KORONAVİRÜS VE DÜNYA’NIN AHVALİ- Gökçe Şentürk
Koronavirüsün bir salgına dönüşeceği haberinin üzerinden neredeyse 1,5 aya yakın bir süre geçti. Sayılar her saat değişiyor olsa da yazının yayınlandığı sırada vaka sayısı 40.535 olarak kaydedildi virüs sebebiyle 910 kişi hayatını kaybetti, virüsün yayıldığı ülke sayısı 29 olarak belirlendi. (Bu bilgilerin sürekli olarak güncellendiği bir harita için: https://flu.io )
Etkisi kısa sürede kendisini gösteren virüs bütün dünyada çeşitli senaryolara konu olsa da Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) küresel halk sağlığı krizi ilanında bulunmasından sonra ve Koronavirüs salgını ile ilgili ilk uyarıları yapan ve çalıştığı Wuhan’daki hastanede kendisi de virüsü kapan doktor Li Wenliang’ın ölmesiyle dünya kamuoyu açısından durum ciddiyetini koruyor hatta arttırıyor.
Bu yazıda hem bilimsel olarak virüsün özelliklerini, alınan önlemleri ve yeterliliklerini hem de salgın hastalıkların nedenlerini ve içinde yaşadığımız sistemin salgın hastalıklar özelinde sağlık sektöründeki yansımalarını tartışacağız.
Koronavirüs Nedir?
Koronavirüs ailesi ilk olarak 1969 yılında keşfedilmiş. O günden bugüne de çeşitli hastalıklarla karşımıza çıktılar. Günümüzdeki salgına sebep olan virüs 2019 nCoV olarak isimlendiriliyor.
2019 nCoV; 2019 tespit edildiği yılı, n İngilizce “Novel” kelimesinden kaynaklı yeni anlamını ve “CoV” virüsün daha önce de belirttiğimiz gibi taksonomik (sınıflandırma) ailesini belirtiyor.
Virüs üzerinde yapılan araştırmalarda dış görüntüsü üzerinde tespit edilen taç şeklindeki yapılardan dolayı corona (taç) ön ekini alıyor. Gelelim özelliklerine.
Koronavirüsler 4 farklı grup içinde inceleniyor. Ama daha önce de salgın hastalıklarla gündemimize gelen ve bugün de üzerinde konuştuğumuz 2019 nCoV, Beta grubu olarak nitelendirilmiş. Biyolojiye boğmak amacında değilim, virüsün bu kolu hastalığın nereden kapıldığının ya da açığa çıktığının ipuçlarını içeriyor.
Çünkü Beta Koronavirüsler insanlara hayvanlardan bulaşıyor ve mutasyona uğrayarak da insandan insana bulaşan dolayısıyla küresel salgın hastalık yapıcı özelliklere ulaşıyor.
Daha önce SARS (Şiddetli Akut Solunum Sendromu) hastalığını duyduysanız ki 2003 yılında yine Çin’de açığa çıkan bir salgın hastalıktı, bugünkü hastalığa henüz isim verilmemiş olsa da SARS-CoV virüsünün genetik özellikleriyle (genom) %90’ın üzerinde bir eşleşme tespit edildi. Aynı zamanda yine SARS kadar bilinmese de MERS (Orta Doğu Solunum Sendromu) adı verilen hastalığa sebep olan virüsle de aynı şekilde kuzen diyebileceğimiz bir yapısı var. Şimdi bu bilgiler ne işimize yarıyor. Diğer hastalıklar için aşı geliştirilmiş olduğu için bugün geliştirilecek tedavi için bilim insanlarına kaynaklık ediyor diyebiliriz kabaca.
Hastalık İnsana Nasıl Bulaştı?
Çin’de çok sayıda vahşi hayvan pazarı bulunuyor. 2019 n CoV ile ilgili hayvanlardan insana geçen Korona ailesinden bir virüs olması tespitinin ardından yapılan çalışmalar var. Öncelikle virüs 58 milyon nüfuslu Hubei eyaletinin 11 milyon nüfuslu Wuhan şehrinde tespit edildi. 2019-nCoV virüsünün ilk olarak Wuhan’daki Huanan balık pazarında ortaya çıkmış olabileceği üzerinde duruluyor. Çünkü Balık Pazarı’ndaki 44 kişide başlayan benzer belirtilerin Çinli uzmanlarca tespit edilmesi ve 3 Ocak’ta Dünya Sağlık Örgütü’ne başvurmasıyla ortaya çıkmıştı.
Bazı deniz canlıları koronavirüs taşıyor olabilseler de pazarda tavuk, yarasa, tavşan, yılan gibi başka hayvanlar da bulunuyor ve bunlardan birinin virüsün kaynağı olması mümkün görünüyor.
2003 yılında 800’e yakın kişinin hayatını kaybetmesine neden olan SARS virüsünün yarasalardan yayıldığı düşünülüyordu. Yarası çorbası üzerinden yazılan senaryoların kaynağı da buraya dayanıyor.
Ama daha elle tutulur bilimsel bir kaynak olarak Hubei genelinde yaklaşık 40 hayvan pazarından alınan örneklerde de virüsün tespit edilmiş olması virüsün hayvanlardan insana geçmiş olabileceği savını güçlendiriyor. Ana konak canlıdan aracı konağa geçmesi ve burada mutasyon geçirerek bugünkü özellikleri edinmiş olması kuvvetle muhtemel. İşte bu nedenle sürekli medyada insanların can korkusu üzerinden şarlatanlık yaparak meseleyi ilginçleştirme çabasıyla pangolinden (karıncayiyen), yarasadan vs kapıldığına dair haberler çarpıcı şekilde yapılıyor. Ortada acayip bir durum yok aslında. Ardından yatan gerçekliği açıklamaya çalıştık.
