İran'dan Sonra Tunus Sokakta: Neler Oluyor?- Gökçe Şentürk
Tunus’ta 2010 Aralık’ında kendini yakan 26 yaşındaki üniversite mezunu seyyar satıcı Tunuslu Muhammed Buazizi’nin Arap Baharı’nın kıvılcımını yaktığı gösterilerin yıldönümünde yirmiye yakın kentte protesto gösterileri baş gösterdi. Başta Buzizi’nin yaşamını yitirdiği yer olmak üzere pek çok noktada on binler toplandı. Polisin sert saldırılarıyla çatışmalar başladı.
Arap Baharı’ndan Bugüne
11 milyon nüfuslu ülke bulunduğu konum ve tarihi itibariyle de bugünü anlamak için önemli özelliklere sahip. Fransa’dan 1956 yılında bağımsızlığını kazanan Tunus 31 yıl boyunca kurucu devlet başkanı Habib Burgiba’nın otoriter bir tek parti sistemiyle yönetildi. Burgiba yönetiminde liberal dönüşüm, çok eşliliğin yasaklanması ve Batı yanlısı politikalarla birlikte Tunus devlet geleneğinde seküler bir yapının varlığından bahsetmek gerekiyor. Ardından da Arap Baharı sürecinde ülkeyi terk etmek zorunda kalan Zeynel Abidin Bin Ali ülkeyi 23 yıl boyunca yönetecek yeni devlet başkanı oldu.
Arap Baharı’nın ardından 2011’de seçimlerinde İslamcı en Nahda partisi iktidara gelmişti. 2013’te muhalefetin laik liderlerinin suikastlar sonucu öldürülmesinin ardından ortaya çıkan gösteriler 2014 yılında gerçekleştirilen seçimlerde laik Nida Partisi’nin kazanmasını da beraberinde getirdi. 2015’te cumhurbaşkanlığı muhafız alayını hedef alan bombalı saldırı sonrası ülkede ilan edilen bir aylık olağanüstü hal, sonraki süreçte birçok kez uzatılmıştı. OHAL, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik birimlerine, toplantıların yasaklanması, sokağa çıkma yasağı uygulama, mahkeme izni olmaksızın arama emri, basını denetleme gibi olağanüstü yetkiler sağlıyor. Son olarak da Aralık 2017 itibariyle 3 aylığına tekrar uzatıldı. Şu an iktidarda İslamcı en Nahda ve laik Nida Tunus partilerinin koalisyon hükümeti var. Nida Partisi ilk etapta seçimlerde aldığı oy oranıyla parlementoda daha fazla sandalye sayısına sahip olmasına rağmen aradan geçen yıllarda gerçekleşen bölünmeler neticesinde Nahda parlemontoda en yüksek sandalye sayısına sahip konuma geldi.
Arap Baharı sürecinin ardından bugüne kadar Tunus’ta dokuz hükümet görev yaptı, ama hiçbirinin halkın temel yaşam gereksinimlerine cevap veremediği zaman zaman ortaya çıkan protestolarla da kendini gösterdi. Bugüne gelinen sürecin aradan geçen yılların bir birikimi olduğunu da söyleyelim. Toplumsal hareketler anlamında dinamik yapıya sahip Tunus’ta ne yazık ki bu hareketleri doğru sınıfsal hamleler yönlendirebilecek bir özneden bahsetmek mümkün değil.
Ana Muhalefette Halk Cephesi (Kurtuluş ve Terakki)
2013 sonrası Nida partisinde gerçekleşen bölünmeler neticesinde Nahda karşısında laik cepheyi savunan partiler Nisan 2017 de birleşerek bir cephe oluşturdular. Cephede, Nida Tunus Partisi kurucu heyeti, Proje Tunus Hareketi‘nden 27, Özgür Ulusal Birlik‘ten 11 milletvekili ile Sosyalist Parti, Demokratik Milli Çalışma Partisi, Sevabit (Değişmezler) Partisi, Geleceğin Tunus Hareketi, Tunus Gençliği Hareketi, Halk Birliği Partisi, Merkezci Demokratik Hareketi yer alıyor. Cephe’nin liderliğini eski Tunus Komünist İşçi Partisi lideri Enver Hocacı Hammi Hamami üstleniyor. Hamami’nin partisinin tamamen reformist çizgide olduğunu ismini de İşçi Partisi olarak değiştirdiğini eklemek gerekiyor.
Cephe’nin motivasyonu da Nida partisinin iktidardaki deneyimlerinden yola çıkarak Nahda ile koalisyon kurmama söylemi ve Nahda karşısında bölünerek etkisizleşen muhalefetin toparlanmasından geliyor.
