İktidarın Doğa Talanı Pandemi Dinlemiyor! – Helin Polat

İktidarın Doğa Talanı Pandemi Dinlemiyor! – Helin Polat

Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede bütün dünyayı saran Covid-19 salgını sınıflar arasındaki farkı çok net bir şekilde ortaya koydu. Emekçilerin üstüne basarak satın aldıkları adalara yerleşerek hastalığa yakalanmamayı garantileyenlerin yanı sıra hala evine ekmek götürebilmek için salgın süresince hayatlarını tehlikeye atarak çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca emekçi var. Ne yazık ki sömürü çarkları hız kesmeden hala devam ediyor. Ayrıca sömürü sadece emeğin sömürülmesiyle değil gezegenin üzerinde yaşayan bütün canlıları tehdit eder nitelikte bir doğa talanıyla da karşımızda. Her geçen gün dünya üzerinde yapılan tahribatlara bir yenisi eklenmekte. Bizlere evde kal çağrısı yapanlar, fırsattan istifade her şeyi bir oldu bittiye getirip sermayeye yeni alanlar açmanın peşindeler. Doğaya baktıklarında gözleri dolarlarla parlayanların, hiçbir canlı umurunda değildir.

Türkiye’deki doğa talanı saymakla bitmiyor. Türkiye’nin çeşitli yerlerindeki HES, JES ve maden çalışmaları hız kesmeden devam ederken bir yandan da yeni çalışma alanları açılıyor. Kapitalistlerin gözünde bir yerin koruma izninin olması, 1. derece sit alanı statüsünde olması ya da UNESCO’nun miras listesinde olması oradan sermaye yaratmaya engel değil. Salda Gölü 1. derece doğal sit ve korunan alan statüsüne sahip olmasına rağmen, millet bahçesi yapmak amacıyla iş makineleri ile Salda’ya girip bölgeye özel kumulları taşıdılar ve millet bahçesi kapsamında yapacakları yol ve otopark alanına serdiler. Tepkiler üzerine faaliyet durdu.

UNESCO tarafından dünya mirası kabul edilen Diyarbakır Sur’ları ile Dicle Nehri arasındaki bölgede kalan Hevsel Bahçeleri de tıpkı Salda Gölü gibi millet bahçelerine dönüştürülmek isteniyor. Ordu’nun önemli tarih alanı ve 1. Derece sit alanı olan Perşembe ilçesindeki Yason Burnu’na Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından doğal yapıyı bozan proje uygulaması başlatıldı. Tüm bunların dışında daha Çernobil’in etkisi geçmemişken milyonlarca insanın hayatını tehlikeye atmasına rağmen yapılması planlanan nükleer santral için de İngilizlerle antlaşma imzalandı.  

Doğa talanı artık öyle bir noktaya gelmiş durumda ki sadece yerleşim yerlerinden uzakta değil, direkt evlerimizin dibinde gerçekleşiyor. Örneğin Çanakkale’nin Kumarlar Köyü’ne baraj inşa etmek isteyen Doğu Biga Madencilik adlı şirket köylülere mera alanlarını boşaltması için baskı yapabiliyor. Başka bir örnekte de Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ, üniversiteye bağlı Tarım Bakanlığı ve AB destekli Yerli Tohum ve Bitki Üretim Merkezi’nin tarlasına öğrencilere sosyal tesis yapılması amacıyla dozerle dalıp alanda nöbet tutan iki profesörü tartaklayabiliyor. Kar hırsından gözü dönmüş olanlar bilime zerre değer vermediklerini de bir kez daha kanıtlamış oluyorlar.

Yapılmaya yeltenilen doğa talanları yerli halkın bizzat direnişi ve konunun sosyal medyaya taşınmasıyla ancak durdurulmuştur. Tüm bu süreçte devlet talana sessiz kaldığı yetmezmiş gibi  direniş alanındaki insanlara operasyon uygulayıp gözaltına aldırmıştır. Ordu Büyükşehir Belediyesi’nin  İlküvez Kepçelik Yaylası’nda kurulu olan çöp tesisine karşı çadır kurup direnen vatandaşlara gece 03.00 saatlerinde operasyon yapıldı, 25 kişi gözaltına alındı. Bursa Nilüfer ilçesine bağlı Çalı Mahallesi’nde başlayan HES Projesi çalışmalarına köylüler basın açıklaması yaparak tepki gösterdi. Muğla’nın Ula ilçesi Çıtlık’ta 30 hektar orman alanının kesim ihalesini çıkardılar ve kesime giriştiler. MUÇEP ve yörede yaşayanların kesim alanına gelip tepki göstererek basın açıklaması yapması üzerine kesim ancak durduruldu. Ordu Fatsa’da altın madeni için alan genişletme faaliyetleri tekrardan başladı. Kirlenen yeraltı ve yerüstü sularına tahliller yaptırılıp kirlilik kamuoyu ile paylaşıldı ve bölgedeki mücadele de hala sürmekte. Muğla’nın Milas ilçesinde İkizköy mevkiinde yer alan termik santralin su ihtiyacı giderilmesi amacıyla, İkizköy susuz bırakıldı. Köylüler konuyu kamuoyuna ve meclise taşıdı. Santralın kömür taşıma bandının yapımı için ise zeytinlikleri kesme girişiminde bulunuldu. Köylülerin direnişi sayesinde zeytinlikler kesilmedi.

