Devrim Sonrası Rusya'nın Hikayesi: Gladkov ve "Çimento" Romanı
09.03.12
Dünya edebiyatı, insanlığın tarihe keskin dönemeçlerle şekiller verdiği; sınıflar mücadelesi ile düzenleri alt üst ettiği dönemlerde en unutulmaz eserleri vermiştir. Kimi eserler anlattığı dönemin çok ötesinde bir tarihsel öneme sahip olmuş, milyonlarca kişi tarafından yüzlerce dilde okunmuştur.
Rusya, bu nedenle en verimli eserleri veren ülkelerden birisi olmuştur. Çok önemli yazın örnekleri, 1905 ile başlayan süreçte 1917’deki işçi sınıfı tarihinin en büyük atılımı döneminde ortaya çıkmıştı. Sınıflar mücadelesinin bambaşka ufukları işaret eden ilhamı Gorki başta olmak üzere, Şolohov, Gladkov, Mayakovski gibi usta edebiyatçıları bağrında büyüttü.
Sanatın hayata salınmış kökleri, yepyeni bir toplumun derinliklerinden kahramanlarını, romanlarını, destanlarını, şiirlerini büyütüyordu. Tarihin ve toplumun dinamikleri sınıf mücadelesi ile ilerlemelerle, sıçramalarla, geri düşmelerle birlikte soluk alırken, sanat da aynı havayı teneffüs ediyordu. Sovyetlerin yükselişi, iç savaşın destansı bir mücadele ile kazanılması ve ardında bıraktığı büyük yıkıntı dönemin bütün eserlerinden okunuyordu.
Fyodor Vasilyeviç Gladkov’un Çimento (1925) (Fabrika olarak da basılmıştır) adlı romanı bu konusu itibari ile özgün ve önemli bir yere sahiptir. Gladkov’un romanının konusunu bürokratikleşme üzerine koymuş olması, belki de Gladkov’un diğer Rus edebiyatçılardan farklı olarak mücadelenin en başından beri içinde bulunmasından; dolayısı ile kendi elleri ile yaptığı devrimin akıbeti sadece bir yazar değil devrimci bir Bolşevik olarak tanıklık etmesinden geçiyor.
Gladkov, 1883 yılında çok yoksul bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, henüz on yedi yaşında gazetede ilk öyküsünü yayımlatmıştı. İlk dönem öykülerinde sınıfsal öfke ve devrimci romantizmi harmanlayarak tarzını oluşturmaya başladı. Gorki’ den oldukça etkilenmişti. Çok genç yaşta 1904’te Bolşeviklere katılmıştı. 1905’te Tiflis’teki bir öğretmen okuluna devam ederken tutuklanıp Sibirya’ya sürgüne gönderildi. Ekim Devrimi’nde ise Kızıl Ordu saflarında mücadeledeydi. İç savaş boyunca cephede yer aldı. İç savaştan sonra ise Gladkov, yazarlığa ve öğretmenlik mesleğine devam etti. Çimento adlı romanında da iç savaş ve sonrasındaki döneme dayalı deneyimlerini çarpıcı bir politik bilinç ile kaleme almayı başarmıştır. (Ancak romanlarında dile getirdiği sürece karşı net bir tavır koymamış, 1949 yılında Stalin Edebiyat ödülü almıştır.)
Roman, 1921 yılında, iç savaşta cepheden dönmüş olan Çumalov’un etrafında bir Rus devrimini anlatır. Çumalov Ekim ayaklanmasına katılmış, iç savaşta kahramanca savaşarak defalarca ölümden dönmüş bir Bolşevik’tir. Roman Çumalov’un iç savaşın bitmesinden sonra bir sahil kenti olan memleketine dönmesi ile başlar. Ülke adeta bir harabedir. Çarlık rejiminden miras alınan açlık ve yoksulluk iç savaşın Bolşevik kadroları adeta bitirdiği ve devrimi büyük sıkıntı içine soktuğu dört yıl ile birlikte katmerlenmiştir. Çumalov için silahlı mücadele bitmiş, silahsız ve asıl mücadele başlamıştır. Ancak evine döndüğünde hiçbir şeyin beklediği gibi olmaması ilk şoku yaratır. Çumalov’un cephede olduğu dört yıl, Sovyet halkının, köylülerinin, emekçilerinin, kadınlarının hayatlarını baştan aşağı değiştirmiştir.
Karısı Daşa, bıraktığı gibi çocuğuna bakan, bakımlı ve temiz bir ev için didinen uysal-duygusal bir kadın değil, devrimci bir kadın olmuştur. Çocuğu tüm diğer çocuklar gibi kreşte iken Daşa şehrin en yetenekli en çalışkan devrimci kadınlardan birisi olarak dört yıl boyunca büyük acılara katlanmış, Beyazların elinden, işkencelerinden kurtularak hayatta kalmayı başarabilmiştir. Yaşadıkları artık Daşa’yı bir çelik gibi sertleştirmiş, eskisinden bambaşka biri haline getirmiştir. Bu hızlı dönüşümden toplumun tüm kesimleri payına düşeni almıştır.
