(El Kaide’yi) Eğit; (IŞİD’i) Donat!
Uzun süredir ABD ve Türkiye arasında yoğun diplomasi ve istihbarat trafiğine neden olan “eğit-donat” projesinde imzaların atıldığı öğrenildi. Söz konusu projenin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve ABD ‘nin Ankara Büyükelçisi John Bass tarafından imzalandığı açıklandı.
Evet, Türkiye ve ABD arasında imzalar resmen atıldı. Bugünün “ılımlı” Suriyeli muhalifleri yarının selefi cihatçıları olarak Türkiye’de belirlenen yerlerde eğitim alacak. Sadece eğitim değil. Silah ve mühimmat desteği de eğit-donat’ın kapsamı dahilinde bulunuyor. Sendika.org’un dün (19 Şubat Perşembe) ulaşıp paylaştığı görüntüler, muhaliflere yönelik zaten ciddi boyutlarda devam eden desteğin eğit-donat’ta imzaların atılmasıyla nasıl açıktan yürütüldüğünü ortaya koydu. Belgeleriyle ve fotoğraflarıyla beraber yayınlanan haberde dün Hamburg havaalanına inen ve Lufthansa Havayolları’na ait bir uçaktan siyah folyo ile sarılı 16 paletin içerisinde “isyan bastırma mermisi” olarak bilinen kırmızı uçlu zırh delici mermilerin taşındığı açıkça görülüyor. Haberde, ABD’den yola çıkan malların önce İzlanda’ya, İzlanda’dan da Almanya Hamburg’a getirildiği, Hamburg’dan Frankfurt’a gittiği belirtiliyor. Büyük olasılıkla bugün (20 Şubat Cuma) akşam da Lufthansa Havayolları’na ait bir uçakla Frankfurt’tan Türkiye’ye hareket edeceği vurgulanıyor.
Söz konusu mermiler bugünün “ılımlılarına” veriliyor; ancak bu mühimmatın yarının “cihatçılarının” eline geçeceğini uzak ve yakın tarihin birçok örneğinde gördük. Örneğin Kasım ayında ABD’nin Hareket Hazm ve Suriye Devrimcileri Cephesi’ne verdiği Tow Anti Tank Füzeleri ve Grad roketleri bugün El Kaide’nin elinde.
Projenin nelere yol açacağına dair birçok yazıyı Marksist Bakış ve Bolsevik.org’da yayımlamıştık. AKP’nin ve ABD’nin söz konusu proje ile selefileri palazlandırdığını her fırsatta söyledik. Güncelliğini hala koruması hasebiyle 8 Kasım 2014’te Bolsevik.org’da yayımlanan “Bizim Tayyip Üfüredursun Eğit(ilip) Donat(ılanlar) El Kaide’ye Katılıyor.” yazımızın önemli noktalarını hatırlamakta yarar görüyoruz.
Bilindiği gibi Kasım ayında Hareket Hazm’ın ve Suriye Devrimcileri Cephesi’nin silahlarını selefilere teslim etmesine rağmen ABD eğit-donat stratejisini ısrarla uygulamaya devam edeceğini ilan etmişti. Söz konusu yazımızda bu ısrarın yol açacağı sonuçları şu cümlelerle vurgulamıştık: “…Böylece ABD’nin Suriye’deki Eğit Donat politikasının saçmalığı fiilen gün yüzüne çıkmış oldu. Ancak vurgulamak gerekir ki sözünü ettiğimiz olay, ABD’nin Eğit-Donat stratejisinin ilk başarısızlığı değil. ABD, aynı stratejiyi geçmişte Pakistan’da da uyguladı. CİA desteğiyle uygulanan Eğit-Donat politikasıyla Afganistan’da savaşan İslamcı guruplara Pakistan’da eğitim verildi. ABD, bu eğitimlere toplamda yaklaşık 3 milyon dolar harcadı. Sovyetler Afganistan’dan çekildikten sonra, Afgan mültecilerin yerleştirildiği Diyubendi Medresesi, başlarda temsil ettiği ‘’ılımlı İslam’’ çizgisinden hızla uzaklaştı ve Selefi yola dümen kırdı. Hatta Taliban, bu medresenin içerisinde örgütlenerek ortaya çıktı. ABD’nin parasıyla eğitilip donatılan Diyubendi Medresesi’nin süreç içerisinde selefileşmesi, bugün yaşadığımız sürece tarihin aynasından baktığımızda son derece önemli bir olay.
