Gazze Savaşı’nda Askeri ve Politik Durum – Veli Umut Arslan

Gazze Savaşı’nda Askeri ve Politik Durum – Veli Umut Arslan

Büyük savaşların uzun yıllara damga vuran sonuçları olur. İsrail’in Gazze’deki direnişi bitirmek için giriştiği topyekûn savaşın nasıl sonuçlanacağı sadece Filistin’i değil bütün bölgeyi etkileyecektir. Şimdiye kadar işlerin İsrail için pek parlak gitmediği görülüyor. Filistin cephesindeyse direnişin askeri kapasitesi yerli yerinde duruyor. Gazze hakkında yapılan haberler bazen tüm çatışmayı Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugaylarının yürüttüğü izlenimini veriyor. Aslında direniş içerisinde farklı siyasi ve ideolojik bloklara bağlı en az 12 farklı silahlı grup bulunuyor. Bunlar içerisinde Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) ile Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC)’ni hatta Hamas’ın rakibi El Fetih’e bağlı olmakla birlikte El Fetih’e aykırı davranabilen El Aksa Şehitleri Tugayı’nı da sayabiliriz.

İsrail Savunma Güçleri (IDF) Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi savaşın 2024 yılı boyunca süreceğini söylerken hem İsrail kamuoyunu hem de aslında tüm dünyayı uzun bir savaşa hazırlamak istiyor. Zira İsrail açık şekilde propaganda savaşını kaybetti. Tüm dünyada her hafta milyonlarca eylemci İsrail’in katliamlarına karşı sokaklara dökülüyor. Bu eylemlerde sol ve sosyalist güçler başı çekiyor. İsrail’e kalkan olan NATO güçleri kendi ülkelerinde ağır baskı altında. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda (BMGK) Gazze’ye acil insani yardım için ateşkes kararı sadece ABD vetosu sayesinde onaylanmadı. Oylamada İngiltere bile çekimser oy kullandı. İsrail ateşkes çağrılarını Hamas’a nefes aldıracağı, operasyonu zayıflatacağı ve yakalanan momentumun kaybedilmesine yol açacağı gerekçesiyle şiddetle reddediyor. Diğer taraftan dünya kamuoyunda baskılara göğüs geren Biden yönetimi İsrail’i elini çabuk tutması için sıkıştırıyor.

Gazze’de savaş uzadıkça İsrail askeri kayıpları da artıyor. Gazze’ye saldırı başladığından bugüne kadar toplamda 180 İsrail askeri hayatını kaybetti. İsrail kamuoyu bu tarz kayıplara alışkın değil. Gerek rehinelerin gerekse de asker ailelerinin hükümet ve genel kamuoyu üzerinde önemli oranda baskı yapma kapasitesi bulunuyor. Kesin bir zafer ufukta görünmediği ölçüde zaten ağır baskı altında olan Netanyahu iktidarı ateşkese mecbur kalabilir. Bu durumda Netanyahu ve aşırı sağcı ortaklarının iktidarda kalması mümkün olmayacaktır. Netanyahu’nun kişisel kaderi savaşla eşleşmiş durumda.

Askeri Denge

İsrail ordusu Gazze Şeridi’nin kuzey yarısını adeta yok etti. Kuzeydeki Gazze şehri ile Beyt Hanun çok büyük ölçüde İsrail ordusunun denetimine girdi. Gezze Şeridi’nin orta bölgesindeki Deyr Balad’da çatışmalar sürüyor. Şu ana kadar 22 bini aşan Gazzeli katledildi. Yüz binlerce insan Gazze’nin güneyindeki Refah ve Han Yunus’a sürüldü.

İsrail şimdiye kadar 8 bin Hamas militanını öldürdüğünü 500’ünün teslim olduğunu duyursa da bu sayıların epey abartılı olduğu konusunda genel bir kanaat mevcut. Gazze’de sadece Hamas’ın 30-40 bin savaşçısı olduğu düşünüldüğünde İsrail’in Hamas’ı yok etme planının ne kadar zor olduğu ortaya çıkar. Üstelik İsrail Hamas’ı hatta diğer tüm direniş örgütlerini yok etse bile direniş fikrini yok edemeyecek. Ve direniş yeniden başka liderlerle ya da başka örgütlerle mücadeleye devam edecektir. Örneğin Batı Şeria’da El Fetih’in pasifliğine tepki olarak ve El Fetih’in kontrolüne rağmen gençlik içerisinden Aslanlar Yuvası ya da Nablus Tugayı gibi örgütler türemiş ve İsrail’e karşı silahlı mücadeleye girişmişti.

O halde Gazze’deki Filistinlileri yok etmeden Gazze’de direniş bitirilemez. Bunu iki yolu var: Birincisi soykırım, ikincisi Gazzelilerin Mısır’ın Sina Çölü’ne sürülmesi. Soykırım seçeneği günümüz dünyasında mümkün değil, ama İsrail Gazzelileri Sina Çölü’ne sürme seçeneğini epey zorladı. Ama bu teklif Sisi için kabul edilemez. Peki bu durumda Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetinin hedefi ne? Macron’un “İsrailli yetkililerin nihai hedeflerinin ne olduğunu daha açık bir şekilde tanımlamaları gerektiği bir ana geldiğimizi düşünüyorum.” şeklindeki demeci bu konuya işaret ediyor. İsrail neyi hedefliyor? Gazze’nin kontrolünün Hamas’tan alınıp El Fetih’e devrini mi? Direniş ruhu kırılamasa da Hamas ve diğer örgütlerin belinin kırılması ve buna ilaveten direnişi besleyen Mısır sınırını İsrail’in elinde tutması mı?

