Irak'ta Emperyalist İkiyüzlülük
9 Ağustos, 2014
IŞİD’in Güney Kürdistan’a saldırarak Kürt ve Ezidi halklarına yönelik katliam başlatmasının ardından Kürt ulusal güçleri biraraya gelerek IŞİD’e dur demişlerdi. Bu durum birçokları tarafından Kürt halkının on yıllar sonra ilk kez yakaladığı bir ulusal birlik fırsatı olarak görülüyordu.
Ancak dün Obama aldığı kararla Amerikan hava kuvvetlerine IŞİD’e müdahale talimatı verdi. Bu ilk kez yaşanan bir durum değil. Daha önce birçok kez emperyalistler radikal İslamcı çeteleri bahane olarak kullanarak Afrika ve Ortadoğu’da birçok ülkeyi işgal etmişlerdi. 2001’de Afganistan, 2003’te Irak El Kaide’yi barındırdığı gerekçesiyle ABD tarafından işgale uğrarken; 2013 yılında Fransa radikal İslamcıların ülkede güç kazanmasını engellemek için Orta Afrika’ya müdahale etmişti. Ancak bugün Irak ve Suriye’de radikal İslamcı çetelerin güç kazanmasında en büyük sebep de emperyalistlerin bölgenin etnik ve mezhepsel yapısını müdahalelerle kaşımış olmalarıdır.
Irak son bir yıl içerisinde kaçınılmaz bir mezhep çatışmasına doğru sürüklenirken, bu ayrışmanın baş aktörleri Türkiye başta olmak üzere emperyalist kapitalistlerdi. Bölgede Şii hâkimiyetinin güçlenmesinden rahatsız olan Sünni egemenler ve Batı Suriye’ye daha önce Libya ve Çeçenistan gibi ülkelerde savaşmış İslamcı çeteleri musallat ederken, yakılan ateş kaçınılmaz bir şekilde Irak’a da sıçradı. Şimdi sonuçlarıyla yüzleşiliyor.
Obama yaptığı açıklamada “Biz hava saldırısı gerçekleştirebiliriz ancak bu sorunu çözecek olan Amerikan ordusu değildir. Amerika ve diğer müttefikler destek verir. Ancak çözüm, Irak’ın içinden çıkacaktır. Şu anda bir başbakan, cumhurbaşkanı var ama meşru bir kabine yok. Onlar bir çözüm ortaya koyabileceklerdir. Irak güvenlik güçlerinin de yeterli ve etkili bir şekilde işleyebildiğini göstermesi gerekiyor. Bu noktada biz Iraklıları cesaretlendirmeye devam edeceğiz.” derken Irak’ta merkezi hükümetin IŞİD’e müdahale edeceğini umuyor. Ancak yüzbinlerce kilometre öteden kurulan hayallerle Ortadoğu’nun gerçeklerinin uyuşması mümkün değil. Obama Irak’tan apar topar nasıl kaçtıklarını unutmuş olmalı. Geride bıraktıkları enkazın altında kalan Maliki ve iktidara gelecek yeni kabinenin Irak’ın bozulan birliğini sağlaması imkansız görünmektedir. Zaten böyle bir derdinin olacağı da meçhul.
IŞİD saldırılarına dur diyebilecek bir güç varsa bunun Kürt halkı olabileceği son bir haftada açık bir şekilde ortaya çıktı. Bunun nesnel dayanakları oldukça güçlü. Birincisi Kürtlerin yüzyıllardır yaşadıkları topraklar tehdit altında ve ulusal bilincin ulaştığı boyut buraların dünyanın değişik yerlerinden gelen çeteler eliyle talan edilmesine geçit vermeyecektir. Bir diğer can alıcı faktörse karşı karşıya gelinen tehlikenin Kürt halkına yaşam şansı tanımayı reddeden çetelerden oluşmasıdır. Dolayısıyla Kürtler bir ölüm kalım mücadelesine girişmek zorundalar.
Burada ise emperyalizmin musallat olması Kürt halkının verdiği haklı mücadeleye zarar verecektir. Emperyalistler nasıl Mısır’da Mursi’nin düşürülmesini kitlelere bırakmadılarsa, radikal İslamcılara karşı savaşı da tek başına Kürtlere bırakmayacaktır. Zira IŞİD sonrası doğacak iktidardan boşluğundan Kürt halkının yüzlerce yıllık bağımsızlık hedefine giden yolu açması kaçınılmazdır.
Türkiye ise son beş yılda izlediği saldırgan dış politikanın ardından bölgede yaşananlara karşı belki de ilk kez bu kadar uzaktan bakmak zorunda kaldı. IŞİD’e müdahale etmeyi bırakın, çıt çıkarılamıyor. Öte yandan artık ne Suriye’de ne de Irak’ta güvenilir bir ortak bulması imkansızlaşıyor. Bugün IŞİD sözcüsünün Türkiye’yi Atatürk Barajı’nı açmaması halinde İstanbul’u özgürleştirmekle tehdit etmesi boş bir tehdit olarak görülmemeli. Zira AKP iktidarı IŞİD tehditini Türkiye’nin kalbine kadar sokmuş durumda ve atabileceği bir adım bulunmuyor.
