Market Krizi Değil Piyasacılığın Gıda Krizi- Taylan Vural
Tarım üretiminde daralma sürüyor.Pazarda manavda vatandaş filesini dolduramıyor. Maliyetleri yüksek. Alım gücü sert bir düşüşyaşadı. Gıda enflasyonu %50’lerde. İktidar, bu noktaya nasıl geldiğimizle ilgilenmek doğrudan kendisinin foyasını ortaya çıkaracağından yeni bir iç mihrak ilan etmeyi tercih etti: marketler. Piyasacılığın ülkede tarımı bitirmesi, üretimin çakılması, maliyetlerin dövizle birlikte uçuşa geçmesi doğrudan siyasi iktidarın sorumluluğunda. Peki, nu noktaya nasıl geldik? Tabii ki neoliberal ajandaya, Dünya Bankası ve IMF gibi küresel politikanın aktörlerinin doğrudan aktif rol oyandığı; AKP’nin “büyüme”diye anlattığı hikaye ile.
Uluslararası ajanda şuna dayanıyordu: dünyayı tek bir pazara çevirelim. Elbette bu ilişkiler güçlü devletler lehine işleyen bir ekonomik bağımlılık yaratmak anlamına geliyordu.Serbest ticaret anlaşmaları ile hükümetler mal alacak,çoğu zaman daha ucuza gelen mallar yerelde rekabeti imkansız kılacak; böylece tarımın sessiz bir tasfiyesi gerçekleşecekti. Çiftçi için artan maliyetler ve düşen kar oranları bazılarını köyden kente göç edip şehir proletaryasına katılmaya zorlarken, bazılarını da toprağını bırakmamak uğruna karın tokluğuna toprağını sürmeye itti. Yeni ucuz işgücü kentlere akın etti. Pisaya için kazan-kazan oyunu.
Uluslararası tarım anlaşmaları ile (elbette döviz cinsinden geldiği için de giderek fiyatı artan) niteliği düşün ve fiyatı yüksek olsa bile alınan tarım ürünleri yerli üreticiyi tam anlamıyla bitirmiş; bu nedenle tamamen dışarı bağımlı hale gelen gıdada dövizle doğru orantılı olarak ciddi bir enflasyon peyda olmuştur. Bu tabloyu daha da beter hale getiren şey ise üretime devam eden çiftçilerin mazot, gübre, KDV gibi yüklerle belinin kırılması.
Neoliberal tarım politikalarının en büyük zararı tütün üretiminde görülebilir. Türkiye’de 1986 yılından beri ithal tütünlerde kg başına 3 dolar, sigarada paket başına 40 cent “Tütün Fonu” uygulanmaktaydı. Bu uygulamanın amacı Türkiye’de üretilen tütününü, Türkiye tarımını korumak ve ihracat rakamlarını yükseltmekti. Serbest piyasaya geçişle birlikte 2009 tarih ve 27447 sayılı Resmi Gazete’de yürürlüğe giren kararnameyle 2010 yılından itibaren bu fon kaldırıldı. Tütün Fonu’nun kaldırılması ile yerli tütün bitmiş oldu. Tütün ihracatı sıfıra yaklaşan Türkiye’de, 7 yılda kamunun gelir kaybı 1,1 milyar dolara ulaştı.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre ise bir önceki yıla göre buğday üretimi %7 oranında, arpa üretimi %1,4 oranında, yemeklik bakla %13,8 oranında, kırmızı mercimek %22,5 oranında, patates %5,2 oranında azalırken, çavdar üretimi değişim göstermemiş, yulaf üretimi %4 oranında artmıştı.
Tütün üretimi %14,4 oranında, şeker pancarı üretimi ise %10,6 oranında azaldı.
Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden, pırasada %21,5, havuçta %12,9, sakız kabakta %5,6 oranında artış, kuru soğanda %9,4, domateste %4,7, kavunda %3,3 oranında azalış oldu.
Fiyatların neden uçtuğunu anlamak bu rakamlarla daha kolay hale geliyor.
Bir başka habere göre Toprak Mahsulleri Ofisi, Türk çiftçisinden 900 TL’den almadığı arpayı, Rusya ve Ukrayna çiftçisinden 1150 ile 1300 TL’den ithal etti. 1150 ile 1300 TL’den ithal edilen arpayı da sözde besiciyi desteklemek için 1050 TL’den sattığı için kamu zararı yaşandı. TMO, 2018 arpa alım fiyatını ton başına 825 TL olarak açıklamıştı. Üretici girdi maliyetlerinden dolayı açıklanan alım fiyatına tepki göstermiş, fiyatın en azından 900 TL olmasını istemişti. Çiftçinin bu talebi yerine getirilmezken, fiyatın düşük açıklanmasından dolayı arpa üretiminin 2019’da düşmesi tahmin ediliyor.
55 bin kişinin katıldığı ankette ise insanlara, ‘Hükümetin uyguladığı tarım ve hayvancılık politikalarından memnun musunuz?’ sorusu yöneltildi. Ankete katılan vatandaşların sadece yüzde 5’i yani 2 bin 500 kişi uygulanan tarım ve hayvancılık politikasından memnun olduğunu belirtti.
Sonuç olarak, tarımda serbest piyasaya geçiş Türkiye için bir kabusa döndü. “Tarımı iflas ettirdik, üretimi bitirdik” diyemeyecekleri için marketlerin hedef gösterildiği bir komedi içindeyiz. Bu tablo, 80’erde “alternatifi yok” diye anlatılan neoliberal politikaların sonucudur. Dünyanın en güçlülerine işleyen, emekçileri güvencesiz, sofraları sağlıklı gıdadan yoksun kılan bu model iflas etmiştir. 2008’den bu yana hala aşılamamış ve alternatifi de üretilememiş olan neoliberal krizin bir yüzü de devasa bir gıda krizidir.