Kritik Ülke Arjantin – SDH Heyetinin Arjantin Gözlemleri

18-27 Ekim tarihleri arasında SDH delegasyonu olarak Arjantin’deki seçim sürecini takip ettik. Böylelikle Arjantin’deki sınıf mücadelesini ve politik partileri daha iyi anlama olanağımız oldu. Bu çerçevede izlenimlerimizi paylaşmanın gayet önemli olduğunu düşünüyoruz.

Arjantin Neden Çok Önemli

Arjantin dünya işçi sınıfı için en önemli ülkelerin başında geliyor, belki de Yunanistan ile beraber en önemlisi. Peki neden? Birincisi Arjantin’de kapitalizm zayıf, ülkedeki ekonomik durum oldukça kırılgan. Diğer yandan emekçiler ve gençliğin karşı koyuş kapasitesi yüksek. Hatırlanacak olursa Arjantin Türkiye ile paralel şekilde (2001’de) büyük bir krizin içerisine yuvarlanmış, ama bizdekinin tersine Arjantin’de emekçi halk krize hiç de boyun eğmemiş ve isyan çıkarmıştı. Hükümet deviren bu kriz ve isyan süreci de aşırı solun sıçrama yapacağı zemini yaratmıştı. Kapitalizm kırılgan, egemen sınıf bölünmüş, sınıf hareketi ve direniş güçlü, mücadele geleneği canlı… Ve Arjantin’i diğerlerinden asıl olarak ayıran nokta; Arjantin’de devrimci Marksist hareket çok büyük bir toplumsal tabana ve örgütlülüğe sahip. Bütün bunlar Arjantin’i dünya ölçeğinde işçi sınıfının en ileri noktalarından birisi haline getiriyor.

Devrimci Marksizmin Yükselişi

Popülist ve milliyetçi bir eğilim olan Peronizmin damgasını vurduğu Arjantin siyasi hayatında Troçkizmin de uzun bir geçmişi var. Hapishanedekiler hariç olmak üzere en az 30 bin solcu militanın katledildiği askeri cunta dönemi boyunca (1976-82) Arjantin solu ayakta kalmayı başardı. Peronizmle kurduğu ilkesiz ilişkileri akılda tutarak belirtelim ki bu yapılanmaların başında Nahuel Moreno’nun örgütü MAS (Sosyalizme Doğru Hareket) geliyordu. Britanya ile girişilen Malvina Savaşı’ndan (İngilizlerin Falkland dedikleri-1982) yenik çıkan askeri cuntanın devrilmesinin ardından ortaya çıkan özgürlük ve özgüven atmosferinde MAS hızla kitleselleşmiş ve on binleri seferber edebilir hale gelmişti. Ama MAS bu zirvede fazla duramadı. 1980’ler dünyada tüm solun ağır yenilgiler alarak geri çekildiği bir dönemdi. Nahuel Moreno hayatını kaybettiğinde (1987) ve iki yıl sonra SSCB dağıldığında MAS onlarca parçaya bölünecekti. Halen Arjantin’de aynı kökenden gelen Morenist kökenli çok sayıda örgüt mücadelesini sürdürüyor.

Arjantin’de şehrin göbeğinde eylemler ve işgaller oldukça sıradan.

1990’lar Peronist Carlos Menem’in neoliberal politikaları ile geçer. İşçi sınıfının haklarına yönelik büyük bir  saldırı anlamına gelen 2002 devalüasyonu ve akabinde emekçi halkın yaşadığı büyük yıkımdan sonra Arjantin ekonomisi dibe vurur ve yükselmeye başlar. Peş peşe 5 yıl boyunca ekonomi %9 civarında büyüyecektir. Geride artık bir isyan deneyimi vardır. Bu süreçte devrimci Marksist örgütler yükselişe geçer. Bu örgütlerin başında Piquetero hareketine en çok eğilen örgüt durumundaki Partido Obrero (PO-İşçi Partisi) ve Morenist kökenli Partido Trabajadores Socialista (PTS-Sosyalist İşçi Partisi) gelir. 1990’larda Stalinist resmi KP geleneğindeki Arjantin Komünist Partisi (PCA), Maoistler ve Morenoculuğun çeşitli varyantları solda daha güçlüyken 2000’lerden itibaren Stalinizm epey gerilerde kalır. Peronist Kirchner yönetimine arka çıkan Arjantin Komünist Partisi’ni sosyalist solun içerisinde değerlendirmenin ne kadar doğru olduğu ayrı bir konu, ama zaten PCA da etkisizleşmiş ve önemini yitirmiştir. Maoistlerin de tabi ki PCA kadar değil ama sosyalist sol içerisinde sağ bir pozisyonda olduğunu ekleyelim. Son yılarda bir kez daha bölünen bazı Maoistler (PCR) ise FIT’i destekliyorlar. Neticede PO Arjantin’deki en etkin sosyalist örgüt haline gelir, benzer şekilde daha sonradan atak yapan PTS de önemli bir pozisyona yükselecektir.

