Gerçekçi Bir Yoksulluk Anlatısı: Leyla’nın Kardeşleri – Fikret Seyhan

Gerçekçi Bir Yoksulluk Anlatısı: Leyla’nın Kardeşleri – Fikret Seyhan

Geçtiğimiz yıl Cannes’da prömiyerini yapan ve Türkiye’de de mart ayından itibaren MUBİ üzerinden yayınlanan Leyla’nın Kardeşleri filmi İran sinemasının son dönemdeki en çarpıcı filmlerinden birisi olarak karşımızda duruyor. Filmin anlatısı Leyla ve dört erkek kardeşinin krizlerle sarsılan İran’da işsizlik ve yoksulluk sarmalından çıkma çabasına odaklanıyor. Karşılarına ise geleneksel ve oldukça tutucu aile ilişkilerinden, İran’a ABD ve ortakları tarafından uygulanan yaptırımlara kadar pek çok engel çıkıyor. 

İran’ın yakın dönem hikâyesini bilmek filmi anlamlandırmak açısından önem taşıyor. Trump döneminde başlayan yaptırım süreci İran’ın nükleer programını durdurmadı ancak yaptırımların özellikle emekçi sınıflar üzerinde yıkıcı etkileri oldu. Ekonomisi petrol ve doğalgaz ihracatına doğrudan bağımlı olan İran’ın ambargo nedeniyle gelirleri ciddi oranda düşerken enflasyon ve işsizlik ciddi bir sorun haline geldi. İran riyali yaptırımlar sürecinde filmde de konu olduğu üzere ciddi bir devalüasyona uğradı ve Leyla’nın ailesini olduğu gibi milyonlarca aileyi derin bir yoksulluğa sürükledi. 

Hikâyenin merkezinde Leyla’nın bulunması, film üzerine yapılan tartışmalarda, doğal olarak, genç bir kadının ataerkil bir aile yapısı içerisinde ayakta kalma mücadelesinin odağa yerleşmesine yol açıyor. Leyla’nın babası İsmail’in bütün amacı, Jourablou ailesinin reisliğini elde ederek kendisinin aşiret içinde o güne değin süregiden görünmezliğine son vermektir. Bunun için ödenmesi gereken bir bedel vardır: Dört oğlu ve kızının belki de yoksulluk bataklığından kurtulabilmesinin tek anahtarı olan 40 altını aşiret büyüklerinden Bayram’ın çocuğuna hediye etmek… Leyla, aile içerisinde buna engel olmak isteyen tek kişidir. Erkek kardeşleri, belki de ellerindeki son şans kayıp gitmesine rağmen babalarının hayatta en çok beklediği şey olan aile içi iktidar koltuğuna oturmasının önüne geçmek istemezler ve Leyla’yı mücadelesinde yalnız bırakırlar. 

Filmde anlatılan Leyla’nın hikâyesiyle günümüz İran toplumunda Molla rejiminin baskılarına karşı mücadele eden milyonlarca kadın arasında bir paralellik kurmak mümkün. Molla rejimine karşı süren mücadelenin yakın dönemde en güçlü unsuru kadın hareketi oldu. Mahsa Amini’nin katledilmesinin ardından başlayan isyan dalgası da kadınların özgürlükleri için kararlı bir şekilde sokağa çıkarak toplumun rejimden hoşnutsuz kesimlerini mücadeleye itmesiyle hayat buldu. Filmdeki Leyla karakteri bir nevi bu özgürlük arayışına ilham veren güçlü kadın figürünün gündelik bir örneğidir. Karakteri canlandıran Taraneh Alidoosti’nin geçtiğimiz Aralık ayında isyana destek vermek için “jin, jiyan, azadi!” yazılı bir dövizle başı açık bir şekilde fotoğraf paylaştıktan sonra tutuklandığını hatırlatalım. 

Buraya bir dipnot düşmek gerekirse hem Mahsa Amini protestoları hem de Leyla’nın Kardeşleri filmi bize ataerkil düzenin tek kurbanının kadınlar olmadığını da gösteriyor. Filmde, baba İsmail’in aile reisi olma konusunda gösterdiği hırs, Molla rejiminin iktidara tutunma hırsını aratmıyor. Dahası İsmail’in hırsı aynı zamanda Leyla’yla birlikte dört erkek çocuğunu da yıkıma sürüklüyor. Leyla bütün çabalarına rağmen erkek kardeşlerini bu yıkıma engel olmaya ikna edemiyor ve bir noktada karşı karşıya gelmelerine de neden oluyor.

Leyla ve ailesinin yaşadıklarını film özelinden gerçek yaşama yansıtacak olursak karşımıza pür bir dünya tablosunu dramatize etmeden çıkarıyor. Tüm dünyada işsizlik, yoksulluk, borçluluk gibi meseleler emekçi sınıfların hayatını cehenneme çeviriyor. Dünyanın hemen her dakika bir noktasında Leyla’nın kardeşi Ali Rıza gibi emekçiler işten hakları gasp edilerek atılıyor. Tıpkı Perviz’in tuvalet yıkama işinde çalışması gibi sayısız insan herhangi bir geleceği olmayan, tamamen insan ömrünü tüketmeye odaklanmış ve ölmemesine yetecek kadar ücret getiren işlerde çalışıyor. Tıpkı Manuşehr sayısız insan da yoksulluktan çıkışın yolunu dolandırıcılıkta ve suça bulaşmakta arıyor. Veya Leyla’nın bir diğer kardeşi Ferhad gibi anlamsız hayatını vücut geliştirme gibi uğraşlarla anlamlandırmaya çalışıyor.

Kapitalizm insanlığa insanca bir hayat sunamadığı ölçüde filmde sembolize edilen her bir karakteri farklı çehrelerde yeniden üretmeye devam edecektir. Bütün ömrünü yoksullukla mücadeleyle geçirecek, ondan çıkış yolunu bulamayacak, öfkesini kendinden farklı olana gösterecek ve bu debdebe içerisinde gün ışığı görmeden göçüp gidecek…

KATEGORİLER