Yayılma Potansiyelleri
Virüsün saptanmasından sadece haftalar sonraki potansiyel yayılma hızı, hem virüsün tehlikeli doğasını hem de özellikle Çin’deki ve dünyanın geri kalanındaki modern ekonomik ve toplumsal yaşamla son derece bütünleşmiş yapısını gösteriyor. Wuhan koronavirüsü, büyük ölçüde insanların ülkeden ülkeye seyahat edebilme kolaylığının sonucunda, SARS’tan en az dört kat daha hızlı yayılıyor ve en az beş kat daha fazla insana bulaşıyor. Şimdiye kadar 29 ülkeye yayıldı. Dünya genelinde hastalığı kapanlar arasında hiç Çin’e gitmemiş olanlar da var.
Önlemler
Wuhan’ın da dahil olduğu Hubei eyaletindeki toplam 15 kent kısmen ya da tamamen tecrit edildi ve bölgede yaşayan 58,5 milyon insanın büyük çoğunluğu karantina altına alındı. Fakat hem koruyucu tıbbi materyaller (maske gibi) hem de sağlık hizmetleri anlamında ciddi eksiklik var hatta bazı kaynaklara göre çöküşe doğru gittiği söyleniyor. Bu noktada bizim için tartışılması gereken konu ulaşım olanaklarının bu denli arttığı bir dünyada salgın hastalıklar konusunda önleyici tedbirler ne noktada? Burada top sadece Çin’e atılamayacak kadar ağır ve kaldırmak için uluslararası bir plan ve iş birliği gerektiriyor. Sadece bugün için değil gelecek için de.
Gelgelelim kapitalizmin kar döngüsü ve ulus devletler arasındaki rekabet bunun tam tersi bir sonuç doğuruyor; Çin’deki durum vahim olmakla birlikte, sözüm ona birinci dünya ülkeleri de Wuhan’da şu anda yaşanan ölçekte bir salgınla başa çıkmaya Çin’den daha fazla hazır değil. Her yıl, yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde 30.000 insan, Wuhan koronavirüsünden çok daha az bulaşıcı bir hastalık olan gripten ölüyor. Şaka değil. Aynı zamanda, ekonomideki bozulmalar, hastalıklar ve ölümler, etkilenen bölgelerdeki yoksulluk, toplumsal eşitsizlik ve bozulmuş sağlık altyapısı eliyle salgın şiddetleniyor.
Sağlık sektörü tamamen ilaç tekellerinin kar hırsına terk edilmiş durumda. Bunun en büyük göstergesi bütçe planlamalarında kar amacı gütmeyen kuruluşlara ayrılan kaynaklar oluyor. Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri (CDC) gibi epidemiyoloji (salgın hastalıkları inceleyen bilim dalı) üzerinde çalışmalara yürüten kurumların fonları 2010’daki 10,8 milyar dolardan 2020’de 6,6 milyar dolara indiriliyor.
Bununla beraber, ABD Kongresi, 738 milyar dolarlık bir savunma bütçesini daha yeni kabul etti. Çin’in yıllık savunma bütçesinin 250 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Üstelik ABD “terörle mücadele”ye 6 trilyon dolar harcamış ve 2008 çöküşünün ardından Wall Street bankalarına trilyonlarca dolar aktarmıştı.
1996’dan beri dünya genelinde 67 salgın hastalık oldu. 1996-2001 arasındaki deli dana salgını, 2009’daki grip salgını, 2015-16’daki Zika ve hâlâ devam eden HIV/AIDS salgını. HIV/AIDS salgını, ilk kez ortaya çıktığı 1960’tan bu yana en az 30 milyon insanı öldürdü. Tıp bilimi, yeni virüsleri haftalar içinde tespit edip aylar içinde aşı geliştirebilecek kadar ilerlemiştir. Durum böyleyken, 2014’te, dönemin WHO Genel Müdürü Dr. Margaret Chan, Ebola salgını ile ilgili olarak, “kâr odaklı bir sektör, ödeme yapamayan pazarlar için ürünlere yatırım yapmaz,” diye belirtmişti.
Sonuç Olarak;
Bütün bu verilerden sonra söyleyecek fazla şey yok. Kapitalizmin bugün geldiği noktada yarattığı olanaklar “ulaşım gibi” kar mekanizmasının içinde büyük risklerin gerçekleşebilmesinin aracı oluyor. Sağlık genel anlamda önlenebilir, koruyucu hizmetlerle bütünleştirilmekten çok kar edilecek alanlardan biri olarak görülüyor. Büyük salgınları geçtim bugün günlük sağlık hizmeti bile neredeyse tamamen özel sektörün vahşi kar hırsına terk edilmiş durumda.
İnsanlığın her anlamda bataklığını yaratan şey adeta bir salgın hastalık gibi hücrelerimize sirayet eden kapitalizmden başka bir şey değil. İklim, ekoloji, salgın hastalıklar ve bütün yönleriyle insanlığa karşı ortaya çıkan krizler ve risklerin ortadan kaldırılmasının yolu topyekün kapitalizme karşı yürütülecek mücadeleden geçiyor. Bazıları bundan hoşlanmayacak olsa da üzgünüm sonuç yine buraya çıkıyor.
Kaynaklar