Metal İşçileri ve Sendikal Alternatif – Engin Kara
Metal fırtınası Renault, Tofaş, Ford, Türk Traktör gibi öncü bölgelerdeki direnişlerin sona ermesi ve üretimin yeniden başlamasıyla yeni bir evreye girdi. Fabrika yönetimlerinin işçi temsilcileriyle yaptıkları ve çeşitli kısmi ama önemli kazanımlar getiren sözleşmeler, direnişin ve birlikteliğin gücünü gösteren ilk sonuçlar oldu. Üretimin yeniden başlamasıyla, şimdi sırada, bu direngenliğin ve birlikteliğin sürdürülmesi, örgütlülüğün daim kılınması meselesi var.
Öncelikle şunun altını çizmemiz gerekiyor. Metal işçilerinin geleceğe dönük atacağı örgütlenme anlamındaki her adımı, yalnızca söz konusu fabrikalarla sınırlı değerlendirmemek lazım. Metal sektöründe başlayan bu hareketin gelişim evrelerini, işçi sınıfının bütünü adına incelemek ve yöntemler üretmek önemli olacaktır bu noktada.
Türk Metal’in Yerine Ne Koymalı?
Bursa, İzmit, Ankara, Eskişehir, Sakarya ve daha pek çok şehri peşine katan bu hareketin kuşkusuz en önemli kazanımı, fabrikalardaki Türk Metal hegemonyasında açtığı gedikler oldu. Hatırlamak lazım ki direnişlerin fitilini, 2014 yılının sonlarına doğru başlayan toplu sözleşme görüşmelerinin sonucu yakmıştı. Bu görüşmelerde patron örgütü MESS, 3 yıllık bir sözleşme dayatmış; DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş, görüşmeler esnasındaki dayatmalara karşı grev bayrağını açarken, Türk-İş üyesi Türk Metal ve Hak-İş üyesi Çelik-İş, MESS dayatmalarına koşar adım giderek sözleşmeleri imzalamışlardı. Birleşik Metal-İş’in 29 Ocak’ta başlayan grevi ise daha 2. gününde AKP Hükümeti tarafından “grev ertelemesi” hükmü eliyle yasaklanmıştı.
Sektördeki sendikaların üye sayılarına da bir göz atmakta fayda var. Bir buçuk milyona yakın işçinin istihdam edildiği metal sektöründe, istifa eylemlerinden önceki son verilere göre sendikalaşma oranı yaklaşık %16. Türk Metal’in üye sayısı 177 bin. Çelik-İş’in 29 bin, Birleşik Metal’in ise 26 bin üyesi bulunuyor. Yani sendikalı işçilerin %75’i Türk Metal üyesi.
Türk Metal, 12 Eylül öncesi metal iş kolunu örgütleyen ve sürükleyen DİSK Maden İş’in ardından 12 Eylül yardımıyla metal sektöründe palazlandırılan ve sendikadan ziyade bir mafya çetesini andıran bir güç. Türk Metal’in tarihi işçi sınıfının genel çıkarlarını bir kenara bırakalım, üye işçilerinin gündelik çıkarlarına bile sayısız ihaneti içermekte.
Türk Metal, Sektörde Çalışan İşçilerin Adeta Prangası Durumunda.
Böyle bir ortamda, sendikal yetkiyi elinde bulundurduğu pek çok kritik fabrikada Türk Metal’den yaka silkilmesi, Türk Metal’in MESS ile el ele kurduğu çarklara çomak sokulması, metal işçilerinin mücadelesi adına kuşkusuz çok önemli. Ancak Türk Metal’den yaşanan kitlesel istifaların ardından, metal işçilerinin hâlihazırdaki birlikteliğini geleceğe nasıl taşıyacağı sorusu ortaya çıkıyor. Burada Türk Metal’in karşıtı olarak sendikasızlığı veya her türlü sendikaya yönelik düşmanlığı koymak, metal işçilerini örgütsüzlüğe, güçsüzlüğe ve parçalanmaya mahkûm etmek anlamına gelecektir. Türk Metal’den sonra süreci sendikasız devam ettirmek veya bu yönde yapılacak politik çağrılar, abesle iştigal olacaktır.
Peki, Çelik-İş, Türk Metal’in yerine bir alternatif olabilir mi? Çelik İş, 2014 Aralık ayındaki TİS sürecinde Türk Metal’in işçileri mahkûm ettiği MESS dayatması sözleşmeye imza atan bir diğer sendikaydı. Çelik-İş, MESS karşısında işçilerin çıkarlarını savunabilecek bir iradeye sahip değildir. Bugün Tofaş’tan başlayarak, Türk Metal’den istifa eden işçilere örgütlenme çağrısı yapan Çelik-İş, tabanın ortak iradesiyle hareket eden bir sendika olmamıştır, olmayacaktır da. Kaldı ki taşeron sisteminin bekçisi, özelleştirmelerin hamisi, Soma’nın, Ermenek’in, Torunlar’ın faili AKP ile içli dışlı olan Hak-İş ve Çelik-İş’in işçilere güvence olabilmesi mümkün müdür?
