İktidarın Önceliği, Muhalif Belediyelerle Mücadele!
İktidar son dönemde muhalefetin elindeki belediyeleri iş yapamaz hale getirmeye yönelik adımları sıklaştırıyor. Belediyelerin salgınla mücadele yönündeki faaliyetlerine yönelik yasaklara her gün bir yenisi ekleniyor:
- Erdoğan’ın Milli Dayanışma Kampanyası’nı başlatmasının ardından 31 Mart’ta İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyesi başta olmak üzere belediyelerin yoksul insanlara yardım amacıyla bağış toplaması yasaklanmış ve toplanan bağışların bulunduğu hesaba Vakıfbank tarafından bloke konulmuştu. İçişleri Bakanı Soylu yasağa ilişkin yaptığı açıklamada “Ama devlet, vali izin vermeden sen banka numaraları açıklarsan, ‘Ben yardım topluyorum’ dersen, siz başka bir devlet oluşturmak istiyorsunuz, bu kadar açık ve net.” ifadelerini kullanmıştı.
- 9 Nisan’da Eskişehir ve Antalya’da CHP’li belediyelere bağlı olan aş evlerinin banka hesapları bloke edilmişti.
- Dün ise Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin bedava ekmek dağıtımı valilik tarafından yasaklandı. Ekmek dağıtımının yasaklanmasına ilişkin gerekçe olarak Mahir Ünal, bu durumun devletteki karşılığının paralel yapı olduğunu belirten bir tweet attı.
Anadolu’da “ayrı baş çekmek” deyimi vardır. Bunun devletteki karşılığı paralel yapıdır. Devlet bir yönetim ve organizasyon biçimi olarak yüksek koordinasyon içerisinde ve yasalar çerçevesinde çalışır. Tüm yasalar dayanağını anayasadan alır. #CHPbunuNedenYapıyor pic.twitter.com/oSWKJyDWX0
— Mahir Ünal ?? (@mahirunal) April 19, 2020
- CHP’li Adana Büyükşehir Belediyesi’nin ihtiyaç anında kullanmak üzere TÜYAP fuar alanına açtığı sahra hastanesi mühürlendi. İl Sağlık Müdürlüğü’nün gerekçesinde “Fuarcılık alanının sağlık hizmeti vermek amaçlı hastaneye dönüştürülmesine dair müdürlüğümüzce herhangi bir ön ruhsat başvurusunun olup olmadığı sorgulandı ve mevcut böyle bir izin başvurusunun olmadığı ilgililerce ifade edildi.”
Sahra Hastanemizi, kendi standartlarında tüm altyapısıyla tamamladık. Gerektiğinde sağlık ekibimiz ile birlikte Sağlık Bakanlığı'mıza devredebilir ve yatak kapasitesini artırabiliriz. Umarız ihtiyaç olmaz ama biz her senaryoya karşı tedbirimizi almalıyız.#BirizBeraberiz pic.twitter.com/jr7HDlPBkN
— Zeydan Karalar (@ZeydanKaralar01) April 18, 2020
İktidar CHP’li belediyeleri neden çalıştırmak istemiyor?
Elbette atılan adımların siyasal gerekçeleri mevcut. Hem Covid-19 salgını hem de ekonomik kriz altında çatırdayan iktidarın kriz yönetme kapasitesi giderek daralıyor ve daha geçen hafta Soylu’nun istifasında da görüldüğü üzere iktidar içi gerilimler gün yüzüne yansımaya başlıyor. Dahası, iktidar topluma pozitif mesajlar vererek seslenebilme yeteneğini kaybedeli yıllar oldu ve ayakta kalabilmek adına yıllarca kullandığı birilerini düşmanlaştırma, toplumsal kutuplaşmaları devreye sokma taktiğini bu kez CHP’li belediyeler üzerinden yürütüyor. Arada olan salgın ve ekonomik kriz karşısında ezilen, iktidarın görmezden geldiği ve en ufak bir yardıma bile muhtaç hale gelen yoksul emekçi halka oluyor.
Bedava ekmek ve aş evinde yemek dağıtmayı, salgına karşı kamu kaynaklarına yük olmadan, çevreyi talan etmeden, yandaşlara rant kapısı açmadan sahra hastanesi kurmayı bile iktidarlarına tehdit olarak görecek kadar akıl şirazesini yitirmiş; yıllardır talan ettikleri, yandaşlar için arpalığa dönüştürdükleri belediyeler iktidarın kaderine terk ettiği emekçiler için adım attığında “paralel devlet” masalları uyduracak kadar sıkışmış haldeler.
Sorun sadece CHP’li belediyelerle de sınırlı değil. HDP’li belediyelere yönelik olarak salgın öncesinde olduğu gibi, salgın sırasında da kayyum atamaları hız kesmedi. 8 HDP’li belediyeye bu süreçte kayyum atandı.
İktidarın kayyumlarının salgınla mücadelede ne derece ciddi(!) olduğuna dair bir örnek geçtiğimiz hafta basına yansıdı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne atanan kayyumun sahte dezenfektan dağıtımı yaptığı ürünleri taklit edilen firmanın yaptığı şikayet ile gündeme geldi.
Ne yaparlarsa yapsınlar toplumda sınıfsal ayrışmalar daha fazla gün yüzüne çıkıyor ve iktidarın kutuplaştırma politikasının etki edebileceği zemin daralıyor. İşsizlik, yoksulluk ve açlıkla karşı karşıya kalan yoksul emekçiler için hayatlarındaki temel sorun yarına nasıl çıkabilecekleri ve bunun için daha fazla mücadele edilmesi gerekliliği kendisini dayatıyor.