
Görünen o ki Haziran Günleri, belirli bir süre zarfı için doyum noktasına ulaÅŸtı. Eylemlerin hala sürmesi ve “Duran Adam” gibi yeni yaratıcı eylem biçimlerinin ortaya çıkması, sönümlenme safhasının zamana yayıldığını ve yayılacağını gösteriyor. Eylemlerin hızlı bir ÅŸekilde deÄŸil de belirli bir zaman dilimi boyunca devam ederek geri çekilmesi, Haziran Günleri’nin gücünü ortaya koyuyor. 1905 Rus Devrimi’nin 1907’ye kadar yayılarak zaman içerisinde sönümlenmesi, devrimin kaynayan damarlarının gücünü gösteriyorduysa Haziran Günleri’nin de saman alevi gibi sönüp gitmemesi ve neredeyse bir ay geçmesine raÄŸmen halen direniÅŸin sürmesi de Haziran Fırtınası’nın ÅŸiddetini ortaya koyuyor.
DiÄŸer taraftan rüzgârın ÅŸiddetinin azaldığı da bir gerçek. Bundan sonrasını anlamak için Haziran Günleri’nin neden belirli bir tıkanma yaÅŸadığını anlamamız gerekir. Birincisi, işçi sınıfının üretimden gelen gücü, etkili bir ÅŸekilde devreye sokulamadı. Her ne kadar eylemlerin tetiklenmesinde sermayenin kentsel alanları ve doÄŸayı talan etmesi ve vatandaşın müşteri konumuna indirgenmesi gibi anti-kapitalist öğeler bulunsa da Haziran Günleri bir işçi hareketi deÄŸildi. Popüler bir halk hareketi ya da bir gençlik hareketi olarak Haziran Günleri özünde bir protesto hareketiydi. Üretimden gelen güç kullanılmadığında protesto hareketlerinin devlet baskısına bir hayli açık durumda kaldığı bir gerçektir. Nitekim AKP iktidarı mevcut ulusal ve uluslararası koÅŸullar dahilinde uygulayabileceÄŸi en ağır devlet terörünü devreye sokmasını bildi. Gezi Parkı iÅŸgalinin ağır polis terörü karşısında kırılması, bunu takiben yüz binlerce kiÅŸiye birçok farklı semtte sabah saatlerine kadar saldırılarda bulunulması, büyük bir cüretti. Ama bu yapılmasaydı AKP’nin düşüşü hızlanacaktı. Açıkçası devlet terörünün mevcut koÅŸullardaki limitlerine kadar zorlanabilmesi, AKP adına bir baÅŸarıdır. AKP bu ÅŸekilde davranarak çok ÅŸeyi kaybetmiÅŸtir. Ama bu, onlar adına her ÅŸeyini kaybetmekten iyidir.
Bu kadar ağır bir devlet terörünü milyonlarca kiÅŸilik bir halk hareketine karşı uygulayabilmek gerçekten bir meziyettir. Bu durum, evvela, sokaklardaki milyonlara karşılık AKP’nin de kendisine sadık milyonları olduÄŸunu gösterir. Güçlü bir toplumsal tabanı olmayan bir iktidar, kesinlikle bu ÅŸekilde hareket edemezdi. Bunun dışında AKP’nin elinde orantısız bir medya üstünlüğü var. KarşılaÅŸtırmak gerekirse Hugo Chavez de Venezuela da saÄŸcı muhafetin kitlesel gösterileriyle karşılaşıyordu, Chavez’in de güçlü bir kitlesel tabanı vardı, o da bu sayede ayakta kalmıştı; ama Venezuela özel TV kanallarının büyük çoÄŸunluÄŸu ÅŸiddetli Chavez düşmanlarının elindeydi. Türkiye de ise ÅŸiddetli bir AKP yalakalığı var. Neticede AKP azılı bir emek düşmanı ve hızlı bir neoliberal iktidar olduÄŸu için sermaye sınıfları da bir blok olarak AKP’nin arkasında. Bürokrasi ve asker de denetim altında. Ama her ÅŸey bir yana en kritik olanı AKP’nin toplumsal desteÄŸi. AKP adına iÅŸleri çok zorlaÅŸtıracak bir baÅŸka etmen olan ekonomik kriz de her ne kadar Türkiye’yi zorlayacak bir uluslararası iklim yaklaÅŸmakta olsa da ÅŸimdilik tren kesinlikle raydan çıkmış deÄŸil.
