Halep Düştü Düşecek: Üzülenler/Sevinenler – Çağın Erdinç
Suriye iç savaşının geleceğini büyük ölçüde belirleyecek olan Halep savaşında sona yaklaşıldı. Cihatçıların kontrolündeki bölgelerin önemli bölümü Suriye ordusunun eline geçti. Ordu bugün önemli bir mevzi daha kazandı. Havaalanının batısındaki El Şaar bölgesinin kontrolünü sağlamayı başardılar.
Şu ana kadar birçok cihatçı grup, “güvenli koridor” yoluyla İdlib yönüne geçti. Savaşmaya devam eden grupların başında ise Nusra geliyor. Yeni adı Şam’ın Fethi Cephesi olan Nusra, teslim olan grupları ihanetle suçluyor. Diğer gruplar ise Nusra’nın, çoktan kaybedilmiş olan savaşta ısrar ederek akılcı davranmadığını ve kendi çizgisini diğer silahlı unsurlara dayatarak ayrışma yarattığını ifade ediyor.
Üzülenler/Sevinenler
Halep’te tüm dengeler Esad-Rusya-İran bloğundan yana. ABD de bu dengeleri kabullenmişe benziyor. Rusya’nın konuyla ilgili yaptığı açıklama oldukça önemliydi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Moskova ve Washington’ın anlaşmaları doğrultusunda Suriye’nin Halep kentinden ayrılmayan silahlı grupların yok edileceğini söyledi. Böylece Halep’te kalan umutsuz fanatik grupların savaşı bir süre daha uzatacağını ama eninde sonunda Halep’in Suriye ordusunun eline geçeceğini ABD ve Rusya resmen teyit etmiş oldu.
Peki bundan sonra ne olur? Daha önceki yazılarımızda söylemiştik. Halep savaşının kaybedenleri AKP, Körfez ülkeleri, ABD ve hatta İsrail. Bu blok, Esad yönetiminin yenilmesi veya en azından yıpranması için Suriye’deki cihatçılara büyük yardımlar yaptı. Körfez ülkelerinin, ABD’nin ve AKP’nin cihatçıları desteklediğini sağır sultan bile biliyor. Buradaki kritik nokta İsrail.
İsrail’in Esad yönetimiyle tarihsel bir düşmanlığı var. Bugün karadan karaya atılan füzeyle Şam’daki havaalanı yakınlarını vurdular. Düşmanlık sadece atılan füzelerle sınırlı değil. İsrail el altından cihatçılara yardım ediyor. Örneğin İsrail’de yayın yapan Jeruselam Post’ta yer alan, 14 Mart 2014 tarihli haber oldukça ilginç bilgiler içeriyordu. Söz konusu haberde İsrail’in Nusra savaşçılarına göz yumduğu belirtiliyordu. Jeruselam Post, bu haberi The Wall Street Journal’da yer alan habere dayandırarak yayınladı. The Wall Street Journal’da yer alan haberin ayrıntılarında şu ifadeler var: “Golan’daki sınırın üçte ikisi ile %90’ı kadarını kontrol eden Sünni unsurlar İsrail’e saldırmıyor. Buradan da görülüyor ki gerçek düşmanlarının kim olduğunu anlıyorlar; belki de düşmanları İsrail değil.” Haberin devamında ise İsrail ordusunun yaralı Nusra savaşçılarını tedavi ettiği vurgulanıyordu.
İsrail merkezli yayın yapan Jeruselam Post’un böyle bir habere yer vermesi ve İsrailli yetkililerden bir yalanlama gelmemesi söz konusu haberin “iddia” olmaktan çok daha fazlasını yansıttığını ortaya koyuyor.
Belirtmek gerekir ki The Wall Strett Journal’in “iddiası” ilk değil. Suriye iç savaşının başından beri İsrail’in Suriyeli cihatçılara yardım ettiği biliniyordu. İsrail’in cihatçılara desteği, El Nusra öncülüğündeki 27 Ağustos 2014 tarihli Kuneytre saldırısında iyice ayyuka çıktı. BM Ateşkes Gözlem Misyonu (UNDOF) yayınladığı raporlarla İsrail ile Suriyeli muhaliflerin işbirliğini deşifre etti.
Fehim Taştekin’in “İsrail Kaide’yi Destekler Mi? Destekler” başlıklı yazısında da benzer konular vurgulanmıştı. UNDOF raporu oldukça çarpıcı. UNDOF raporunda İsrail’in cihatçılarla defalarca temasa geçtiği ifade ediliyor. 11 Mart-28 Mayıs 2014 tarihleri arasındaki gelişmeleri içeren rapora göre Golan’daki İsrailli askerler ile cihatçılar arasında 59 kez temas yaşandı. Bu temaslarda cihatçılar ateşkes hattını geçerek 89 yaralıyı İsrail’in kontrolündeki tarafa taşıdı. Tedavisi tamamlanan 19 kişi ve 2 ceset tekrar Suriye tarafına geçirildi. İsrail askerleri çatışmaya giren muhaliflere iki kutu verdi. Raporda bahsedilen iki kutuda ne vardı? Herhalde şeker kutuları değildi bunlar! Kutuda mühimmat ya da sağlık ekipmanlarının olması kuvvetle muhtemel.
UNDOF’un raporu bununla da sınırlı değil. 12 Haziran 2013 tarihli raporda İsrail’in Suriyeli muhaliflere desteğinin daha erken başladığına işaret ediliyor. Bu rapora göre Golan’daki İsrailli askeri yetkili UNDOF’a, yaralanan 20 cihatçının İsrail ordusu tarafından tedavi edildiğini ve tekrar Suriye’ye gönderildiğini itiraf ediyor. Eklemek gerekir ki bu raporlar BM Güvenlik Konseyi’ne de sunuldu; ancak söz konusu İsrail’in “ulusal çıkarları” olunca doğal olarak raporlar ses getirmedi.
Evet, Suriye iç savaşı bir çeşit turnusol kâğıdı. Savaşın gidişine göre kimin nerede konumlandığını, kimleri desteklediğini görebilirsiniz. AKP’liler ağızlarını her açtıklarında İsrail’e saydırıyorlar. Fakat Suriye’de birlikte iş tutuyorlar. Nusra gibi radikal gruplar her zaman ABD-İsrail karşıtlığı üzerinden beslendi; ama sahada İsrail’in doğrudan ve dolaylı destekleriyle ihyâ oluyorlar. İşte Suriye iç savaşının özeti!
Sonuç olarak Tayyip’in Şam’da cuma namazı kılma hayalleriyle İsrail’in ve Körfez ülkelerinin Esad yönetimini devirme tahayyülü çoktan suya düştü. Mezhepsel dinamikleri sürekli kaşıyan bu yönetimler, Suriye’ye daha fazla kan ve gözyaşı getirdi. Milyonlarca insan Suriye’yi terk etmek zorunda kaldı. Çoğu insan yollarda hayatını kaybetti. Gitmek istedikleri yere ulaşanlar ise ucuz emek cehenneminin ortasına kaldı. AKP-Körfez ülkeleri ve ABD’nin dünyanın başına bela ettikleri cihatçılar da cabası…
bolsevik.org