Kırmızı Çizgiler Yalan Oldu: Moskova Anlaşması’nın Sonuçları – V. U. Arslan
İdlib’de onca kan döküldükten sonra RTE ve Putin, sahadaki askeri dengeleri yansıtan Moskova Anlaşması’nı imzaladılar. Anlaşma Erdoğan’ın daha önceki keskin çıkışlarının tersine Suriye Ordusu’nun sahadaki ilerlemelerini haritaya yansıtmış durumda. Böylelikle iki hayati çatışma konusu, (M5) karayolu ve Halep’in batı kırsalı, Esad’a devredilmiş oldu. Bunun dışında anlaşma Lazkiye-Halep (M4) karayolunda TSK ve Rus birlikleri ortak devriye kurmasını ve cihatçı grupların yolun 6 km kuzeyine çekilmesini öngörüyor. Gelgelelim M4’ün cihatçılardan arındırılması meselesinin öyle kolay bir iş olmadığını vurgulamak gerekir.
Diğer taraftan Suriye Ordusu’nun ilerlemesi sonucu kuşatma altında, Suriye topraklarının epey derinliklerinde kalan TSK gözlem noktaları ise hepten anlamsız duruma düştü. Bu gözlem noktalarının geri çekilmesi AKP’nin fiyaskosunu gözlere sokacağından bu iş şimdilik hasıraltı edilecektir.
Bu arada anlaşmaya göre cihatçı gruplar içerisinde terörist olarak kabul edilenler tasfiye edilecek. Bu gruplar arasında HTŞ, Hurras El Din ve Türkistan İslam Partisi (TİP) gibi sahadaki en güçlü ve en fanatik gruplar bulunuyor. On binlerce militana sahip bu gruplar son İdlib operasyonu öncesinde İdlib’in hakimi durumundaydılar. Özellikle M4 karayolu üzerindeki Cisr Er Şugur’u kaleleri yapan en fanatik oluşumların bu anlaşmayı kabullenip kabullenmeyecekleri ya da kabullenseler bile ateşkesi bozup bozmayacakları büyük soru işareti. Hadi diyelim sahada burnu iyice sürtülen HTŞ ve lideri Colani bir şekilde yumuşatıldı, ama Hurras El Din ve TİP gibi IŞİD’in türevi unsurların Ankara’nın paralı askerine dönüşüp ÖSO bünyesine girmeyi istemesi bir hayli zor. Rusya’nın bu grupları gerekçe göstererek İdlib’e saldırdığını bilen AKP yönetimi bu defa bu gruplara karşı daha net olmak zorunda kalacak. Son derece kırılgan olan ateşkesi bu grupların bozması Ankara adına herşeyi berbat edebilir. Ateşkesin ihlali meselesi, er ya da geç Rusya ve Suriye’nin bir sonraki askeri hamlesinin çıkış noktası olacaktır.
Savaş Hazırlıkları Sürecektir
Bu yüzden her iki taraf da ateşkes süreci boyunca askeri kapasite ve taktiklerini güçlendirme arayışı içerisinde olacaktır. Söz gelimi TSK’nın yığınağa devam etmesi durumunda Rusya da donanmasının vurucu gücünü doğu Akdeniz’e indirecektir. Halihazırda Boğazlar’dan epey bir savaş gemisini son günlerde Suriye’ye geçirdiler bile. Bunun dışında daha fazla sayıda savaş uçağını Tartus’a getirmek ve TSK drone’larına karşı daha etkili hava savunma yöntemleri geliştirmek Rusya’nın yapacağı diğer işler. Bunun dışında İran da boş durmayacak ve özellikle drone teknolojisindeki birikimlerini Esad’a aktarmak için gerekli zamanı bulacaktır. AKP iktidarı ise Rusya’ya karşı ABD’ye daha fazla yanaşma ve NATO desteği sağlama telaşında olacaktır. Kısacası ateşkes süreci ne kadar sürer bilinmez ama iki taraf da olası savaş senaryosuna hazırlanmaya devam edecektir.
PEKİ ERDOĞAN NE ELDE ETTİ?
TSK büyük riskleri alarak İdlib’e müdahale etmeseydi Suriye Ordusu cihatçıları sahada kesin bir şekilde yenilgiye uğratmış olacaktı. Ama Erdoğan çok sayıda TSK askerinin canı pahasına Suriye Ordusu’nun cihatçılar karşısındaki sonal zaferini engelledi. Bunca maceranın, onca can kaybının ve alınan muazzam risklerin ana neticesi bu olmuş, Suriye’de iç savaş uzamıştır.
Ateşkes anlaşması Suriye’nin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü vurguluyor. Gelgelelim bu ifadelere rağmen AKP’nin Suriye’de kalıcı olmak istediğini bilmeyen yok. Moskova Anlaşması hayata geçirilebilirse İdlib-Türkiye sınır hattına iyice sıkışan cihatçı bölgesinde TSK güçlü bir şekilde varlığını sürdürecektir. Cihatçıların sonrasında ateşkesi bozacak işler yapmaması gerekiyor elbette. AKP bu dengede bir çeşit istikrar oluşturabilirse Suriye’nin geri kalanındaki TSK varlığı da ömrünü uzatmış olacak.
AKP bunun dışında olası mülteci akımını önlemiş olmayı öne çıkaracak. Ayrıca İdlib şehir merkezi TSK’nın kontrol ettiği dar alan içerisinde kalacak.
ESAD NE KAZANDI?
Esad, Rusya’nın arkasında sağlam durmasını en büyük kazancı olarak görebilir. RTE’nin onca basıncı ve topyekün savaş tehditlerine rağmen Putin bunlara aldırış etmedi. Anlaşma Halep-Şam otoyolunun yanı sıra Halep-Lazkiye karayolunun da ulaşıma açılmasını gündeme getirmektedir. Bu, Suriye’nin ekonomik açıdan toparlanması için stratejik önemde. Güneyden kuzeye Suriye’nin can damarı olan Dera-Şam-Humus-Hama-Halep ve Lazkiye bağlantısı sağlanmış olacaktır. Bu da yine Esad iktidarı için çok kritik bir kazanım. Diğer taraftan İdlib’deki sorunun bitmemiş olması ve meselenin boyut kazanması Şam’ın canını sıkabilir, ama güçler dengesi bu durumu yaratmıştır.
SONUÇ
24 Şubat’ta resmi rakamlarla 34 askerin hayatını kaybettiği saldırıyı Rusya’nın yaptığı ya da yönlendirdiğini tüm dünya bildiği halde RTE’nin Moskova’ya Putin’in ayağına gitmesi ve neticede istediğini alan tarafın Putin olması Türkiye’de tartışılacaktır. “Yansın İdlib, Yıkılsın Suriye” naraları atan AKP yandaş medyası bu anlaşmadan da bir zafer çıkarmaya kalkacaktır, ama durum AKP açısından vahimdir. Rusya ile boy ölçüşmeye kalkıp Rusya’nın çok net askeri darbelerine maruz kaldıktan sonra Putin’in yine istediğini alan taraf olması, nereden bakarsanız bakın büyük bir fiyaskodur ve bütün dünya bunu görmüştür. Toplumsal muhalefet bu fiyaskonun dışında komşu ülkeden ne koparırsak kardır anlayışını, çevre ülkelerin içini nasıl karıştırırız anlayışını da topluma sorgulatmalıdır. Bugün Suriye, yarın Libya, ertesi gün neresi olacaktır? Türkiye’de ilerici kamuoyunun militarist, yayılmacı, mezhepçi, aşırı sağcı bu çizgiyle hesaplaşması zorunludur.