Kadriye Moroğlu Lisesi’ndeki Taciz ve Protesto Hareketi Üzerine – Engin Kara
İstanbul-Küçükçekmece’deki Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’nde yaşanan taciz olayının basına yansıması üzerine olay toplumda geniş tepki buldu ve lisenin öğrencileri tarafından kitlesel bir şekilde protesto edildi. Dosyayı başından beri takip eden bir hukukçu olarak sürecin detaylarını ve gelişmeleri değerlendireceğim.
Dava Konusu Olay
Basına yansıyan olay aslında 2016 Kasım ayında gerçeklemişti. Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi’nde öğretmenlik yapan S.D. isimli şahsın Eylül ismindeki öğrenciyi whatsapp mesajı yoluyla taciz etmesinin ardından öğrenci ve ailesi önce okula şikayette bulunmuştu.
Tacizin sonrasında yaşanan skandallar da okul idaresine yapılan başvuru sırasında başlamıştı. Ailenin aktardıklarına göre önce şikayet dilekçesi veren anneye evrak kayıt numarası verilmemekte ısrarcı olunmuş; ardından ifadesine başvurulan Eylül’e “öğretmeninde telefon numarasının neden olduğu” sorusu yöneltilmişti.
Ailenin ısrarları üzerine başlatılan disiplin soruşturması kapsamında öğretmen S.D. Mart 2017’de ifade vermiş. S.D. disiplin soruşturması ifadesinde “öğrencilerinin çocukları gibi olduğu”ndan başlamış, şikayet konusu mesajlaşmaların “cımbızlanarak” alındığını söylemiş, “yürüyemez ve konuşamaz durumda bir çocuk babası olduğu”nu söyleyerek savunma hattını buradan kurmuş ve mesajlarda ismi geçen bir diğer öğrenciden yetkili olmamasına rağmen şahsen aldığı yazılı beyanı dosyaya iliştirmiş.
Küçükçekmece İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yürütülen disiplin soruşturması neticesinde müfettişler tarafından hazırlanan soruşturma raporunda öğretmen S.D.’nin öğrencisine attığı mesajlar nedeniyle kınama cezasıyla cezalandırılması talep edilmişse de ilçe müdürlüğü S.D.’nin “savunmasını da göz önüne alarak” uyarı cezası ile yetinmiş.
Disiplin soruşturması ile ilgili bilgileri “miş’li geçmiş zaman” kipi ile aktarıyorum zira soruşturma neticesinde okula çağrılan anneye, öğretmene bir ceza verildiği belirtilmiş ancak cezanın ne olduğu söylenmemiştir. Bu bilgilere ise ancak “kovuşturmanın aleniliği” sayesinde dava dosyasından ulaşılabilinmiştir.
Bu sırada öğretmen S.D., okulda Eylül’ü rahatsız etmeye devam etmiş, koridor ve sınıf kapısında şikayeti gerekçesiyle tehdit etmiştir. Ayrıca okul girişlerinde “kılık kıyafet kontrolü” bahanesiyle Eylül’ü rahatsız etmeye devam etmiştir.
Aile, okul idarecilerinin durumu adli makamlara nakletmesi beklentisi boşa çıkınca savcılığa şikayette bulunmaya karar vermiştir. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na 19 Aralık 2017 tarihinde şikayet dilekçesi verilmiştir. Savcılığın başlattığı soruşturma neticesinde Haziran 2018’de S.D. hakkında “çocuğa karşı cinsel taciz” ve “basit tehdit” suçlarından iddianame düzenlenmiş ve iddianame Küçükçekmece 17. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmiştir. Davanın ilk celsesi 20 Kasım tarihinde saat 09.25’te görülecek.
Olayın Basına Yansıması Üzerine Ortaya Çıkan Yeni Taciz Olayları
Tacizci öğretmene karşı davayı açan öğrenci Eylül, süreç boyunca cesur ve dirençli bir duruş sergiledi. Tehditlere ve “konuyu uzatmaması yönündeki tavsiyeler”e kulak asmadan hukuk mücadelesini başlattı ve sesini duyurmayı başardı.
Olayın basına yansıması üzerine ise aynı lisede okumakta olan çok sayıda öğrencinin daha aynı şahıs tarafından telefon yoluyla, sözlü ya da fiziki şekilde cinsel tacize uğradığı açığa çıktı.
Lisenin Öğrencilerinden Kitlesel Protesto
Kadriye Moroğlu Anadolu Lisesi öğrencileri ise olaya duydukları tepkiyle, basındaki haberlerin hemen ertesi günü tepki geliştirdiler. Takdir olunur ki bu kadar kısa sürede bütün okulu örgütlemek pek mümkün değildir. 23 Ekim Salı günü lisede gerçekleşen devasa protesto, öğrenci toplamının olayı öğrenmesiyle duyduğu öfkeden kaynaklandı. Yaklaşık 2 bin 500 öğrenci bulunan lisede 2 bine yaklaşan bir öğrenci kalabalığı, öğle arasında koridorlarda toplanarak tacizi öğretmenin görevden alınmasını talep etti.
