Irkçı Orban'a Karşı Sınıf Mücadelesi: Macaristanlı Emekçiler Yol Gösteriyor! – Emre Güntekin
Macaristan’da ırkçı Victor Orban iktidarının emekçilerin haklarına yönelik saldırılarına karşı tepkiler giderek büyüyor. Tepkilerin kaynağında ise Orban’ın Aralık ayında gündeme getirdiği “Kölelik Yasası” bulunuyor.
Orban iktidarının getirmek istediği değişiklikle birlikte şirketlerin çalışanlarından yılda 250 yerine 400 saate kadar fazla mesai talep edebilmesi öngörülürken, işverenlere fazla mesai ücretlerini 3 yıla kadar geciktirebilme olanağı tanınıyordu. Ayrıca işveren isterse çalışandan günde iki saat veya haftada bir gün fazla çalışmasını talep edebilecek. Fakat Orban’ın ülke içerisinde uyguladığı antidemokratik ve baskıcı yönetim sokağa çıkan kitlelerin söylemlerinin ekonomik talepleri aşmasına neden oldu. Özellikle 17 Aralık’ta tasarıya karşı çıkan iki muhalefet milletvekilinin ülkenin devlet televizyonunda tasarı karşıtı bildiri okumalarına müsaade edilmeyerek yaka paça dışarı atılmaları ülkedeki basın ve düşünce özgürlüğü konularına dönük saldırılara karşı tepkileri de sokağa taşımıştı. Her ne kadar Orban düzenlemeyle getirilecek uygulamaların gönüllülüğe dayanacağını belirtse de, işsizlik oranının giderek arttığı Macaristan‘da bu düzenlemenin çalışanlar üzerinde baskı yaratacağı muhalefet tarafından dile getirilmişti. Macar Sendikalar Birliği MASZSZ Uluslararası İlişkiler Sekreteri Károly György konuyla ilgili olarak şunları dile getirmişti: “Şu an yasal olarak 250 saat fazla mesai yapılması zorunlu. Normal günlerde yapılan fazla mesailer için yüzde 50, tatil günlerinde yapılan mesailer için ise yüzde 100 fazla mesai zammı ödenmek zorunda. Ülkemizde çalışanların yüzde 68’i haftada ortalama 7 saat fazla mesai yapıyorlar ama bu fazla mesailerin yüzde 41’inin karşılığı ödenmiyor. Yeni yasayla birlikte bu durumun daha da kötüleşmesini bekliyoruz.”.
Orban’a yönelik tepkiler aradan geçen zamana rağmen azalmıyor. Orban bugüne kadar yapılan seçimlerde göçmenleri kullanarak oy oranlarını yükseltmeyi başarmıştı. Fakat Macaristanlı emekçiler kölelik yasası konusunda iktidarın ve kontrolündeki medyanın bütün karşı propagandasına rağmen protestolardan vazgeçmiyor. Protestocular iktidar çevreleri tarafından sıklıkla provokatör, Soros ajanları, Hristiyanlık düşmanları, göçmen dostları gibi ithamlarla suçlanıyor. Öte yandan toplumda Orban’ın seçimlerle iktidardan gitmeyeceği yönündeki algı giderek güçleniyor ve bu protestoları radikalleştiren bir neden olarak karşımıza çıkıyor.
