Market Zincirleri Neden Hedefte? – Emre Güntekin
İktidar cephesi, özellikle MHP kanadı, bir süredir “Üç Harfliler” olarak tanımladıkları zincir marketlerle bir it dalaşı içerisinde. Kavganın merkezinde ise AKP ile yıllardır kader ortaklığı bulunan BİM var.
Sermayenin kimi kesimlerinin, iktidarın son dönemde uyguladığı ekonomi politikalarından rahatsız olduğu sır değil. Patronlar zaman zaman karınlarından konuşarak da olsa eleştirilerini dile getiriyorlar; fakat şimdiye kadar kimse Erdoğan rejimini karşısına alma riskine girmedi. Ne de olsa bu iktidar döneminde sermaye muazzam bir karlılığa ulaştı; yaratılan ucuz emek cennetinin, cömert teşviklerin tadını sonuna kadar çıkardı. Meselenin bu kısmıyla ilgili bir sorunları yok. Fakat BİM Ceosu Galip Aykaç özellikle Bahçeli’den gelen FETÖ suçlamasının ardından topa oldukça sert girerek daha önce benzerini az gördüğümüz bir işe imza attı. Meseleye dikkate değer kılan olgu ise BİM’in kurucuları arasında Cüneyd Zapsu, Yasin El Kadı, Topbaş ve Saraç ailelerinin bulunması ve şirketin iktidarla şimdiye kadar iyi ilişkiler kuran Erenköy Cemaati ile organik bağlarının olması.
Buraya Nasıl Gelindi?
Yüksek enflasyonla birlikte gıda fiyatlarındaki artışın ardından geçmişte de benzerlerine rastladığımız şekilde iktidar suçu yine zincir marketlere atacak şekilde açıklamalar yapmaya başlamıştı.
Erdoğan dünya kupası açılış maçı için gittiği Katar dönüşü yaptığı açıklamada “Para cezası demek ki bunları ıslah etmiyor. Para cezasının dışında atılacak adımları da ilk kabine toplantımızda inşallah masaya yatırırız ve oradan da bunların üzerine ayrıca gideriz. Değişik öneriler var. Bütün mesele yaptırımın çok daha ağır olması. Bu bunlara ürkütücü gelebilir. Bunu halletmek lazım” ifadelerini kullanmıştı. Bu açıklamalar geçmişte de sıkça yapıldığı için kimse kavganın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmemiştir.
Asıl fitili ateşleyen Devlet Bahçeli oldu. Bahçeli 22 Kasım’da grup toplantısında yaptığı konuşmada zincir marketlere yönelik şu ifadeleri kullanmıştı: “Sürekli zam yapan zincir marketlerin FETÖ ile irtibatlarının araştırılması gerektiğini düşünüyorum. Açgözlülere müsamaha gösterilmemelidir. Mutfaklarımıza karabasan gibi çöken kim varsa, iki yakasından tutmak devletin asli vazifesidir.”
Bahçeli’nin gösterdiği sopaya BİM CEO’su Galip Aykaç daha önce benzerini pek görmediğimiz bir tonda yanıt verdi: “Eğer doğruysa’ diyerek ülkenin değerlerine saldıranlara, ilan vermiyoruz diye gazete sayfasını boş bırakanlara, televizyonda salyalarını akıtarak küfredenlere, bilmedikleri konularda biliyormuş gibi yorum yapanlara, peyniri yumurtayı sadece sofrasında görüp peynirle yumurtayla ilgili yorum yapanlara, ‘bu dünyayı size yaşanmaz kılarım’ diyecek kadar meselelerden bir haber olan, depoyu basıp günlük tüketim kadar bile olmayan yağları ‘halka dağıtırım’ diyen iş bilmez yöneticilere, mağaza çalışanlarına ‘söyleyin yöneticilerinize bu işin sonu kötü olacak, size burada ekmek yedirtmeyiz’ diyen yerel yöneticilere, ziraatten haberi olmayan İstanbul Ziraat Odası başkanına, FETÖ terör örgütüyle bizi tehdit eden parti liderlerine söyleyeceklerimiz var. Bize bakarak ‘ya bir tuğla da ben koyayım bu binanın temel taşına’ demeyen, bir tane dikili ağacı olmayan insanlar sizlere ve bizlere bu yakıştırmayı yapıyorlar. Bre ahlaksızlar, bre densizler sizlere bundan sonra sizin tonunuzda cevap vereceğim bilesiniz.”
Aykaç’ın bu sözlerine MHP’li yöneticilerden hatta MHP’li mafya lideri Kürşat Yılmaz’dan tehditler gecikmedi. Öte yandan ŞOK Marketler Zinciri Yönetim Kurulu da Aykaç’ın Gıda Perakendecileri Derneği Başkanlığı’ndan istifasını istedi. Nitekim Aykaç’ın kısa süre sonra istifa ettiği duyuruldu. Bununla da kalmadı, yerellerde kuralları uymadığı gerekçesiyle zincir marketler belediyeler tarafından mühürlenmeye başlandı; kimi belediyeler marketlerin önünü kazdı, hatta Antalya’da BİM şubelerine MHP’liler tarafından taşlı saldırılar gerçekleşti.
Kavganın Arkasında Ne Yatıyor?