Bu sırada kimi öğretmen, idareci ve “tavsiyeciler” öğrencilere bu protestonun yanlış olduğu ve davaya zarar vereceği yönünde ifadeler kullandı. Amaçları öğrencileri korkutarak protestoyu sonlandırmaktı. Hiç kuşku yok ki bu protestonun kendisi de Eylül’ün savcılığa yaptığı şikayetle başlayan hak arama mücadelesinin bir parçasıdır. Hiçbir hukuki süreç toplumdan soyut boşluklarda ilerlemez. Öğrenciler çok haklı bir şekilde adli makamlara yaptıkları talebi, bu defa kitlesel bir şekilde okul idaresine yöneltmişlerdir. O kadar ki pek çok öğrenci protesto boyunca hatalı buldukları davranışları engellemiş ve sürecin sağlıklı ilerlemesini kolektif bir şekilde başarmışlardır. Protesto etmenin yanlış olduğunu söyleyenlerin gerçek derdi ise, kitlelerin hak ve taleplerini yüksek sesle dillendirmesinden korkmaları.
Çözüm mü, Yeni Sorunlar mı: Öğretmen Başka Okula Gönderildi
Kitlesel protestonun ertesi günü öğretmen S.D. liseye gelmedi ve ardından öğretmenin görevden alındığı bilgisi geldi. Ancak basın tarafından ulaşılan İlçe Milli Eğitim yetkilileri öğretmen S.D.’nin görevden alınmadığını başka bir okula gönderildiğini açıkladı.
Yani tablo şöyle: Milli eğitim müfettişlerinin soruşturmasında öğretmen olan S.D.’nin suçu tespit ediliyor ancak savunması dikkate alınarak uyarı cezasıyla yetiniliyor. Peşinden olayın adli makamlara intikalinin önü alınmaya çalışılıyor. Ne var ki öğrenciler kitlesel bir şekilde tepki gösterene kadar kimse o öğretmenin o okulda kalmasını problem olarak görmüyor. En sonunda ise çözüm, öğretmenin başka bir okula gönderilmesinde bulunuyor.
Eylül’ün Cesareti Olayı Toplumsallaştırdı
Olayın mağduru Eylül, sessiz kalmayı tercih etseydi hiçbir şey değişmeyecekti. Eylül olayın üzerine gitmeye karar verdi ve baskılara, tehditlere rağmen hukuk mücadelesini genişletti. Sonuçta Eylül’ün cesaretli davranışı mezun olduğu okulundaki yüzlerce öğrenciye de umut oldu, onları da mücadeleye sürükledi.
Aynı şekilde bu kararlı duruş sayesinde olay toplumun geniş kesimlerinden destek buldu. Eylül’e destek için ulaşanların hesabı bile zor. Dünyanın en güçlü kadın hareketi ve sosyalist hareketlerinin bulunduğu Arjantin’den de Eylül’ün ve lise öğrencilerinin mücadelesine destek mesajı geldi.
Ne var ki bu süreçte pek de yabancı olmadığımız kimi pürüzler de yaşandı. Bazı sol çevreler sekter bir şekilde olayı kendilerine mal etmeye çalıştı. Örneğin, Üniversite Kadın Meclisleri, kitlesel protestonun öğrencileri tarafından eleştirilmesine rağmen, protestonun ertesi günü okul önünde kendi kurumları adına açıklama yapmaya çalıştı. Sonuçta bir grup 9. sınıf öğrencisi dışında eyleme okuldan katılım olmadı.
Okul öğrencileri ise sosyal medya üzerinden yaptıkları açıklamayla tacizci öğretmenin görev yerinin değiştirilmesini yeterli bulmadıklarını ilan ettiler. Ancak okuldan gönderilmesi talepleri gerçekleştiği için eylemlerini sona erdirdiler ve eğer S.D. tekrar okulda görülürse veya protestoya katılan öğrenciler hakkında baskı uygulanırsa tekrardan tek vücut şekilde eyleme geçeceklerini duyurdular.
Sonuçta Eylül’den sonra mezun olduğu okuldaki arkadaşları da çok cesurca bir işe imza atarak, haklı kitlelerin gücünü göstermiş oldular.
Şimdi Görev Davayı Sahiplenmek
Eylül’ün şikayeti üzerine açılan dava 20 Kasım’da 09.25’te Küçükçekmece 17. Asliye Ceza Mahkemesi’nde. Şikayetçi olmaya hazırlanan öğrenciler de var ve S.D. hakkında yeni davalar da mutlaka gelecek.
Şimdiden pek çok avukat arkadaşımız ve mücadele örgütünden dayanışma önerisi aldık. Bu katkıların davaya doğru artacağını düşünüyoruz.
Buradan bir kez daha herkesi 20 Kasım’da Eylül’ün davasına destek olmaya çağıralım.
Onlar seslerini çıkararak görevlerini yaptı. Şimdi hepimiz için destek olma zamanı.