Kesinti Paketleri
Ekonomik darboğazla karşı karşıya olan Tunus’ta turizm en önemli sektörlerin başında geliyor. Müslüman kardeşlerin Tunus şubesi İslamcı en Nahda’nın koalisyon ortağı olduğu ülkede selefi İslam önemli bir tabana sahip ve özellikle 2015 yılında turistlere yönelik gerçekleşen saldırılarda pek çok kişinin hayatını kaybetmesiyle turizmden gelen kaynaklarda da ciddi bir gerileme söz konusu.
Aralık 2017’de IMF, Tunus’a açığını azaltmak için “acil eylem” ve “kararlı önlemler” alması gerektiğini söylemişti. Hükümet, IMF’nin 2015’te verdiği 2.9 milyar dolarlık borç karşılığı bütçe açığının kapanmasını dayatması yüzünden çözümü sıkı kemer sıkma önlemlerinde buldu. Siyasi tablodaki istikrarsızlık ve derli toplu bir muhalefetin yoksunluğunda halk resmi rakamlarla %15’e varan işsizlik ve 1 Ocak itibariyle devreye sokulan kesinti paketlerine karşı başkent Tunus, Gafsa, Gabes, Sifeks, Kasrin ve ülkenin güneyindeki birçok noktada yirmiye yakın kentte gösterilere başladı. Halk, artan vergilerle uygulamaya sokulan yeni kesinti paketiyle zenginin daha zengin yoksulun daha yoksul olacağını ifade ediyor. Başta petrol fiyatları olmak üzere temel besin maddeleri, un, sebze, meyve, telefon faturaları, internet erişimi gibi pek çok alanda artan vergiler halkı sokağa çıkmaya zorluyor.Hali hazırda uzun yıllardır kronik işsizlik ile boğuşan ülkede işsizlik gençlik arasında oldukça yaygın. Bu nedenle sokakta ciddi bir genç nüfus gelecek için mücadele ediyor. Tunus’da halkın büyük çoğunluğu ayda 500 dinarın altında (yaklaşık 200 dolar) ücretlerle geçinmeye çalışıyor.
Protestolar
Başbakan Yusuf Şahid’in polise protestoları bastırma emri vermesi üzerine plastik mermi ve gazla saldırmasına karşılık protestocular direniyor. Başkente 30 km uzaklıkta Teburba kentinde polisin müdahalesi sonucu eylemlerde bir kişi hayatını kaybetti, 237 kişi yaralandı, 300’ün üzerinde de gözaltı var. Bazı kentlerde eylemcilerin üzerinde “Manich Msamah” (Affetmeyeceğim) yazılı t-shitler ve hükümetin bu ekonomik sıkıntının olacağı son yıl açıklamalarına karşılık “Ne İçin Bekleyeceğiz” sloganı ve onu simgeleyen saat görselli dövizleri dikkat çekiyor. Bunun yanında banka, dükkan ve karakolları da hedefleyen eylemcileri bastırmak için Kassarin kentinde hükümet orduyu da devreye sokmuş durumda.
Halk Cephesi lideri Hammami yaptığı açıklamada diğer muhalif partilerle görüşme içinde olduklarını ve toplumsal adaletsizliği arttıran kesinti paketi geri çekilene kadar da sokaklardan çekilmeyeceklerini duyurdu. Halk Cephesi, laiklik eksenli bir programa sahip . Bu nedenle bu protestoları götürebileceği tek yer Nahda karşıtlığı. Ancak temelde kitlelere sınıfsal bir alternatif yaratabilmekten çok uzakta. Kuzey Afrika’nın sol damarını muhafaza eden en kritik ülkelerinden biri olan Tunus’ta Arap Baharı’ndan sonra gençlik içinde yaygın olan “devrimimiz çalındı” hissi, kitlelerin 2010’da sokağa çıkarkenki taleplerini de içeren bir dinamizmi sürdürdüğünü gösteriyor. Protestolar Tunus’un gelecek adına önemli bir potansiyel taşıdığına işaret ediyor.
Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran İran’da olduğu gibi Tunus’ta da halk artan işsizlik ve yaşam koşullarının daha kötüye gitmesine karşılık sokaklarda. Hatta, Ömer El-Beşir diktatörlüğüyle yönetilen Sudan’da da ekmek fiyatlarının iki katına çıkması sonucunda halk isyan etti. İran’da gösteriler şimdilik kesilmiş gibi görünüyor. Tunus’ta da sınıfsal dinamiklerle sokak hareketini yönlendirebilecek bir muhalefetin yokluğunda hareketin geri çekilmesi muhtemel. Ama bütün bu örnekler bir kez daha en olmaz denilen ülkelerde dahi emekçi sınıfların daha fazla sömürü ve açlık politikalarına karşı harekete geçebildiğini ve bu hareketlerin emekçi sınıflar lehine sonuçlanabilmesi için de emek hareketini sahiplenecek antikapitalist özneler olması gerektiğini gösteriyor.