İZBAN İşçilerinin Gizli Amaçları  ve Yerel Seçimler- Derya Koca

İZBAN İşçilerinin Gizli Amaçları ve Yerel Seçimler- Derya Koca

İZBAN işçilerinin grevi bir aya yaklaştı. Devlet Demir Yolları ve İzmir Büyükşehir Belediyesi ortaklığındaki İZBAN’da çalışan  makinist,tekniker, teknisyen, istasyon operatörü, gişe çalışanı olarak çalışan 343 işçi 26 gündür greve devam ediyor. 

2016 TİS’inde de greve çıkan işçiler bu sefer daha örgütlü. CHP sessiz. DDY sessiz. Aziz Kocaoğlu’nun manipülasyonu dışında da bir gelişme yok. Üstelik, ilk 15 gün grev kırıcılık yaprak İZBAN’ı çalıştıran belediyenin demiryolu faaliyeti ancak mahkeme tarafından durdurulabildi. Üstelik,İZBAN grevi sürerken, TİS sürecinde anlaşamayan metro ve tramvayda da grev hazırlığına başlandı.Yani İzmir’i kapsamlı bir demiryolu grevi bekliyor.

İzmir, CHP’nin yerel yönetimdeki başarısızlıklarına rağmen kazandığı büyükşehir belediyelerinden biri. 2014 yerel seçimlerinde CHP yüzde 49 alırken AKP yüzde 35’e yükselmişti. Yani aslında İzmir halkının AKP’ye yönelik büyük karşı duruşu olmasa CHP’nin bu oyu alacağını söylemek gerçekten zor. İzmirliler de halinden pek memnun değil. Yerel seçimler yaklaşırken, kriz içindeki bir ülkede seçime giden AKP, ciddi bir sıkışmışlık içinde. Hal böyleyken, gerçek bir toplumsal muhalefet yoksulun, halkın sırtından bu krizi aşmaya çalışanlara karşı mücadele eder. Peki, CHP böyle mi yapıyor? Bunu mu öneriyor?  Aslan yattığı yerden belli olurmuş. Ülkenin en büyük üçüncü metropolünü üç dönemdir yöneten Aziz Kocaoğlu ve CHP’ye bakalım, iş emekçiye hakkını vermek olduğunda gerçekten AKP ile bir farkları var mı anlayalım.

İZBAN İşçileri Ne İstiyor?

İZBAN işçileri, 1453-1870 arasında değişen çıplak maaş alıyor. Yani, uzun yıllardır makinistlik yapan kalifiye personel bile asgari ücret düzeyindeki bir maaşa mahkum edilmiş. Bu, Türkiye’deki en düşük demiryolu personeli maaşına tekabül ediyor. Diğer belediyelerde ikramiyeler 112 günden hesaplanmaktayken İZBAN’da 85 günden hesaplanıyor. Yardımlar ve ikramiyelerle ortalama 2 bin 500 TL’ye çıkan maaşlara verilen teklif 3 bin 212 TL. Çıplak ücretler yine yerlerde sürünüyor. Üstelik, Bursa’da çalışan makinistlerin ücretlerinin 5 bin 200 TL olduğu düşünülürse İZBAN işçilerinin ortalama 3 bin 555 liralık talebi bile oldukça düşük kalıyor. Daha önce sözleşmeye hiç dahil edilmemiş olan kilometre tazminatı, vardiya tazminatı ve yüksek gerilim tazminatı da patronla işçilerin uzlaşmazlık noktalarından. İZBAN patronları bu süreci asgari ücret zammı oranıyla kapamak istiyor.

Patronların biri DDY, biri de CHP’li belediye. Biri iktidar, diğeri “ana muhalefet”. AKP’nin yönetimindeki devlet ile aynı olması yukarıda sorduğumuz “Ne kadar farklılar?” sorusuna cevap veriyor. Aziz Kocaoğlu’nun grevci işçilere tavrı, hakkında bolca yalan söylemesi, grev kırıcılığı, halkı işçilere karşı adeta kışkırtması ve bir iç düşman gibi göstermesi küçük bir Erdoğan gibi davranması CHP’nin gerçekleri konusunda bolca malzeme veriyor. Greve ve TİS tekliflerine dair sözlerini alıntılayalım:

“Aday olmayacağımı ilan ettim. Yüzde bilmem kaç verilirse verilsin, gittikten sonra parasını ben ödemeyeceğim. Ama başından beri kentin yararına, kentlinin yararına çalışıp, verebilecek parayı vermek istedik. Hiç şov da yapmadım. Şimdi de grevde İzmirlinin hakkını koruyorum. Grev nedeniyle büyük bir sıkıntı yok. Tabii ki eski rahatlık da yok. Eğer bir mücadele vereceksek, eğer kentlinin hakkını, İzmir’in hakkını koruyacaksak, hep beraber özveride bulunacağız. Ben nasıl direniyor da uğraşıyorsam, İzmirli hemşerilerim de biraz erken kalkacak, işinden biraz geç çıkacak. Zamana yayılacak ve İzmir olarak her zaman olduğu gibi dik duracağız, dayanacağız. Başka çaremiz yok” (Vurgular bize ait)