Bu hedeflerin başarılması da oldukça zor görünüyor. Hamas ve diğer direniş örgütlerinin hala on binlerce savaşçısı ve lider kadroları Gazze Şeridi’nin güney bölgesindeler. İsrail halen hiçbir üst düzey Hamas yöneticisinin öldürüldüğünü duyuramadı. Rehin takası hariç tutulursa hiçbir İsrailli rehineyi kurtaramadı ve Gazze’nin altındaki tünellerin işleyişine bir çözüm üretemedi. Filistin direnişinin emir komuta düzeni işlemeye devam ediyor. Lider kadroların Gazze’nin güneyindeki tünellerde savaşı yönettiği tahmin ediliyor.

Öte yandan İsrail işgalinin bundan sonraki kısmı daha da zor olacak. 2 milyon insanın Refah ve Han Yunus’tan ibaret küçücük bir alana sıkıştığı bir ortamda İsrail ordusunun ilerlemesi ve Filistinli direnişçileri seçerek hedef alması ne kadar mümkün olabilir. Sokak sokak ve ev ev çatışmak için İsrail ordusunun büyük çapta asker kaybını göze alması gerekiyor. Sivillerin rastgele öldürülmesi dünyadaki tepkileri daha da arttıracağı için İsrail’in işini daha da zorlaşacaktır. Sivillerin Mısır’a sürülmesi mümkün değil, Mısır böyle bir girişimi savaş sebebi sayacağını ilan etti. Sivillerin tekrar Gazze’nin kuzeyine sürülmesi de çok zor, çünkü o bölgede yıkıntılardan başka birşey kalmadı. Üstelik direnişçilerin sivillerin arasına karışarak kuzeyde direnişi yeniden yükseltmeleri ihtimali de var.

İsrail, 7 Ekim saldırılarından sorumlu tuttuğu Yahya Sinwar ve Muhammed Deif gibi Hamas liderlerini öldürmeyi başarıp bunu bir zafer olarak ilan edebilir ve böylelikle kendisini çıkmazdan kurtarmayı deneyebilir. Ama bu durumda Hamas da zafer ilan edecektir ve örgütün halk içindeki popülaritesi hiç olmadığı kadar artacaktır. Hamas’ın lider kadrolarının kaybını telafi edebildiği geçmiş deneyimlerle bilinmektedir.

Bölgesel Sonuçlar

Geçtiğimiz günlerde İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant 7 cephede birden savaştıklarını söyledi. Bu cepheler Gazze, Batı Şeria, Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve İran. Hizbullah kısmi saldırılarla İsrail ordusunun önemli bir kısmını kuzeyde meşgul ediyor. Yemenli Husiler Kızıldeniz’de uluslararası ticareti darbeleyen girişimlerle can sıkıyor ve tabi bütün bu operasyonların arkasında İran var. ABD ise Kızıldeniz’de iki Husi botunu batırarak misillemelerde bulunacağını göstermiş oldu. Buna cevap olarak İran bir fırkateyni Kızıldeniz’e gönderdi.

İran ve ortaklarının kontrollü bir şekilde ABD-İsrail cephesine baskı yapmak istediği görülüyor. Bütün bunlar ABD’yi zorlayan gelişmeler. Zira ABD Ortadoğu’da yeni bir savaşa çekilmek istemiyor. Afganistan’da yaşadıkları hezimetin acı anıları çok taze. Hemen öncesindeyse Irak’ta yaşanan hezimetleri mevcut. Ayrıca ABD’nin önceliğini Ortadoğu’dan Asya Pasifik’e kaydırmak istediği de biliniyor.

İşte bu koşullarda İran baskıyı tırmandırarak ABD’nin İsrail’e operasyonu çabuk bitirmesi yönünde baskı yapmasını istiyor. İsrail’in Hamas’ın belini kırmak için her şeyden çok zamana ihtiyaç duyduğunu onlar da gayet tabi biliyorlar. Gazze Savaşı ne kadar hızlı sonuçlanırsa İsrail’in başlangıçtaki hedeflerinden vazgeçmesi o kadar kesin olacak. Tersinden İran Hamas’ın ezilme ihtimalini göze alamaz. Zira Hamas’tan sonra sıranın Hizbullah’a ve diğer İran hedeflerine geleceğini öngörmek için kâhin olmaya gerek yok.

Filistin meselesinde Türkiye’nin ve diğer Arap ülkelerinin oynadığı ikiyüzlü oyunları bu yazıda anlatmaya gerek yok. Aynı şekilde İslamcıların AKP’nin ikiyüzlülüğünü nasıl görmezden geldiğini ve kahve-kola protestolarıyla halkı aldattıklarını uzun uzun anlatmamıza gerek yok. İş ezilen Kürt olunca İslamcıların nasıl şoven milliyetçiler haline geldiğini de ikiyüzlülükler listesine ekleyebiliriz. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Filistin’e tutarlı şekilde destek çıkanların sosyalistler olması derin izler bırakacaktır.