Talana karşı olan direnişler bastırmaya çalışılırken şirketlerin zarara uğramaması için destekler veriliyor. 24 Mart tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan bir haberde “Yer Altı Maden İşletmelerinde Meydana Gelen Maliyet Artışlarının Karşılanması Amacıyla Destek Verilmesine İlişkin Karar “ manşetiyle 12 Haziran 2019 ve 31 Aralık 2020 tarihleri arasında yeraltı maden işletmelerinde doğan zararların karşılanması amacıyla maden işleten kişilere ve çalışanlara destek verileceği açıklandı.  Bunun dışında sit alanlarının entegre tesislere ve madencilere açılması için korunan alanlar yönetmeliği değiştirildi. Nitelikli Doğal Koruma Alanlarının ve Sürdürülebilir Koruma ve Kullanım Alanlarının ve Anıt Ağaçlarının ayırt edici özellikleri değiştirildi. Yönetmelik değişikliğinin iptali için ise dava hazırlıkları sürmekte. Aydın Efeler’e bağlı Kızılcaköy’de ise yapılmak istenen jeotermal enerji santrali için “ÇED olumlu” kararı verildi. Kızılcaköylüler dava hazırlığı içerisinde.

Talan yapma izninin koparılamadığı yerlerde ise kundakçılık faaliyetleri iş başında! 24 Mayıs’ta Kaş’ta çıkan yangında, her ne kadar yangının bir aydınlatma direğinden çıktığı iddia edilse de yanan alanın tam da deniz manzaralı otel yapımı için uygun bir alan olması yangının kundaklama sonucu çıktığına dair halkta büyük şüphe uyandırdı.

Artık kar getirmeyecek uygulamalarla da sırf talan olsun diye doğa talan ediliyor. Rize’nin Fındıklı ilçesindeki Pavça Irmağı’na bağlı bir derenin yatağına “ıslah çalışması” adıyla beton döküldü. Bu trajikomik durum kaldırım belediyeciliğinin bir level atlamış hali olsa gerek ki artık dereler üstüne de kaldırım yapılabiliyor.

Doğa katliamının yanı sıra sokak hayvanları da işkencelerle öldürülüp katliama uğruyor. Ankara’da çuvala konulmuş 20 köpek ölü bulundu ve köpeklerin bazılarının patilerinde damar yolu açmak için kullanılan intraket olduğu belirlendi. Bir başka kedi ve köpek katliamı haberi ise Denizli’den geldi.  Öldürülen kedi ve köpeklerin çöp arabalarından birer birer fırlatılıp çöplüğe atıldığı gösterilen video sosyal medyaya düşünce büyük tepki topladı.

Doğayı içinde yaşayan canlıları umursamadan katleden, katliama karşı yapılan direnişleri bastırmaya çalışan, sokak hayvanlarını acımasızca öldürenlerin arkasında işbirlikçi devlet vardır. Doğaya karşı yapılan yağmaların desteklenmesi ile polise sokaklarda terör estirip insanlara hakaret edip tartaklaması ve hatta öldürmesi için sınırsız yetki verilmesinin temelinde aynı insan ve doğa düşmanı kapitalizm ve kapitalist devlet terörü yatar. Tüm bu yağmalar yapılırken bir yandan da kimse duymasın diye üstleri kapatılmaya çalışılıyor ve inşa edilen hastanelerle ya da Türkiye’deki vaka sayısının diğer ülkelere oranla daha az oluşuyla da hükümet kendini pandemi ile mücadelede oldukça başarılı ve şirin göstermeye çalışıyor; tıpkı devletin kolluk kuvvetleri olan polislerin bir yandan sokakta terör estirirken diğer yandan da sokağa çıkamayan yaşlılara yardım etmesi samimiyetsizliğinde olduğu gibi. Kapitalist doğa yağmacılarına destek verilirken polislerin yardım ettiği bazı yaşlıların döküntü evlerde yaşaması sınıflar arası farkı ve devletin ne kadar samimiyetsiz olduğunun çok çarpıcı bir örneği. Son olarak pandemi süreci gezegenimizin ve bizlerin yaşamı üzerinde hak iddia edenlere karşı mücadelenin zorunluluğunu ve haklılığını bir kez daha göstermiş oldu.

KATEGORİLER