Fethullahçılar Gitti; Başkaları Geldi – Çağın Erdinç
Son zamanlarda birçok radyo ve televizyon programında eğitim sistemi eleştiriliyordu. Kendisine “hoca” diye hitap edilen güruh, tek ses olup “Evrimin tüm kalıntıları eğitim sisteminden silinmeli; Hazreti Adem ve Havva anlatılmalı” diyordu.
Milli Eğitim Bakanlığı “akıl hocalarının” çağrısına kayıtsız kalmadı. Bakanlık, zaten birkaç paragrafla değinilen ve anlaşılmaz bir şekilde anlatılan Darwinizmi müfredattan tamamen çıkarttı. Böylece eğitim sistemini ayakta tutan son bilimsel temeller de sökülüp atılmış oldu. Ayrıca, AKP’ye yakın olan Eğitim Bir Sen’in ve cemaat “önderlerinin” önerisiyle “Atatürkçülük” kavramı sosyal bilimler müfredatından çıkartıldı. Burada odaklanılması gerek asıl konu, Atatürkçülüğün müfredatta kalıp kalmaması değil, cemaat önderlerinin ve yandaş sendikanın bir sözünün iki edilmemesi…
“Dokunan Yanar!”
AKP’nin Fethullahçılardan hesap sorma samimiyetsizliği gün gibi ortada. Fethullahçılarla AKP’nin kol kola yürüdüğü süreçte AKP açısından her şey güzeldi. Mavi Marmara, Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması, 17-25 Aralık, 15 Temmuz derken kanlı bıçaklı düşman haline geldiler. Mesele cemaatin devlet kadrolarına yerleşmesi ve devleti idare etmesi değildi. Mesele, cemaatin AKP’ye karşı harekete geçmiş olmasıydı. Aksi halde gül gibi geçinip giderlerdi! Araları tamamen koptuğunda “kandırıldık” masallarıyla cadı avı başlattılar. Bugüne kadar Fethullahçıların kumpaslarıyla cezaevlerinde yatan ve Fethullahçılara karşı ölümüne kavga yürütenler bile bugün içeride. Ahmet Şık dün Gülen Cemaati’ne dokunduğu için hapisteydi; bugün AKP’ye dokunduğu için hapiste. Ahmet Şık’ın Fethullahçılar tarafından tutuklandığı süreçte söylediği “dokunan yanar” sözü güncelliğini koruyor.
“A” Cemaati İle “B” Cemaati Arasındaki En Kısa Yol: AKP
Mağduriyetten “mağruriyet” çıkartan AKP için kol kola gezecek cemaatler bitmez. Yeter ki o cemaatler gücünün sınırlarını bilsin ve AKP’ye biât etsin! Bu durumda biât eden cemaatlerin eğitim sistemine dair ricaları bile emir telakki edilir! Aksi halde, kendisine spor salonu tesis edilmediği için AKP’yi eleştiren Alparslan Kuytul’un cemaatine yapıldığı gibi aforoz edilme süreci başlar. AKP iktidarının mantığı şu: “Bize dokunmadığı sürece cemaatler bin yaşasın!” Öyle ki, eğitim sistemini bile onların önerisiyle şekillendiriyorlar. Bu gidiş çok tehlikeli. Kız çocuklarının okumasını haram olarak nitelendirenler, çocukların geleceği konusunda söz sahibi oluyorlar.
Bu gidişe nasıl dur diyeceğiz? Şunu net bir şekilde ifade edelim: Bu gidişe dur demek için kutuplaşmanın bir tarafında durmak işleri daha da zorlaştırır. Bilimsel eğitim ve kaygısız bir gelecek için AKP’ye karşı mücadelenin sağlam temellere oturtulması lazım. Salt laiklik ekseninden mücadele hiçbir çıkış getirmez. Elbette ki laikliği savunacağız; fakat laikliği savunurken AKP’nin yarattığı kutuplaşmanın bir tarafında konumlanırsak işimiz çok zor. Kutuplaşmanın bir tarafında yer almakla değil, kutuplaşmanın ortadan kalkmasına yönelik mücadeleyle geleceğimizi kazanabiliriz.
AKP’nin tabanında ezilen, sömürülen yüz binlerce emekçi var. Yeni Çeltek belgeselinde Çetin Uygur’un söylediği gerçekle hareket etmek çok önemli: “Madenden bir taş işçilerin başına düştüğünde, Alevi mi Sünni mi diye bakmaz. O taş hepimize düşer”
Önümüzdeki süreç çok önemli. Başkanlık yürürlüğe girerse “akıl hocalarının” müdahale alanı sadece eğitim sistemi olmayacak. Öte yandan, tek adam yönetimi altında işsizlik, ekonomik kriz ve belki de maceracı dış politikanın bir sonucu olarak savaşlar kapımıza dayanacak. Mücadele etmenin gerekliliğin ötesinde mecburiyet arz ettiği bir süreçten geçiyoruz.
bolsevik.org