Haziran Fırtınası, seçmen potansiyeli olarak AKP’yi erezyona uÄŸratsa da bir yıkım getiremedi. Bunda da en büyük etken, Haziran Günleri’nin klasik vatandaÅŸ için CHP-MHP alternatifleri dışında, yıldızlaÅŸarak belki popülist, belki demegog düzeyinde bile olsa, mevcut burjuva siyasi parti düzlemini parçalayan bir alternatifi içerisinden çıkaramamasıydı. Büyük halk hareketi, AKP’yi yıpratırken bütün Türkiye’ye farklı bir politik alternatif sunulamadı. ÖrneÄŸin İtalya’daki öfkeliler hareketi politika sahnesine Grillo’yu Yunanistan’daki hareket ise SYRİZA’yı çıkartmıştı. CHP-MHP düzlemi AKP için her zaman kolay lokma olmuÅŸtu. Sosyalist solun boyu kısa geldi. Her kesimin dikkatini çeken Antikapitalist Müslümanlar gelecek için yıldızlarını parlatsalar da ÅŸimdilik topa girecek durumda deÄŸiller. Numan KurtulmuÅŸ transferiyle HAS Parti’nin devre dışı bırakılmasının AKP adına ne kadar kritik bir hamle olduÄŸu da bu süreçte ortaya çıkmış oldu.
Peki, bu sönümlenme bir durgunluk dönemine girecekse bu ne kadar sürebilir? Bu kadar büyük bir kitlesel hareketin çıkardığı enerji tamamen mi buharlaÅŸacak? İlk önce ikinci soruyu cevaplayalım. Bu büyük enerji, elbette ki buharlaşıp uçmayacak. Kitleler, bu süreçte korku bariyerlerini aÅŸarak adeta Türkiye tarihini kendi elleriyle yazdılar. Bu, toplumsal bilinç anlamında bir kırılma anıdır. Haziran Günleri’nden sonra hiçbir ÅŸeyin eskisi gibi olmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Toplum ayaÄŸa kalktığında AKP’nin darmadağın olduÄŸu gün gibi ortaya serildi. AKP, yıkılmadı belki ama öyle bir sarsıldı ki bunu gören kitleler yeni bir gençlik kuÅŸağı artık “çapulculuktan” iflah olmayacaktır. İçine girmekte olduÄŸumuz dinlenme dönemi, bu saatten sonra, ÅŸu ya da bu vesileyle bozulmaya adaydır. Seçim döneminde iÅŸin içine sokulması muhtemel hileler bile bu saatten sonra toplumsal patlamalar için gerekçe olmaya yetecektir.
Milyonlar içerisinde binlerce genç, bu radikalleşmenin etkisiyle, daha organize olmak, örgütlü hareket etmek isteyecektir. Buradaki tek adres de sosyalistlerden başkası değildir. Sosyalistlerin dışında kitlelerin örgütlenme ihtiyacını karşılamak anlamında bir alternatif yoktur. Bu arada sosyalistlerin harekete anlamlı katkıları olduğunu ve hâlihazırda gençlik hareketinin ciddi ölçüde dikkatini çektiğini belirtelim. Sosyalist sol bu akımdan beslenmeyi bilmeli, kadrolar yetiştirmeli ve geçmişten günümüze kendi hatalarından ders çıkararak daha donanımlı hale gelmelidir. Böylelikle bir dahaki sefere boyumuz kısa kalmayacaktır.











