Enkazdan Başka Felaketler Çıkmasın – Rahman Yetim
Depremde alınmayan önlemler nedeniyle on binlerce insanın hayatını kaybetmesinin ardından, hayatta kalan depremzedeler enkaz atıkları tehdidiyle karşı karşıya. Halkın yaşam alanlarının yakınına dökülen enkaz atıkları insan sağlığı ve ekosistem için zararlı pek çok kimyasallar içeriyor. İzolasyon maddelerinde kullanılan asbest gibi kimyasallar, zararlı plastik türevleri bu maddelerin başında geliyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bir dönem müsteşarlık yapmış bir isim olan Prof. Dr. Mustafa Öztürk plansız bir şekilde kaldırılan ve sulak alanlara yığılan molozların nasıl bir risk yaratabileceğini şöyle özetliyor: “Bu yıkıntı atıkları toprağı kurutur ve kimyasını bozar. Sulak alana verildiği zaman sulak alanın ekolojik dengesini bozar. Ve sulak alanı sulak alan olmaktan çıkartır. Uzun vadeli kirliliğe neden olduğu için ve içerisinde asbest gibi benzeri tehlikeli atıklar da varsa burada daha büyük riskler, daha büyük tehlikeler oluşabilir.”
Binlerce binanın yıkıldığı ve depremden en ağır etkilenen kentlerden biri olan Hatay’da enkaz kaldırılmasına devam ediliyor. Moloz dökme alanlarından biri de Samandağ ilçesi. İlçede özellikle kuşların yaşam alanı olan sazlık ve sulak alanların moloz yığınlarıyla doldurulması halkın da tepkisini çekiyor. Mart ayı sonunda Çiğdede Mahallesi halkı çadırkente ve denize yakın bir alana moloz dökülmesine tepki göstermiş ve hafriyat kamyonlarının önünü kesmişlerdi. Nisan ayının ilk haftasında da Samandağ’a bağlı Yeşilköy’de hafriyat dökümüne karşı çıkan halka jandarma saldırısı gerçekleşmiş ve 20 kişi gözaltına alınmıştı. Halk sonrasında yaşam nöbetine başlamıştı.
Depremzede halkın tepkisinin nedeni açık. Kimse yaşam alanında asbest solumak, yeni bir sağlık tehdidiyle karşı karşıya kalmak istemiyor. Yıkılan evlerin büyük çoğunluğu inşaatlarda asbest kullanımının yasaklanmasından önce inşa edildi. Dolayısıyla ortada ciddi bir sorun olduğu açık.
Ancak iktidar seçimler yaklaşırken bölgede inşaat faaliyetlerini hızlıca başlatmanın derdinde. Zira yarattığı enkazın üzerini örtmesi gerekiyor. Bu yapılırken ne ilgili meslek odalarının ne bilim insanlarının ne de halkın görüşü dikkate alınıyor. Geçtiğimiz günlerde 77 sivil toplum kuruluşu bir araya gelerek bu konuda taleplerini şöyle aktarmıştı:
- Depremden önce ve sonrasında belirlenmiş hafriyat depolama yerleri dışındaki tüm döküm işlemleri acilen durdurulmalıdır. Belirlenen alanların ise listesi ve konumları kamuoyuna açıklanmalı, TMMOB, kent/ekoloji örgütleri ve yerel temsilcilerin bu alanları denetlemesine izin verilmelidir. Çok sayıda kimyasal içeren enkaz atıkları, tehlikeli atık depolama şartlarını karşılayan, sızdırmazlığı sağlanmış depo alanlarında tutulmalıdır.
- Enkaz kaldırma işlemleri sulama yapılarak, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gerekli önlemler alınarak sermaye odaklı değil ekolojik dengeyi koruyan, emekçilerin hayatını koruyacak bir biçimde yapılmalıdır.
- Yıkılan ve hasarlı evlerin asbest ve başkaca tehlikeli madde içerip içermediğine dair envanter kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
- Asbest ve tehlikeli kimyasal içeren hafriyatlar bilimsel yöntemler ile ayrıştırılıp bertaraf edilmeli, yaşam döngüye zarar vermeyecek biçimde depolanmalıdır.
- Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı başta olmak üzere, enkaz kaldırma ve döküm çalışmalarından sorumlu kamu kurumları ile ekoloji örgütleri, meslek odaları, kent konseyleri, sendikalar vb. yerel tüm öznelerin içinde olduğu şeffaf işleyen ortak koordinasyonlar kurulmalıdır.
Bu taleplerin dikkate alınmasını ve enkaz kaldırma sürecinin halkın sağlığını gözetecek şekilde gerçekleştirilmesini istiyoruz. Rantı ve siyasi çıkarlarını ön plana alan iktidara karşı yaşam alanlarımızı savunma konusunda mücadelemiz sürecek.