Morenocu örgütler de bir dizi bölünme ve birleşme daha yaşadıktan sonra belirli bir toparlanma yaşamıştır. FIT’in içerisindeki IS’den başka Morenocu Yeni MAS ve MST de etkin örgütler. Ağustos’taki ön seçimlerde %1.5’lik barajı geçemeseler de ikisi de 100 bin civarında oy elde ettiler. Oy meselesi ayrı bir konu tabi ki ama Arjantin solunda ana çekim merkezi haline gelen FIT’in dışarısında kalmak bir hayli dezavantajlı bir konumda bulunmak anlamına geliyor.

Arjantin karı koca Kirchnerler döneminde önemli bir ekonomik büyüme yaşadı. Çin sermayesi Arjantin’de önemli yatırımlar yaptı, ortaklıklar kurdu. Türkiye’de AKP’nin yararlandığı elverişli ortamdan Kirchnerler istifade etti. Bu yüzden de önce Nestor Kirchner, o ölünce de ardından karısı Christina üst üste seçim zaferleri kazandılar. Ama tüm dünyada az gelişmiş kapitalist ekonomilerin yararlandığı elverişli ekonomik ortam bozulurken Kirchner de sallanmaya başladı. Neticede kendi selefi, Peronizm içerisindeki sağ eğilimli Scioli, 25 Ekim’deki seçimlerde ağır bir bozgun yaşadı. Peronistler 30 yıl sonra ilk defa Buenos Aires eyaletindeki yönetimi sağ liberal partiye kaptırdı. Buenos Aires dışına kuzeydeki Jujuy gibi bazı kritik eyaletler de elden çıktı. Başkanlık seçiminin ikinci turunu Scioli’nin kazanması bir hayli zor görünüyor, ama kazansa da parlamentoda azınlık durumundalar ve başta Buenos Aires olmak üzere kilit eyaletleri kaybettiklerinden tam anlamıyla iktidar olmakta zorlanacaklar.

FIT’nın Hızlı Yükselişi

10 yıllık büyüme döneminin ardından işsizlik oranları düştü ve Piquetero Hareketi doğal olarak geri çekildi, ama bu sefer de işçi hareketi belirli bir ivme yakaladı. Peronizmin popülist, pragmatik,otoriter eğilimlerini sürdüren Kirchner yönetimi, sosyalist solu seçimlerden ekarte etmek için oy kullanmanın zorunlu olduğu ön seçimlerde toplam oyların %1.5’i gibi bir baraj uygulamasını devreye soktuğunda üç Troçkist fraksiyon (PO, PTS, IS) bu engeli aşmak için İşçilerin Sol Cephesi’ni (FIT) kurdular. (2011) Bu arada Izquerda Socialista (IS), Morenocu eğilimlerden MST ile ayrışarak kurulan (2006) ve UITCI uluslararası yapılanmasının liderliğini yapan bir yapılanmadır. IS de diğer bileşenler gibi FIT ile birlikte belirgin bir büyüme ivmesi göstermiştir.

2011 yılında kurulan FIT, hızla Arjantin sosyalist solunun ana örgütü konumuna gelir. Seçimlerdeki performans etkileyicidir. Yüz binlerden bir milyonu geçen oy miktarlarına ulaşılır. 2013’te parlamento seçimlerinde 1.2 milyon oya ulaşılır. Etkili seçim kampanyaları boyunca 3 fraksiyon da önemli ölçülerde büyüme kaydederler ve FIT’in Arjantin solundaki hakimiyeti çok belirgin bir hale gelir. 25 Ekim’deki seçimlerdeyse başkanlıkta FIT adayı Del Cano 800 bin oy alırken, parlamento seçiminde FIT’nın oyu 1 milyonu bulur. Yani 3 tane sağ adayın yarıştığı 13 yıldır süren Kirchnerizmin oylandığı seçimlerde oluşan basınca rağmen FIT’in 1 milyon bandına ulaşması, FIT’nın bastığı zeminin sağlam olduğunu ve bahsi geçen örgütlerin önemli bir toplumsallaşmayı yakaladığını ortaya koyuyor.

