Göçmenlere Çalışma İzni: Lütuf mu? Göz Boyama mı? – Engin Kara
Türkiye ile AB’nin bir süredir sürdürdüğü görüşme ve pazarlıkların sonucunda, geçtiğimiz haftalarda varılan uzlaşmanın detayları giderek netleşiyor. Türkiye’nin 3 milyar Euro alacağı anlaşmaya göre, bu para Türkiye’deki göçmenlerin ülke içerisinde istihdamını ve yaşam şartlarını sağlamaya yönelik kullanılacak. Göçmenlere çalışma izni verilecek. Ancak yanılgıya yer olmasın, zira göçmenlere bu imkânların sağlanacağı iddiaları, insan haklarına verilen değerden kaynaklanmıyor.
Reuters, Financial Times gibi gazeteler tarafından Eylül ayından itibaren duyurulmaya başlanan anlaşma arayışları, Kasım sonundaki zirveyle vücut buldu. Buna göre AB, Avrupa’ya yaşanan göçmen akışına karşı Türkiye sınırlarının denetimini “yardımcı” olacak. Göçmenlerin Avrupa’ya gitmesinin önüne geçebilmek için Türkiye’de göçmenlerin yaşan standartları iyileştirilmeye çalışılacak. Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçiş yapmış göçmenlerin Türkiye’ye iadesi sağlanacak.
Tüm bunların karşılığında ise Türkiye’ye AB tarafından 3 milyar Euro verilecek, ileriki süreçlerde Türkiye’ye AB ülkelerinde vize muafiyeti sağlanacak, AB üyeli süreci hızlandırılacak.
Ne pazarlık ama! Para ve vize muafiyeti karşılığında Akdeniz’e dikenli teller örmek! Yapılan anlaşmanın Türkiye Hükümeti için anlamı tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için verilecek olan siyasi ve maddi destek. AB ise söz konusu anlaşma, üye ülkelere yaşanan göçmen akışını durdurabilmeyi hedefliyor. İki taraf için de kirli çıkarlar söz konusu.
Resmi rakamlara göre Türkiye’de hâlihazırda 2 milyon 500 bin civarı göçmen bulunuyor. Bu göçmenlerin önemli bir kısmının hedefi Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşabilmek. Türkiye ile AB arasındaki anlaşma hem Türkiye üzerinden Avrupa’ya yaşanan akışı durdurabilmeyi, hem de Avrupa’da “istenmeyen” göçmenleri Türkiye’ye geri göndermeyi hedefliyor.
Mevcut göçmen sayısının bu denli fazla olması, şu an bile yüzbinlerce göçmeni insanlık dışı koşullara mahkûm eden şartların varlığında, daha fazla göçmenin nasıl Türkiye’de barındırılacağı meselesini gündeme getiriyor. Zaten Türkiye’ye verilecek olan 3 milyar Euro’nun özgülendiği kapsam da bu imkânların genişletilmesi olacak.
2015’in son günlerinde AB Bakanı Volkan Bozkır’ın mecliste AB Uyum Komisyonu’nda yaptığı açıklamalara göre, özellikle Suriyeliler gibi “geçici koruma statüsü”nden yararlanan göçmenleri ülke içinde istihdam edebilmek için Bakanlar Kurulu kararı ile çalışma izni verilecek. Hatırlatmak gerekirse Türkiye’de sadece Avrupa’dan gelenlere mültecilik statüsü veriliyor. Ancak Suriye’den gelen kitlesel göç dalgasının sonucunda yeni bir yasa hazırlamak zorunda kalan Hükümet, Suriyeliler için “geçici koruma” adı altında bir statü tanıdı. Bu statüye tâbi göçmenler pek çok haktan yararlanamazken, ülke içinde kalıcı bir korumaya da sahip değiller.
Bu durumda göçmenlere çalışma izni verilmesi ne anlama gelecek? Yanılsama olmasın; pek de isteyerek verilmeyecektir bu izin. Zira mevcut koşullarda özellikle Suriyeli göçmenler kayıt dışı çalışmak zorunda kalıyorlar ve bu durum aldıkları ücretin asgari ücretin bile çok altında kalmasına, herhangi bir haklarının bulunmamasına ve tamamen güvencesiz koşullarda sömürüye tâbi tutulmalarına yol açıyor. Madalyonun diğer tarafında ise bu koşullar sermaye için bir cennet anlamına geliyor. Göçmen işçi çalıştıran patronlar böylece maliyeti düşürmüş oluyorlar. Hükümet açısından ise daha ucuza çalışmak için bekleyen göçmen işçilerin bolluğu, işçi sınıfının siyasi olarak kontrol altına alınmasını daha da kolaylaştırıyor.
İşte ne AKP ne de Türkiye sermayesi, kendileri için böylesi niteliklere sahip olan bir tablodan bedavaya vazgeçmezlerdi elbette. Milyar Eurolarca ödenekler, vize muafiyeti, siyasi işbirliği… Hükümet duyurduğu gelişmelerin ne kadarını gerçekleştirebilir bilinmez. Ancak her durumda göçmenlerin kaderi üzerine devreye sokulacak herhangi bir hamle, Avrupa ve Türkiye egemenleri açısından kendi develerini gütmekten başka bir amaç barındırmıyor.
Emperyalist kapitalist sistem, Ortadoğu’da kendi yarattığı yıkımla milyonlarca insanı yerinden etti. Şimdi de kendisine yeni bir yaşam alanı arayan göçmenlerin Avrupa’ya girmesini engellemeye çalışıyorlar. Binlerce göçmen Avrupa’nın kapılarına ulaşabilmeye çalışırken, özellikle Akdeniz’de hayatını kaybetti. Aylan bebeğin kıyıya vuran cesedi hala hatırlarda. Ne var ki Aylan’ın arkasından timsah gözyaşı dökenlerin, insanlığa sunabileceği hiçbir imkân kalmadı.
Her geçen gün daha da keskinleşen çelişkinin bir tarafında kasalarını doldurmanın peşinde koşanlar, diğer tarafında sadece yaşamak için bile mücadele etmek zorunda olanlar. İnsanlığın kaderi, bu terazinin hangi kefesinin yere çakılacağına bağlı. Ya milyonlar için yaşam hakkı bile bir rüya olacak, ya da kapitalist zincirler paramparça olacak. Başka çıkar yol kalmadı.
Marksist Bakış
Bolsevik.org