Gençliğin Eğilimleri Üzerine – V. U. Arslan

Gençliğin Eğilimleri Üzerine – V. U. Arslan

Gençler içerisinde dinsel-muhafazakarlığın azalmakta olduğuna dair yeni yeni araştırma sonuçları yayınlanmaya devam ediyor. Bu eğilimin varlığı İslamcı kanat içerisinde de görülmekte olduğundan konu sık sık gündeme geliyor. İslamcı cenahta gençliğin ateizme ve deizme yöneldiği, “öteki” mahalleye kaydığı, “kayıp” nesillerin yetişmekte olduğu türünden kaygılar, uyarılar, hayal kırıklıkları yazılıp çiziliyor.

Bu konuyu araştıran son rapor KONDA’dan geldi. Türkiye’de 15-29 yaş arası gençlerin hayata bakışlarında ve yaşam şekillerinde son 10 yılda neler değiştiğine dair hazırlanan araştırmada da benzer eğilimler kendisini gösterdi. Bazı sonuçlar şöyle:

– Gençler ülke geneline kıyasla çok daha eğitimli, çok daha modern, internetle çok daha ilişkili ve kültürel olarak çok daha aktif.

– Gençlerin inanç seviyesi ve örtünme oranları da ülke geneline göre daha düşük.

– Bekar olan gençlerin oranı 10 yıl içinde yüzde 60’tan yüzde 75’e çıktı. Evlilerin oranı ise yüzde 39’dan 19’a düştü.

– Gazete okuyan gençlerin oranı ise yüzde 72’den yüzde 22’ye düştü.

– 2008’de hayat tarzını ‘modern‘ olarak tanımlayanların oranı yüzde 34 iken bu oran 2018’de yüzde 43’e yükseldi.

– ‘Düzenli olarak oruç tutarım‘ diyenlerin oranı yüzde 74’ten yüzde 58’e, ‘Düzenli olarak namaz kılarım‘ diyenlerin oranı da yüzde 27’den yüzde 24’e düştü.

Bozuk Düzenin Adı: AKP Diktası

Şu an Türkiye’de kokuşmuş bir rejim hüküm sürüyor. Gençliğin AKP’ye ve AKP’nin bayraktarlığını yaptığı değerlerden soğuması kadar doğal bir şey yok. İslamcılık ve muhafazakarlık da bunlardan nasibini alıyor. Dindar nesil yetiştirme hayalleri kuranlar için gerçekten büyük hayal kırıklığı. İslamcı tayfa üzgün, kızgın. Ama çürümüş rejimin fanatik yandaşları ne bekliyordu ki! Abdurrahman Dilipak gibileri bir zamanlar ana akım medyada boy gösterip mazlum demokrat muhafazakarlar olarak kendilerini pazarlıyorlardı. Uysal bakışları, tatlı dilleri ile demokrasi havarisi kesilenler de bunun gibi tiplerdi. Ama zaman bunların kuzu postu giymiş kurtlar olduğunu kanıtladı. Bugün zorbalığın ve toplumsal çürümenin timsali durumundalar. Üstelik iktidarda kalmak için dini en aşırı boyutta istismar ettiklerini görmemek için kör olmak gerekir. Şimdi A.Dilipak’ın temsil ettiği değerlerin, savunduğu görüşlerin irtifa kaybetmesinden daha doğal ne olabilir ki! Daha eğitimli ve yarı aydın karakteri daha da belirginleşen gençlik, AKP’nin yandaş medyasının papağan gibi tekrarladığı yalanlara kanmıyor. Tiksinme beraberinde kopuşu getiriyor. İran’da Molla rejimi de emekçilere ve gençliğe o kadar çektirdi ki bugün İran gençliğinin çoğunluğunun İslam ile ilişkisi kalmamış durumda. Rejimin kendisi de sadece ve sadece kaba kuvvetle iktidara tutunuyor. AKP için de benzer bir durum söz konusu. Halkı birbirine düşman eden, ayrıştıran, kutuplaştıran, kötülük saçan bir iktidar var karşımızda. Paraya aç, yiyici, emekçi düşmanı ve eli sopalı bir tek parti rejimi… Saadet Partisi gibi İslamcılık içerisinden gelip AKP’ye muhalif olanlar yok değil, ama RTE öyle domine eden bir figür ki istisnalar İslamcı projeyi kurtarmaya yetmiyor. 

Siyasal Sonuçları Olur mu?

Sadece gençlik içerisinden değil, doğrudan menfaatle iktidara bağlanmamış ciddi bir kesim, AKP rejiminden kopuyor. Türkiye ucuz sömürü cehennemi haline geldi, gençliğin geleceği yok. Tabandan kayda değer bir dip akıntısı bulunuyor. CHP’nin bu dip akıntısı ile buluşması mümkün değil. Zaten onların beklentisi de seçimlerde bir miktar oy kaymasından fazlası değil. Biz sosyalistlerin isteği ve beklentisi ise çok daha fazla. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki şayet Türkiye’de devrimci hareket kendisini gösterebilse gençlikteki kayma sosyalizmle buluşacaktır. Şimdiden sosyalist çalışmalara katılan sağ kökenli aile çocuklarının sayısında bir artış gözlemleyebiliyoruz. Artan oranda türbanlı kadın sosyalist mücadeleye ilgi duyuyor veya mücadelenin bir parçası olma yolunda ilerliyor. Bu eğilimin güçlenmesi yada kalıcı olması sosyalistlerin ne yapacağına bağlı. Eğer sosyalistler sınıf perspektifli, eşitlikçi bir karşı koyuşu güçlendirirlerse sağdan gelip sosyalizm mücadelesine katılanların hızlanacağı kesindir. Fatih Maçoğlu’nun “komünist başkan” namıyla ülkenin gündemine geldiğinde bu kadar çok ilgi bulması boşuna değil. Başarı, örgütlü gücü arttırmak, gençliğin ve emekçilerin yaşamına dokunabilmekten geçiyor. Türkiye olağanüstü bir sıkışma yaşıyor. Sistemin yozlaşması ve baskısı artarken düzenin alternatifi olarak sosyalistlerin güçlenmesi gayet olası. Koşullar olgunlaşıyor, gerisi siyasi öznelere kalıyor.    

KATEGORİLER