Hayatın Ağacını Yeşertmek İçin – Emrecan Konyalı

Hayatın Ağacını Yeşertmek İçin – Emrecan Konyalı

“Fabrika (Kapitalizm) bir ejderhaydı, her sabah insanları yutan akşamlarıysa yorgun insanlar kusan bir ejderha.”
Yorgun, umutsuz ve mutsuz insanlar yığını yaratan bir düzende yaşıyoruz. Uzun çalışma saatleri, kriz dönemlerinde işsizlik, düşük ücretler ve geçim derdi gibi daha nicesini sayabileceğimiz sorunlar insanların hayata tutunmasını neredeyse imkansız hale getiriyor. Kendi yaşamı üzerinde kontrolü olmadığını düşünen biri yaşamak için umudunu nasıl ve nerede bulacak? İntiharları toplumsal olarak ele aldığımızda bu sorunun cevabını ve aslında nasıl yaşayacağız sorusunun cevabını verebiliriz.
İstanbul Fatih’te 4 kardeş “Dikkat siyanür var” notu ile intihar ettiler. 4 kardeşin intiharı günümüzün bir gerçeği olarak karşımızda duruyor. Büyük borç yükü altında olan kardeşlerin ölümü düzenin bir gerçeğini en çarpıcı haliyle gösterdi. Maddi zorluklarla boğuşan ve bu hayat koşullarında kendisine bir çıkış yolu bulamayan sadece onlar değildi. Geçim derdinden kendini yakanlar, çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamadığı için intihar edenler… İsmail Devrim, “Çocuğuma okul pantolonu alamıyorsam yaşamanın bir anlamı yok” dedikten sonra intihar etmişti. Bu ölümler bireysel sorunlardan kaynaklanmıyor. İntiharların nedenlerini bireylerin üzerine yıkan bir propaganda mekanizması işlemeye devam ediyor. 4 kardeşin ölümüne dair de magazin boyutuna varan yorumlar bulmak mümkün. Emekçiler açken doymayan patronlar ve onların çıkar tayfası intiharların üstünü çeşitli saptırmalarla kapatmak üzerine yoğunlaşıyorlar. Düşünelim, Temmuz-Ekim 2019 arasında elektrik %30 zamlandı. AKP döneminde kayıtlı işsiz sayısındaki artış yüzde 497, diplomalı kayıtlı işsiz sayısındaki artış yüzde bin 968 seviyelerine dayandı. Toplumun büyük bir çoğunluğu bu koşulların yakıcı sonuçlarıyla uğraşırken, kriz döneminde dahi her türlü desteği alanlar yine büyük sermaye grupları oluyor. Hal böyle olunca kendi yedikleri kaba elbette pislemiyorlar. Ekonomik nedenlere bağlı intiharların açıklamasını aile ilişkileriyle, bireysel sorunlarla açıklamaya çalışıyorlar.
Birçok araştırmada gördüğümüz bir gerçek var. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinden sonra intiharlarda büyük bir artış gerçekleşiyor. 2008 krizi bunun bir örneği. Dolayısıyla bu düzenden bağımsız ele alabileceğimiz, sadece bireysel depresyona, ilişkilere bağlayabileceğimiz bir intihar yorumu düzen savunusuna varır. Meseleye hayat koşulları insanları nereye sürüklüyor diye bakmak gerekiyor. Örneğin bir üniversite öğrencisi neden intihar eder, işsiz bir emekçi neden intihar eder? İnsanlar kendi yaşamından koparıldığında ve düzenin ortaya çıkarttığı problemler bireysel olarak çözülemediğinde intihar bütün somutluğuyla karşımıza çıkıyor. İntiharların sınıfsal izlencesini veriler de gösteriyor intiharların kendisi de. Her geçen gün yitip giden hayatları dışarıdan bir göz gibi izlemek zorunda değiliz. Bu gidişata müdahale etmek düşündüğümüz kadar zor değil. Yalnızlaşmak, bireysel kurtuluş teorilerinin safsatalarını dinlemek, tek başımıza olduğumuzu düşünmek zorunda değiliz. Zaten istedikleri bu değil mi? “İnsan insanın kurdudur” anlayışıyla devam ettirdikleri düzen öldürmeye devam ediyor. Doğrudan ya da dolaylı yollarla öldürmeye devam eden düzene karşı toplumsal bir öfke yükselmeli, bu öfke sınıfın talepleriyle somutlaşmalı ki ölmek istemiyoruz diyenlerin umudunu taşıyabilsin. Dünyada birçok ülkede yükselen ses “artık yeter” diyenlerin sesi. Bu sese kulak verelim bu sesi yükseltelim. Yazının başında söylendiği gibi kapitalizm yaşamı karartıyor. Hayatın ağacını yeşertmek için eşit, özgür, sömürüsüz bir dünyayı kurmamız gerekiyor.

KATEGORİLER