ABD, geçmişte uyguladığı hatalı stratejilerinin sonuçlarını görmezden gelerek bugün aynı stratejiyi Suriye sahasında deniyor. Pakistan’da, Afganistan’da, Irak’ta ve Ortadoğu’nun genelinde tarihin bizlere öğrettiği ve hala öğretiyor olduğu net bir şey var: İslamcı gurupların arasındaki çizgiler son derece muğlaktır! Dün ‘’ılımlı’’ dediğiniz bir gurubun bugün ‘’radikal’’ gurupların arasında savaşıyor olmasına şaşırmamak gerekir. Zira, Pakistan’daki Diyubendi Medresesi de başlarda ‘’ılımlı’’ bir karaktere sahip gibi görünüyordu; fakat süreç ilerledikçe bu ılımlı gibi gözüken medrese selefileşti ve içerisinden ‘’Taliban’’ gibi bir örgütü çıkarttı. Savaşan islamcı gurupların ‘’fıtratında’’ değişkenliğin ve geçişkenliğin olduğunu vurgulamak lazım. Güçlü olan radikal islamcı gurubun ya da gurupların yazdıği başarı öyküleri, ‘’ılımlı’’ İslamcı guruplarda çekim etkisi yaratır.
IŞİD’e doğru yaşanan ciddi militan akışını da bu perspektiften değerlendirmek lazım. IŞİD, Suriye ve Irak’ta sarsılmaz gibi görünen bir yenilmezlik miti oluşturdu. Bu yenilmezlik mitinin yarattığı çekim etkisi o kadar büyük oldu ki, Körfez ülkelerinden, Türkiye’den, Avrupa’nın birçok bölgesinden ve tabi Afganistan ve Pakistan’dan gelen insanlar, ‘’Allah yolunda cihad eden yenilmezlerden kurulu’’ bu orduya akın etti. Bir noktayı önemle vurgulamak gerekir: IŞİD’in Avrupa’ya kadar ulaşan çekim etkisi, gayet tabii savaş sahalarını da etkiledi. Örneğin Irak’taki birçok kesim IŞİD’e destek verme kararı aldı. IŞİD, Maliki yönetimine isyana katılan selefi gruplardan Mücahitler Ordusu ile Ensar el Sünne’den Türkiye’nin himaye sunduğu Tarık Haşimi’nin bağlantılı olduğu Müslüman Kardeşler’in Irak uzantısı Hizbi İslami’ye ve daha ulusalcı karakter arz eden İslam Ordusu ve 1920 Devrim Tugayları’ndan Saddamcıların yönettiği Nakşinendi Ordusu’na kadar çok geniş kesimlerin desteğini aldı. Örneğin Saddamcılar yani Irak’taki Eski Baasçılar uyguladığı İslami tedbirler açısından ‘’radikal’’ olarak görülmüyordu; fakat bugün bu ‘’ılımlı’’ gurubun oluşturduğu Nakşi Ordusu IŞİD’in yanında savaşıyor. Keza, Müslüman Kardeşler’in Irak uzantısı Hizbi İslami ve ulusalcı olarak nitelenen 1920 Devrim Tugayları da Irak’ta ‘’ılımlı’’ olarak nitelenen guruplar arasındayı; ancak dün ılımlı olarak görülen Irak’taki bu gurupların çoğu artık IŞİD’e destek veriyor. Hatta birçoğu bizzat IŞİD saflarında savaşıyor.”
Evet, söz konusu yazıyı kaleme alırken eğit-donat henüz taslak halindeydi. Bugün ise Türkiye ve ABD arasında imzalar resmen atıldı. Bugünün “ılımlı” Suriyeli muhalifleri yarının selefi cihatçıları olarak Türkiye’de belirlenen yerlerde eğitim alacak ve mühimmat desteği devam edecek. ABD de, AKP de bu mühimmatların yarın selefilerin eline geçebileceğini biliyor. Suriyeli muhaliflerin sahada pek şansının kalmadığını da görüyorlar. Hatta eğit-donat’ın orta ve uzun vadede IŞİD’in, El Kaide’nin işine yarayacağının da gayet tabii bilincindeler; ancak selefilerin Suriye sahasında olması ABD’nin ve AKP’nin çıkarlarına ters düşmüyor. Fehim Taştekin’in deyimiyle: “Şu IŞİD, ne kullanışlı bir bela!”