 arton6869

FIT’ın Zayıf Kaldığı Alanlar

Takip edebildiğimiz kadarıyla FIT daha çok bir seçim koalisyonu gibi hareket ediyor. Yani gerçek anlamda bir mücadele cephesinden söz etmek mümkün değil. Ortak kampanyalar ve sloganlarla işçi sınıfı ve emekçilere giden ve oradan yükselen bir FIT performansından ne yazık ki söz edemiyoruz. Seçim dönemleri dışında çoğu durumda her örgüt genellikle kendi çalışmasını örüyor, kendi işine bakıyor. Bu sorunu Arjantin solunun bileşenleri ile yaptığımız görüşmelerde gündeme getirdik. FIT bileşenleri de dahil olmak üzere herkes böyle bir sorunun varlığından şikayetçi. FIT bileşenleri ise genelde birbirlerini sekterlikle suçlayan bir tavır içerisindeler. Küçük bileşen IS her iki grubu da rekabetçilikle suçlarken PO, PTS’yi sekterlikle eleştiriyor. PTS’nin bu eleştiriler karşısındaki tavrı ise diğer yapılanmaların sekter davranışlarını örneklendirmek oluyor. Ki gördüğümüz kadarıyla bu konuda herkesin eteğinde dökebileceği fazla fazla taş bulunuyor. Ama bir parantez açarak sekterlik konusunda PTS’nin solun geneli tarafından biraz daha fazla eleştirildiğini söyleyebiliriz. Örneğin herkesin dilinde olan bir eleştiri var: Kritik üniversitelerde sağa karşı sosyalistlerin ittifakının yanında tutum almak yerine oylamaya katılmamaları ve bu öğrenci temsilciliklerinin sağa kaptırılması sıkça eleştiriliyor. FIT’in gerçek bir mücadele cephesi olmakta fazlasıyla zorlandığını ortada ve bu da büyük potansiyelin değerlendirilememesi tehlikesini gündeme getiriyor.

Arjantin Solunda Rekabetçilik

Arjantinli devrimciler bizlere sol içi rekabetin keskinliğinden şikayet ettiler. Gerçekten de bu rekabetçi ortamı gözlemlemek hiç zor değil. Mevzu bahis olan birbirine yakın gruplar da olsa herkesin herkesle rekabet ettiği bir durum söz konusu. Diğer taraftan Arjantin’deki rekabetin sol içi fiziksel çatışmaların çok sıradan olduğu Türkiye’deki sol içi rekabetin eline su dökemeyeceğini belirtmek gerek. Gözlemlerimiz Arjantin’deki solun nitelik olarak, politik etik-değer anlamında Türkiye’dekinden epey ileride olduğu yönündedir. Arjantin’deki rekabet, daha çok açık politik zeminlerdeki farklılaşmalar ve tartışmalar eşliğinde yürürken Türkiye’de sorgulama ve açık tartışma çok az, ama ayak oyunculuğu ve çeşitli burjuva alışkanlıklar daha yaygın.

FIT bileşenleri içerisindeki rekabet de oldukça şiddetli. Özellikle PO ve PTS arasında. PO en büyük örgüt olarak kendisine FIT içerisinde liderlik rolü biçerken PTS böyle bir üstünlüğü kabul etmiyor. Bu yüzden de bir yandan beraber iş yaparken (özellikle seçim dönemlerinde) diğer yandan da kıyasıya bir rekabet sürüp gidiyor. Olumlu yanı şimdiye kadar çok zorlansalar da aralarında bir hukuk oluşturabilmişler, yani iş FIT’ın dağılmasına kadar gitmiyor. Zira FIT’ın dağılması durumunda herkes ne kadar büyük bir kayıp yaşayacağını biliyor. Bunun siyasi intihar anlamına geleceği herkesin dilinde. Bu yüzden de çok zorlansalar da belirli bir iş yapma kültürü oluşturulmuş. FIT’in hayatta kalmasının ne kadar önemli olduğu konusunda FIT dışarısındaki devrimci grupların çoğu da hemfikir.