AKP cephesinden, MHP’nin başlattığı bu kavgaya şimdiye kadar net bir çıkış gelmedi. Hatta Erdoğan “Tam da bu kritik günlerde zincir marketlerde satılan kimi ürünlerin fiyatlarıyla ilgili mukayese edildiği kampanyanın alevlendirildiğini görüyoruz. Elbette her iddia gerçeği yansıtmıyor ama bakanlıklarımız süreci takip ediyor.” şeklinde daha yumuşak tonlu bir açıklama yaptı.
Fakat iktidarın geçmişte zincir marketleri enflasyonun sorumlusu olarak gösterdiğine ve ciddi para cezaları kestiğine tanık olmuştuk. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında beş zincir market ve bir tedarik firmasına Rekabet Kurumu toplam 2,7 milyar TL para cezası kesilirken; en fazla ceza 958 milyon TL ile BİM’e kesilmişti.
Şimdilerde ise özellikle Turkuaz grubu bünyesindeki Sabah, A Haber gibi iktidar medyasının öncülüğünü üstlendiği bir kampanya eşliğinde iktidarın vatandaşı enflasyona ezdirmemek adına her türlü tedbiri aldığı; fakat özellikle zincir marketlerin enflasyon bahanesiyle fiyatları yukarı taşıyarak fahiş karlar elde ettiği propagandası sıklıkla yapılıyor. Daha önce de zincir marketlerin rekor karlar açıklamalarının ardından A Haber’de bu durum “fırsatçılık rekoru” olarak haberleştirilmiş ve zincir marketler “milletin cebine göz diktiler” gibi söylemlerle hedef gösterilmişti. Bunun üzerine BİM A Haber’e dava açmıştı. Bu kavganın ardında da BİM’in Turkuaz grubuna yönelik başlattığı reklam ambargosunun yattığı iddia edilmişti.
İktidarın zincir marketlerin ismini bu kadar sık zikretmesinin özel bir önemi var. BİM, A101, Şok gibi zincir marketlerin artık olmadığı mahalle, cadde, sokak bulmak neredeyse imkansız. Özellikle yoksul emekçi yığınlar uygun fiyatlı satış yaptığı gerekçesiyle bu marketleri daha sık tercih etme eğilimindeler; dolayısıyla bu marketlerdeki fiyat artışları AKP’nin oy deposu olarak gördüğü kesimlerin cebine doğrudan yansıyor.
İktidar, özellikle baz etkisi ile enflasyonun düşüşünü bir başarı hikayesi olarak pazarlamaya başlarken; gerçek veriler Türkiye’nin özellikle dünyanın zirvesine doğru yolculuğa başladığını gösteriyor. Kasım ayı verileriyle birlikte Türkiye özellikle gıda enflasyonunda dördüncü sıraya yükseldi. İktidarın yüksek olasılıkla seçime kadar zincir marketlere uygulayacağı tam saha presin maddi sebeplerinden birisi de bu. İktidar kısaca seçime kadar dişinizi sıkın ve beni zor durumda bırakmayın mesajı veriyor. Aksi bir durumda bu marketlerin depolarının, mağazalarının polis, zabıta baskınına sıkça konu olacağını; yeni cezaların kapıya dayanacağını öngörmek zor değil.
Peki polisiye tedbirler halkın üzerinde kırbaç gibi sallanan gıda enflasyonunu çözmeye yetiyor mu? Bunun bir çözüm olmadığını gördük. Dahası iktidarın kendi kontrolündeki Tarım Kredi Kooperatiflerine bağlı marketlerdeki fiyatlar da diğer zincir marketlerle yarışır durumda. Dolayısıyla zincir marketlere karşı yapılan propagandanın hayat pahalılığının asıl sorumlusunun kim olduğunu perdelemek dışında bir anlamı kalmıyor. Elbette zincir marketler sütten çıkmış ak kaşık değil. Her türlü hile, vahşi emek sömürüsü bunların lügatında. Ancak özellikle gıda enflasyonuna bir parantez açılacaksa öncelikle tarım ve hayvancılığı bugüne kadar uyguladığı piyasacı politikalarla çökme noktasına getiren iktidarın sorumluluğu başa yazılmalıdır.
Öte yandan iktidar zayıfladığı ölçüde bu tarz kavgaların sıklaşacağı ortada. Zira son kavganın bayraktarlığını üstlenen BİM özelinde, Erdoğan rejimi ile BİM’in büyük ortağı Topbaşların bağlı olduğu Erenköy Cemaati arasında bir gerilim olduğu sıkça dile getiriliyor. Erenköy Cemaati bugüne kadar iktidarın eteğinden ayrılmadı ve mükafatını da fazlasıyla aldı. İktidarın makbul cemaatleri fazlasıyla ödüllendirirken, kendisine mesafeli duran unsurlara sopa göstermeye alışkın olduğunu biliyoruz. Son kavganın arka planında böyle bir iktidar içi gerilimin rol oynayıp oynamadığını biraz da zaman gösterecek. Ancak özellikle Turkuaz grubunun BİM’e yönelik öfkenin başını çekmesi iktidar içinde cemaat ve tarikatlar arasında da çekişmenin kaynadığının göstergesidir.