevi sorunlar yaşıyor. O yüzden sendika kesinlikle gerekli bir şey. Sendikalı olan işçi bayram tatillerinde, özel günlerde hakkını alabiliyor. Fakat sendikalı olmadığınızda her zaman eziliyorsunuz.
Kadın İşçi: Sendika aslında bir kasko. Sendika kendimi, çocuklarımı, geleceğimi güvence altına almak için bir araç aslında. Sendika anayasal bir hak ama bize bu hakkı tanımadılar. Sendikalı olmak ne demek? Çalışma hayatında en azından fazla mesai olmayacak, iyi koşullarda çalışma ortamın olacak. Sendikalı olmanın buna benzer birçok iyi yanı var.
Son olarak da şunu sorayım, şu an ülkede sizin durumunuzda olan milyonlarca işçi var. 41 tane madenciyi yakın zamanda kaybettik. Sendikalı oldukları için işten atılanlar, sigortasız çalışmak zorunda kalanlar. Yani işçiyi sefalet ve ölüm çıkmazına mahkûm eden bir düzen var. Siz önemli bir mücadele ortaya koyuyorsunuz ve bu da ilham veriyor. Sizin durumunuzda olan fakat henüz harekete geçmemiş işçilere ne söylemek istersiniz?
İkinci İşçi: Kesinlikle kimsenin çekincesi olmasın. Bir işyerinde bir işçi kendini ve arkadaşını savunamıyorsa, hakkını arayamıyorsa özellikle de ailesini geçindiremiyorsa kesinlikle sendikalı olmalıdır. Örnek vermek gerekirse Ayrancılar’daki bir pancar fabrikasında bir patron işçi arıyor, kriterleri şunlar: yaş 18-45 ve profesyonellik. Maaş belirtilmemiş. Maaşın ne kadar olduğunu sordum, mesai saatlerini sordum, cevap alamadım. Çünkü patronların işine gelmiyor. Patronlara karşı mücadelenin büyüyebilmesi için sendikalı olunmalı ve mücadeleden vazgeçilmemeli. İşçiler birleşmedikleri sürece kazanamazlar.
Kadın İşçi: Emek vermeden hakkını alamazsın. Sendika bir haktır ama hak da kolay bir şekilde verilmiyor. Önce onun için bir adım atmak gerekiyor. Şartlar günden güne kötüye gidiyor. Çocuklarımız için, gelecek nesiller için bu mücadeleyi vermek zorundayız. Onlar da mı köleleştirilsin? Şuan evde bir tek ben çalıştığım halde bugün direnişimiz olacağı için bir günlük yevmiyemi gözden çıkarıp buraya geldim. Çünkü bu dava bizim ekmek davamız. Şu an bakarsanız 25-26 kişi ya varız ya yokuz. Çalışan, evine ekmek götürmek zorunda olanlar değil de müsait uygun olan herkesin bize destek olmak için gelmesini istiyoruz. Biz bu fabrikaya öyle ya da böyle sendikayla gireceğiz. Buradan kovulmuş olabiliriz ama biz buraya davulla zurnayla gireceğiz. Biz bu kadar ilerleyebileceğimizi tahmin edemiyorduk. Bizi örnek almalarını istiyorum. Direnişimiz küçük bir kıvılcımdı ve bu hale geldi. Bu iş yeri ilk defa böyle bir direniş gördü. Demek ki biz bu kadar güçlüymüşüz. Bu işyerini ayakta tutan bizleriz. Biz varsak orası var. Onlar kendilerince bizi işten çıkarttı. Şu an dışarıda iş bulabilmemizi belki engellemiş olabilir ama inanın ki biz kaybetmedik aslında. Biz bir değil bin olacağız. Daha çok büyüyeceğiz.
Hepinize teşekkür ediyoruz. Mücadeleniz mücadelemizdir.