FIT’in gerçek bir mücadele cephesi olamamasının en çarpıcı göstergelerinden birisi sendikalarda birbirlerine karşı farklı oluşumlarla ittifak kurabilmeleri. Bu da sürecin ne kadar gerisinde kalındığının bir işareti.

FIT içerisindeki politik farklılıklar nasıl peki? IS’nin FIT içerisinde belirgin bir şekilde sağ bir pozisyonda olduğu konusunda genel bir kanı var. Diğer taraftan asıl rekabet halindeki unsurlar olan PO ve PTS arasında kimi kısmi farklılıklar çok öne çıkıyor ve uzun uzun tartışılıyor. Açık tartışmaların devrimci hareketi ileri götüreceği muhakkak, ama bir saatten sonra meselenin dar grupçuluğa ve kısırlaşmaya dönüşmesi tehlikesi bulunuyor.

PO ve PTS arasındaki rekabetin zirve noktası seçimlerde FIT’ın devlet başkanı adayının kim olacağı konusuydu. PO’nun mu, PTS’nin mi? Neticede anlaşamadılar. PTS, PO lideri Altamira’nın bir kez daha aday olmasını kabul etmedi ve FIT’in adayı Arjantin’de PASO diye bilinen (seçmenlerin katılımının zorunlu olduğu bir çeşit ön seçim) oylama sonucu seçmenler tarafından belirlendi. Ağustos’ta yapılan PASO’da FIT, 732 bin oy alarak %3.25 oy alarak %1.5’lik barajı rahatlıkla geçti. Bu 732 binlik oyun 375 bini PTS’li del Cano için 356 bini PO lideri Altamira için kullanıldı. Böylelikle PASO’dan galip çıkan PTS’li del Cano oldu ve FIT adına başkanlık yarışına katıldı. PO’nun IS ve FIT dışarısındaki kimi sol grupların desteğini almasına rağmen kaybetmesi, Del Cano’nun genç bir aday olarak seçmene daha cazip gelmesine ve PTS’nin daha iyi bir kampanya yürütmesine bağlanıyor.

FIT bileşenlerinden PTS

FIT bileşenlerinden PTS

Neticede FIT’ın 25 Ekim seçimlerindeki performansı tartışma konusu. Seçim sonrası yaptığımız görüşmelerde FIT bileşenlerinin üst organlarının alınan oydan memnun olduğunu gördük. Genel bakış açısı, 3 büyük burjuva aday arasındaki sıkışmışlığa rağmen FIT’in kendi gücünü genel olarak koruyarak toplumsal ağırlığını ispatladığı yönünde. Ayrıca FIT’ın 4. parti olması da önemseniyor. Diğer taraftan dördüncülüğe yükseliş, FIT’ın yükselişinden ziyade sosyal demokrat olarak bilinen Stolbizer’in erimesinden kaynaklanıyor. FIT’e bağlı örgütlerin liderlikleri genel olarak sonuçtan memnun olsa da tabi ki farklı görüşler de mevcut. PO’nun tarihsel lideri Altamira’nın parti merkez komitesinin seçim sonuçlarını başarılı olarak açıklamasını eleştirmesi gibi. SDH’nin Arjantin’de bağlantılı olduğu TPR de seçim sonuçlarının tatmin edici olmadığı görüşünde. Bize soracak olursanız ortada bardağın dolu yanı ve bir de boş yanı var. Nereden baktığınıza göre değişir. Ama FIT’in seçimde aldığı oydan daha önemli olan bir şey var: O da FIT’in kendisini gerçek bir mücadele cephesi olarak geliştirmesidir. Önümüzdeki 2 yıl boyunca Arjantin’de seçim olmayacak ve bu zaman zarfında ortak çalışmaların büyütülmesi asıl önemli olandır. FIT adına ortak kampanyalar düzenlenmesi, işçi sınıfı içerisinde yeni mevzilere girilmesi ve zaten bir hayli akışkan olan gençlik kesimleri içerisinde kadroların eğitilmesi, devrimci gelişmenin olmazsa olmaz koşuludur.

22 Kasım’daki seçimlerin ikinci turunda Kirchner’in devamcısı Scioli ile liberal sağın adayı Macri yarışacaklar. FIT emekçilere devlet başkanlığı seçiminin ikinci turunda geçersiz oy çağrısı yaptı. Bu noktada geçersiz oy çalışmasının güçlü bir kampanya şeklinde yürütülmesi gerekiyor.