Yeni Bir Sendika ya da Birleşik Metal-İş
Var olan sendikalar arasında geriye kalan tek alternatif Birleşik Metal-İş. Bunun dışındaki bir alternatif ise yeni bir sendikanın kurulması. Ki bu yol, çeşitli gruplar tarafından da düzenli ajitasyonla parlatılmaya çalışılıyor.
Birleşik Metal-İş mükemmel bir sendika değil. Sendikal bürokrasi ile onun yarattığı problemler, Birleşik Metal-İş için de söz konusu ve burada da taban mücadelesinin örgütlenmesi gerekiyor. Ancak Birleşik Metal-İş’in Türk Metal’e karşı mücadele içerisinde olması, Birleşik Metal’in DİSK’in sendikal mücadele açısından ana damarı olması ve Birleşik Metal’in tabanındaki işçilerin mücadeleciliği gibi etkenler, tam da burada yaratılacak taban örgütlenmesinin önemini gösteriyor.
Yeni bir sendika kurulması bahsinin içerdiği somut handikapları değerlendirelim. Elbette en başta gelen problem, işçilerin içerisinde gerekli çoğunluğu sağlayarak radikal bir sendikayı inşa edecek olgunlaşmanın var olup olmadığıyla ilgilidir. Çelik İş’in Türk Metal’in alternatifi olarak öne çıktığı ve tartışıldığı bir ortamda (maalesef) böyle bir olgunlaşmanın mevcut olmadığı gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor.
Öncelikle işçilerin fabrikalarda oluşturduğu “işçi temsilcileri” aygıtı ile yetinmeyip bir sendika kurulması önerisi bile başlı başına sendikanın gerekli olduğunu gösteriyor, bu konuyu daha fazla açmaya gerek yok. Şu haliyle sendikalı olmanın en önemli avantajı ise patronun karşısında -ki bu patron, MESS gibi bir örgütün bir parçası ise- toplu sözleşme masası başta olmak üzere örgütlü pazarlık yapabilme imkânı. Bu imkân ise hukuken tanınmış ve kabul edilmiş bir meşruiyete sahip. Ancak sendikal yasaların hala sürdürdüğü en temel engel, sendikanın yetki barajı. İşkolunun %1’ini örgütleyemeyen sendika, bulunduğu işyerlerinde toplu sözleşme yapma hakkına sahip değil. Kaldı ki işkolunuz metal işkolu gibi en kalabalık sektörlerden biri ise sendikal yetki barajı görmezden gelinemeyecek zorluklar çıkarıyor. Metal işkolunda sendikanın yetki alabilmesi için en aşağı 15 bin işçiyi örgütlemesi gerekiyor. Yani bu sayıya ulaşamayan “yeni sendika”, toplu sözleşme yetkisini kazanamayarak işlevsizleşecek, anlamsızlaşacak.
Bu teknik detayların ötesinde, böyle bir mücadele deneyimini edinmiş binlerce işçinin yeni bir sendika kurmasından ziyade, bu kitlenin Birleşik Metal-İş’in tabanıyla birleşmesi, Birleşik Metal’i de ilerletecek önemli bir hamledir. Öte yandan Birleşik Metal-İş karşıtlığı üzerinden süreci sürdürmeye çalışmak, sınıfın birlikteliğine zarardan başka bir şey vermeyecektir. Oysa Birleşik Metal alternatifi, metal işçilerinin en mücadeleci kesimlerini bir araya getirerek yeni olanakların önünü açabilecektir.
Direnişin kendi içerisinden “yeni sendika”yı oluşturabilecek aygıtların çıkmış olması da, şu halde söz konusu değil. Şimdiye kadar belli olan sendikal tercihlere göre Tofaş işçilerinin bir kısmı Çelik-İş’e girerek, tehlikeli bir hamle yapmışken, son günlerde gelen bilgiler, Ford Otosan işçilerinin Birleşik Metal-İş’te örgütlenmeye başladığını gösteriyor. Hatırlatalım, bu durum karşısında “Ford işçilerine çağrı” adı altında Birleşik Metal-İş’e yönelişin önüne geçme çabası, metal fırtınasının tekerleklerini geriye döndürmeye çalışmaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir.
Durum böyleyken, metal işçisi sınıf kardeşlerimize önerilebilecek en anlamlı yol Birleşik Metal-İş örgütlenmesi olacaktır. Sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin önemini unutmadan, Birleşik Metal içinde de adımlar atılması gerektiğini unutmadan mücadeleci tabanları birleştirmek ve genel çıkarı yükseltmek gerekiyor. Haydi, metal işçisi, örgütlülüğü daim kılmaya!