Bir muhalefet partisi belediye başkanı düşünün, greve çıkmış işçilere kaşı tüm halkı direnmeye, dayanmaya çağırıyor. Kendisini bir mücadele timsali parlatıp alttan alta verdiği mesajla işçileri AKP’ye yarayan işlere girmekle suçluyor. Oysa, AKP’li belediyelerdekinden yarı fiyata çalıştırdığı işçiler 2016’de ve 2018’de iki kere üst üste greve gittiyse bunun sorumlusu bizzat kendi anlayışında. İzmir halkının grevci işçilere karşı “burada ne dümen dönüyor”, “yerel seçimler öncesi İzmir üzerinde oyunlar oynanıyor” propagandası ne yazık ki kısmen de başarılı. Amaç hem işçiyi “yenmek” hem belediyeyi yeniden kazanmak. Toplumda mücadele etmenin, hakkını aramanın erdemi ve gücü öyle unutturuldu ki bu propaganda büyük iş yapıyor.

Eğer muhalifim diyorsanız fark yaratacaksanız. Giderek iktidarın sözlerini bile devşiren bir muhalefet partisi olmayacaksanız. İşçiye hakkını verir, kriz içindeki ülkede emekçilerin haklı taleplerinin sesi olursanız bunu başarırsınız. O zaman halktan oy istemeye yüzünüz de olur, gerçekten bir alternatife de dönüşürsünüz. Ha yok, ben hem patronlarla aramı bozmayayım hem de gemim yüzsün derseniz o zaman seçimlerden de yenilmeye doymayan pehlivan gibi çıkarsınız. Şaşırtıcı bir şey yok.  Ülkede  AKP-CHP kutuplaşması üzerinden belirlenen muhalif olma kriterinin içi bu kadar boş olunca en büyük muhalif kentlerden biri olarak bilinen İzmir’de bile işçiler halka dertlerini anlatamaz olur. Bu tür emek mücadeleleri kim sağda kim solda her kesi ait olduğu yere güzelce oturtuyor.

CHP’den bundan fazlasını beklemek hata olur. Yaşam tarzına müdahale etmeyen ama emek düşmanlığında, grev kırıcılıkta, krizi halka yüklemekte AKP ile farklı olmayan bir düzen partisi. Var olsaydı bugün ellerindeki devasa kaynaklarla bunu gösterme imkânları vardı. Elbet gösterirlerdi. Bugün ülkeyi AKP değil de CHP yönetiyor olsaydı da yine fatura halka kesilecekti. Sonra Kılıçdaroğlu belediyelerimizde asgari ücret 2200 TL olacak diye vaatlerde bulunadursun. İzmir’e bak durumu anla.

İzban İşçilerinin Gizli Amaçları

İzban işçilerinin gizli amaçlarla hareket ettiği, İzmir’de bir dolaplar döndüğü yönündeki propaganda almış başını gidiyor. Bu propagandanın baş sorumlusu CHP’dir. Düşman icat edip başarısızlıkları ve adaletsizlikleri örtme taktiklerini AKP’den iyi öğrenmişler. İşçilerin gizli amaçlarını öğrenmek isteyen, Alsancak Garı önündeki büyük pankarta bastırdıkları maaş bordrolarını inceleyebilir. Orada geçinmek, çocuklarını okutmak, insanca yaşamak gibi çok temel şeylerden başka bir şey göremeyecekler.

Asıl gizli bir amaç arayan varsa İZBAN ortaklarına baksın: İZBAN, grevli geçen yaklaşık bir ayın sonunda işçilerin bir sonraki TİS’e kadar istedikleri tüm zam ve sosyal haklarının toplamı kadar zarar etti. Yani işçilerin taleplerine verecekleri parayı zarar etmeye tercih ettiler. Neden? Ülkede hak aranmasın, emekçiler ses çıkarmasın. Şuna emin olun: bir emekçi radikalizminden CHP de hiç ama hiç haz etmiyor. Patron ilişkileri, ihalecilikleri, kapitalizme bağlılıkları AKP kadar güçlü. Varsın zarar edilsin. Yine de biz o parayı havaya savurur yine işçiye vermeyiz. Anlayış bu! Gerisini emekçilerin mücadelesi belirleyecek. Grevli mücadele kazanımlarının artması bu ülkenin milyonlarına nefes aldıracak bir güce sahip. 

Eğer bir muhalif olma halinden bahsedeceksek, halkın bu mücadele deneyimlerini, uyanışını, örgütlü bir güç haline gelmesini istemekten bahsetmek zorundayız.  O zaman bu ülkede bir şeyler değişir. Yoksa siz belediye kazanır kaybedersiniz. Rejim gemisini yüzdürür. Çok da değişen bir şey olmadan geriye kalan on milyonlar sadece kaderine terk edilmiş olur. 

Son not: Belgeselci aktivist Kazım Kızıl’ın yayınladığı ham görüntülerle İZBAN işçilerinin bir İzmirli vatandaş ile girdiği diyalog:

“İZBAN grevinde bir dümen dönüyor sanki?!” from KAZIM KIZIL on Vimeo.

ETİKETLER