 

1980’lerle Kıyaslama

PO lideri Altamira 1980’lerle kıyaslama yaparak aşırı solun 1980’lerde toplumsal tabanının şimdiye göre daha sağlam olduğunu vurgulamış. Kabaca şu denmek isteniyor. “Aşırı sol, 1980’lerde seçimlerde pek varlık gösteremese de (başta Morenocu MAS olmak üzere) daha kitleseldi, eylemlere daha çok insan çekebiliyordu. Şimdiyse tam tersi bir durum var.” Fikrini sorduğumuz herkes aynı kanıyı paylaşsa da gözlerden kaçmaması gereken bir nokta var: Tamam 1984’te MAS devrilen cunta yönetiminin ardından 80-100 bin kişiyi bir stadyuma toplayabiliyordu, ama o tarihler Arjantin’de cuntanın devrildiği tarihlerdi ve özel bir duyarlılık aşamasını ifade ediyordu ve 1980’lerde bütün dünyada sol için ibre aşağıyı gösteriyordu. Nitekim 1987 de Moreno ölüp iki yıl sonra SSCB dağıldığında MAS’tan geriye birbirlerinin canına okuyan bir sürü farklı grupçuk kalmıştı. Bugünse ne dünyada, ne de Arjantin’de sınıf mücadelesinin tepetaklak aşağı gittiği bir süreç vardır. FIT’ın bir cephe olarak ileri gitmesinin bütün koşulları ise mevcuttur. Tabi ki inişler ve çıkışlar söz konusu olacaktır, ama topyekün bir gerileme döneminde olmadığımız tartışmasızdır. Bu yüzden FIT bileşenlerinin bu tarihsel evrenin gereklerine göre hareket etmeleri çok önemlidir.

 

Gençlik ve Kadın Hareketi

12189664_989205947804408_3211517954331659610_n

Sendika ağalarının tetikçileri tarafından katledilen Mariano Ferrayra için gençlik festivali düzenlendi. Konser başlamadan önce fotoğrad çekilen alanda binlerce genç solcu rock ve metal gruplarını kalabalık genç bir kitle coşkuyla dinledi

Arjantin’de sosyalist sola önemli bir gençlik akışının olduğunu gözlemledik. FIT bileşenleri ve diğerlerinde yaygın bir liseli ve üniversiteli bileşimi var. Bu akışın aşırı sol için önemli bir kadro kaynağı olduğu aşikar. Bu da devrimci Marksizmin geleceği demek. Bu unsurların eğitilmesi, kadrolaşması, örgütlerin içerisinde belirli görevlerde istihdam edilmesi ve işçi sınıfı ile buluşturulması büyük önem taşıyor. FIT’in üst düzeyde siyaset yapması ve genel bir tanınırlık kazanmasının belirli bir gevşeme yaratması; insan bolluğunun değerlendirilememesi; örgütsel ilişki, katılım ve disiplinin daha az önemsenmesi tehlikesi yaban atılır bir tehlike değil.

Arjantin’de kadın hareketine de özel bir yer açmak gerekiyor. Arjantin kadına yönelik şiddetin çok yüksek olduğu, yaygın kadın cinayetlerinin işlendiği ve kürtajın yasaklandığı bir ülke. Bütün bunlara karşı 10 Ekim’de düzenlenen kadın mitingine tam 70 bin kişi katıldı. FIT de bu mitinge güçlü bir katılım gösterdi. Kadınların devrimci Marksist örgütlerde en az yarı yarıya temsil edildiğini ve öncü rolleri üstlendiklerini gözlemledik. Diğer taraftan devrimci Marksizmin ağırlığından olacak Arjantin’de kimlik politikaları ve postmodern yönelimlerin radikal sol üzerindeki etkisi Türkiye’ye nazaran oldukça az. Gördüğümüz kadarıyla kimsenin bayraklarında kızıldan vazgeçmeye niyeti yok. Çok daha sınıf merkezli ve çok daha enternasyonalist bir sol var Arjantin’de.