Ortadoğu yangın yerine dönerken insanlık kaçınılmaz olarak savaş ve katliamlarla yüz yüze kalıyor. Ortadoğu’da yanan ateşin Türkiye’yi sarması da uzak bir ihtimal değil. Türkiye emekçi sınıfları bu yangını söndürmek için mücadeleyi büyütmek zorundadırlar.
Ancak dün Obama aldığı kararla Amerikan hava kuvvetlerine IŞİD’e müdahale talimatı verdi. Bu ilk kez yaşanan bir durum değil. Daha önce birçok kez emperyalistler radikal İslamcı çeteleri bahane olarak kullanarak Afrika ve Ortadoğu’da birçok ülkeyi işgal etmişlerdi. 2001’de Afganistan, 2003’te Irak El Kaide’yi barındırdığı gerekçesiyle ABD tarafından işgale uğrarken; 2013 yılında Fransa radikal İslamcıların ülkede güç kazanmasını engellemek için Orta Afrika’ya müdahale etmişti. Ancak bugün Irak ve Suriye’de radikal İslamcı çetelerin güç kazanmasında en büyük sebep de emperyalistlerin bölgenin etnik ve mezhepsel yapısını müdahalelerle kaşımış olmalarıdır.
Irak son bir yıl içerisinde kaçınılmaz bir mezhep çatışmasına doğru sürüklenirken, bu ayrışmanın baş aktörleri Türkiye başta olmak üzere emperyalist kapitalistlerdi. Bölgede Şii hâkimiyetinin güçlenmesinden rahatsız olan Sünni egemenler ve Batı Suriye’ye daha önce Libya ve Çeçenistan gibi ülkelerde savaşmış İslamcı çeteleri musallat ederken, yakılan ateş kaçınılmaz bir şekilde Irak’a da sıçradı. Şimdi sonuçlarıyla yüzleşiliyor.
Obama yaptığı açıklamada “Biz hava saldırısı gerçekleştirebiliriz ancak bu sorunu çözecek olan Amerikan ordusu değildir. Amerika ve diğer müttefikler destek verir. Ancak çözüm, Irak’ın içinden çıkacaktır. Şu anda bir başbakan, cumhurbaşkanı var ama meşru bir kabine yok. Onlar bir çözüm ortaya koyabileceklerdir. Irak güvenlik güçlerinin de yeterli ve etkili bir şekilde işleyebildiğini göstermesi gerekiyor. Bu noktada biz Iraklıları cesaretlendirmeye devam edeceğiz.” derken Irak’ta merkezi hükümetin IŞİD’e müdahale edeceğini umuyor. Ancak yüzbinlerce kilometre öteden kurulan hayallerle Ortadoğu’nun gerçeklerinin uyuşması mümkün değil. Obama Irak’tan apar topar nasıl kaçtıklarını unutmuş olmalı. Geride bıraktıkları enkazın altında kalan Maliki ve iktidara gelecek yeni kabinenin Irak’ın bozulan birliğini sağlaması imkansız görünmektedir. Zaten böyle bir derdinin olacağı da meçhul.
IŞİD saldırılarına dur diyebilecek bir güç varsa bunun Kürt halkı olabileceği son bir haftada açık bir şekilde ortaya çıktı. Bunun nesnel dayanakları oldukça güçlü. Birincisi Kürtlerin yüzyıllardır yaşadıkları topraklar tehdit altında ve ulusal bilincin ulaştığı boyut buraların dünyanın değişik yerlerinden gelen çeteler eliyle talan edilmesine geçit vermeyecektir. Bir diğer can alıcı faktörse karşı karşıya gelinen tehlikenin Kürt halkına yaşam şansı tanımayı reddeden çetelerden oluşmasıdır. Dolayısıyla Kürtler bir ölüm kalım mücadelesine girişmek zorundalar.
Burada ise emperyalizmin musallat olması Kürt halkının verdiği haklı mücadeleye zarar verecektir. Emperyalistler nasıl Mısır’da Mursi’nin düşürülmesini kitlelere bırakmadılarsa, radikal İslamcılara karşı savaşı da tek başına Kürtlere bırakmayacaktır. Zira IŞİD sonrası doğacak iktidardan boşluğundan Kürt halkının yüzlerce yıllık bağımsızlık hedefine giden yolu açması kaçınılmazdır.
Türkiye ise son beş yılda izlediği saldırgan dış politikanın ardından bölgede yaşananlara karşı belki de ilk kez bu kadar uzaktan bakmak zorunda kaldı. IŞİD’e müdahale etmeyi bırakın, çıt çıkarılamıyor. Öte yandan artık ne Suriye’de ne de Irak’ta güvenilir bir ortak bulması imkansızlaşıyor. Bugün IŞİD sözcüsünün Türkiye’yi Atatürk Barajı’nı açmaması halinde İstanbul’u özgürleştirmekle tehdit etmesi boş bir tehdit olarak görülmemeli. Zira AKP iktidarı IŞİD tehditini Türkiye’nin kalbine kadar sokmuş durumda ve atabileceği bir adım bulunmuyor.
Ortadoğu yangın yerine dönerken insanlık kaçınılmaz olarak savaş ve katliamlarla yüz yüze kalıyor. Ortadoğu’da yanan ateşin Türkiye’yi sarması da uzak bir ihtimal değil. Türkiye emekçi sınıfları bu yangını söndürmek için mücadeleyi büyütmek zorundadırlar.
KATEGORİLER Karışık