Öte yandan mücadelenin merkezinde doğrudan işçi sınıfının yer alması ve kölelik yasalarına karşı grev silahını kullanması Orban için tehlike çanlarının çaldığına işaret ediyor. Mücadelenin liderliğini otomotiv sektöründe çalışan işçiler üstleniyor. Macaristan’ın otomotiv endüstrisi 2017 yılında ülke ihracatının % 20’sine denk gelirken, GSYH’nın da % 5’ine tekabül ediyor. Geçtiğimiz Ocak ayında Audi’nin Györ kentindeki fabrikasında daha iyi ücret için yapılan grev işçi sınıfının ekonomik haklarını korumak için mücadele etmekten kaçınmayacağını göstermişti. Audi fabrikasında çalışan Macaristanlı emekçiler şirket için Avrupa’daki en ucuz iş gücü kaynağını oluşturuyor. Bu grevi önemli kılan bir diğer nokta ise çıkarılan kölelik yasasından en büyük kazancı sağlayacak olan şirketlerin Macaristan’da üretim yapan Opel, Mercedes, BMW gibi çok uluslu otomotiv şirketlerinin olmasıydı ve Audi grevi diğer fabrikalara da yayılma potansiyeli taşıyordu. BMW geçtiğimiz yıl “Macaristan’daki üretim koşullarını inceliyoruz. Yatırım yapmamızı haklı çıkartacak koşullar bulursak ciddi bir yatırım yapabiliriz.” açıklamasını yaparken adeta bu saldırıların geleceğini haber vermişti. Ayrıca Audi’nin bütün motorlarının (yılda 1 milyon 965 bin adet) Györ fabrikasında üretilmesi grevi sadece Macaristan için değil Audi’nin diğer ülkelerde bulunan fabrikalarında yapılan üretim açısından da önemli hale getirmişti. Buna bağlı olarak Audi’nin Ingolstad ve Bratislava fabrikalarında zorunlu duruşa gidilmişti. Nitekim Audi işçileri grev mücadelesiyle % 18’lik ücret zammını elde etmeyi başardılar.
Neoliberal kapitalizmin içine düştüğü krizle birlikte neredeyse gelişmiş/gelişmemiş bütün ülkelerde Macaristan’a benzer bir eğilim söz konusu. Neoliberal krizin çözümü daha fazla neoliberalizmde yani emekçi sınıfların ekonomik haklarının budanmasında, sosyal hakların gasp edilmesinde aranıyor. Orban 2014 yılında Romanya’da yaptığı bir konuşmada söyledikleri ve örnek olarak Türkiye’yi göstermesi dikkat çekici: “Liberal demokrasiler küreselleşme çağında bir milletin geleceğini güvenceye alamazlar, bir ülkenin rekabet gücünü geliştiremezler. Eğer temelleri işe dayalı bir ülke inşa etmek istiyorsak ki, biz bunu istiyoruz o zaman kendimize örnek alacağımız ülkeler de AB ülkelerinden farklı olmalı. Geleceğin Macaristan’ı farklı bir devlet biçimine ihtiyaç duyuyor. Ekonomik olarak başarılı olacaksak örnek olarak Türkiye, Çin ve Rusya gibi ülkelerin devlet formlarını almalıyız.” (Evrensel, 18 Aralık 2018).
Öte yandan grev hareketi sadece otomotiv işçileriyle sınırlı değil. Geçtiğimiz hafta 2007 yılından bu yana Macaristan’da üretim yapan Koreli lastik üreticisi Hankook’ta çalışan 3,000 işçi iki saatlik iş bırakma gerçekleştirmiş ve % 18’lik ücret artışı ve bir maaş ikramiye taleplerini dile getirmişlerdi. Hankook işçilerinin talepleri şirket tarafından kabul edilmese de mücadelenin devam etmesi bekleniyor. Suzuki firması ise grev hareketinden ürkerek, şimdilik Orban’ın kölelik yasasını uygulamaya koymayacağını açıklamak zorunda kaldı. Grev hareketinin bir diğer öznesi de kamu emekçileri… 14 Mart’ta ülke genelinde 7,500 devlet memuru çalışma süresinin günde 8 saatten 9 saate çıkarılmasına ve tatil günlerinin senede 5 gün azaltılmasına karşı Macar Kamu Emekçileri Sendikası’nın (MKKSZ) çağrısıyla greve çıkmıştı.
Grev mücadelesi eğer işçi sınıfının kararlı ve kitlesel bir katılımıyla sürecek olursa, Macaristan sınıf mücadelesinin ırkçı-faşist rejimleri geriletme konusundan yegâne seçenek olduğuna dair önemli bir örnek ortaya koyacaktır. Orban, Erdoğan, Bolsonaro, Trump gibi toplumları kutuplaştırarak iktidarlarını koruyan, baskı aygıtlarını güçlendiren otokratlara karşı yalnızca sınıf mücadelesi her dilden her dinden emekçiyi birleştirebilir.