Ortadoğu’ya Özel İlgi

Arjantin’de Ortadoğu’ya, özelde de Kürdistan, Filistin, Suriye ve Türkiye’ye özel bir ilginin olduğunu belirtelim. Rojava’ya giden, Kobane’deki çatışmaların ortasında gazetecilik yapan militanlarla uzun uzun sohbet etme ve tartışma olanağımız oldu. Güçlü enternasyonalist damarın etkisiyle dünyadaki gelişmeler ve özelde bu bölgedeki gelişmeler yakından takip ediliyor. Doğal olarak biz de yoğun ilgi gördük ve bir çok soruyla karşılaştık. Karşılaştığımız en yaygın yanlış kanı, Suriye iç savaşıyla ilgili olandı. Hala Suriye “devrimi” tanımını kullanan gruplara itiraz ettik ve argümanlarımızı sıraladık. Burada bunları uzun uzun açıklamanın anlamı yok, ama şunu açıkça söyleyebiliriz ki görüştüğümüz en üst düzey parti yetkilileri bile Suriye “devrimi” meselesini pek fazla savunamadılar ve dinleme konumuna geçtiler. Peki bu yaygın hatalı pozisyonu nasıl açıklayabiliriz? Birincisi, emperyalizmin pozisyonuna paralel tutumlar almayı alışkanlık haline getiren kimi oportünist eğilimlerin varlığı söz konusu; ikincisi, Latin Amerika’daki hakim sınıfların Rusya-Çin vb ile kurduğu ilişkiler düzen dışı solu kendi yönetici sınıfının aleyhine bir pozisyon almaya itiyor, bu da dikkatli olunmadığı durumlarda hatayı beraberinde getiriyor; üçüncüsü, de bölgeye olan uzaklık ezbere tutum almayı kolaylaştırıyor.

İşçi Hareketi

Arjantin’de işçi hareketi, belki genel bir atılım içerisinde değil, ama işçi sınıfının eylemsellik düzeyi gayet iyi. Bizim orada bulunduğumuz süreç içerisinde halihazırda sürmekte olan bir dizi işçi eylemi vardı: Otobüs şoförlerinin, biodizel üretiminde çalışan işçilerin, metrodaki güvenlikçilerin, tavuk çiftliğinde çalışan işçilerin eylemleri başarı ile sonuçlandı. Sendikalarda Peronizmin kontrolü genel olarak sürüyor, sendika mafyaları da yerli yerinde duruyorsa da Marksist solun sendikalardaki etkisi de son 10 yılda önemli ölçüde genişledi. Bir yandan da işçi eylemleri eksik olmuyor ve mücadelesiz gün geçmiyor. Türkiye ile mukayese edecek olursak bizde işçi sınıfını ayrıştıran kimlik ve yaşam biçimleri kutuplaşması çok güçlü. Aslında emek eksenli mücadeleler olmuyor değil, ama bunlar gündemi belirlemede çok ama çok gerilerde kalıyor. Tabi ki bunları öne çıkaracak sınıf merkezli sosyalist örgütlerin çok tesirsiz olması da bu durumda belirleyici oluyor. Arjantin’de ise işçi sınıfını bölen bu tarz suni ayrışmalar hemen hemen yok gibi. Bu noktada Arjantin Paraguay, Bolivya ve Şili’den yoğun bir şekilde göç almış. Bu insanların çoğunluğu varoşlarda çok zor şartlarda yaşıyorlar. Bu göçmenlerin kimi zaman sağcılar tarafından dışladığını öğrendik. Geçerken not edelim göçmenler içerisinde Bolivyalılar mücadeleye ve sosyalizme epey yatkınlarmış. Biz de Bolivya ve Venezuela kökenli devrimcilerle o ülkeler hakkında sohbet etme fırsatı yakaladık.

Arjantin ekonomisi krizden sonraki yüksek büyüme oranlarını çoktan geride bıraktı. Durumlar şimdilerde hiç de iyi değil ve gelecek kapitalistler için parlak değil. Temel olarak emtia satan bir ülke olan Arjantin, Çin’in ekonomisinin ciddi oranda yavaşlamasıyla sıkıntıyı daha da yakından hissediyor. Büyük bir bunalım Arjantin yönetici sınıfını paralize edebilir.

İşçi sınıfına önderlik etmek, bizlerin hayatında gördüğü en yoksul mahallere ev sahipliği yapan kenar semtleri ayaklandırmak, gençliği kadrolaştırmak, bütün bunlar FIT ve diğer devrimci Marksist geleneklerin olası bir derin krizde Arjantin’de devrimci durumu ilerletmek adına başarmaları gereken şeyler.

KATEGORİLER
ETİKETLER