Değişen yalnızca insanlar değil, bütün bir şehirdir. Gleb Çumalov’un bir zamanlar işçiliğini yaptığı fabrika, metruk bir halde yıkılmaya yüz tutmuş, bir zamanların canlı şehrinde uyuşukluk, miskinlik, umutsuzluk kol gezmektedir. Kreşteki çocuklar bakımsız, olanaksızlıklar içinde büyümekte; üretimsizlik şehri adeta çürütmektedir. Şehir komitelerine çöreklenmiş olan bürokratlar kapılarında “içeri girilmez” yazan tabelalarla, kırtasiyecilik ve ayrıcalıkları ile proleter devrimi içeriden yozlaştıran unsurlar olarak son derece gözle görülür şekilde serpilmektedir.
Gleb Çumalov ilk iş olarak, bürokrasinin sosyalist dönüşüm için elzem olan üretimi bile anlamayan bürokrasisini aşmaya, fabrikayı yeniden canlandırmaya karar verir. Kendisi gibi bir zamanlar çimento fabrikasında işçi olan herkesi umutsuzluğu saplanmışlıktan o fabrika kurtaracaktır. Fabrika yalnızca çimento üretmeyecek, yeni kurulmuş işçi iktidarının birer parçası olması gereken bu insanları sınıflarının en büyük gücü ve motivasyonu olan üretime yeniden dâhil edecektir.
Fabrikanın yeniden çalıştırılmasının yanında daha birçok gündelik yaşamsal sorunlar bürokrasinin elinde felakete dönerken Çumalov gibi atılgan ve tuttuğunu koparan işçiler tarafından halledilmeye çalışılmaktadır. Çumalov’un özellikle böylesine ideal bir Bolşevik olarak resmedilmesi aslında Ekim Devrimi’ni omuzlayan fedakâr devrimci kuşağın palazlanmakta olan bürokrasi ile tezatını resmetmesi bakımından çok başarılıdır. Çumalov’un durmak nedir bilmez zihni, devrimci inatçılığı ve burjuvaziye ait sosyalizme karşı her ne varsa duyduğu sınıfsal kin en büyük samimiyeti ile tüm Bolşevikleri anlatmaktadır.
Öte yandan adeta akıntıya karşı kürek çeken Çumalov’un en büyük çelişkisi bürokrasiye karşı verilecek olan mücadelenin kendi şehri dışına çıkaracak bilinçten yoksun olması, topyekün bir mücadeleden uzak algılayışıdır.
Oysa mesele en geniş çerçevede, devrimi ayakta tutmak adına NEP (Yeni İktisadi Politika) döneminde verilen tavizler ve devrimden sonra partiye akın eden küçük burjuvazinin devrimi içten içe kemirmeye başlamış olması sorunu idi. Devrim’in Rusya’ya hapsolması da geçici olduğu düşünülen tavizler bürokratikleşmeyi ölümcül bir yara haline getirmişti. Lenin’in de sık sık vurguladığı üzere eski rejimin kalıntılarının, bürokrat, teknokrat, memur, küçük burjuva köylülük vb. kalıntıları ciddi bir bürokrasi tehlikesi yaratmaktaydı ve işçi sınıfı bu ölümcül tehlike konusunda çok dikkatli olmak zorundaydı. Aynı yıllarda partinin 10. Kongresinde Lenin’in ağırlığını koyması ile partide devrim öncesi üye bulunmuş olanlar, işçi olanlar gibi unsurların dışındaki büyük bir kesim ile küçük burjuvazi partiden çıkartılması ile parti yozlaşmasının önüne geçilmeye çalışıldıysa da bu ancak geçici bir formül olarak kalabildi. Ülkede dipten serpilen bürokrasi ile NEP döneminin avantasını kapmış olan küçük burjuvazi iş birliği bağlarını daha o zaman oluşturmaya başlamıştı.
Ezilenlerin şöleni olan Ekim Devrimi’nin peşi sıra gelen bu zor günler, roman boyunca Bolşevik militanların gözünden verilmeye çalışılmıştır. Gladkov, Çumalov’un yanında her biri birbirinden farklı Daşa, Polya, Yuk, Sergey gibi bedel ödemiş insanlı komünist militanların bu dönemde yaşadıkları hayal kırıklıklarını okuyucuyu derinden etkileyerek vermesini bilmiş: Kapılar arkasında “devrim” adına vaaz veren bürokratların varlığı, NEP ile yeniden ortaya çıkan tefecilerin, avantacıların, küçük sermayenin varlığı karşısında duydukları öfke nedeniyle takındıkları tutum militanlardan bazılarının partinden ihracına kadar gitmiştir.
Bolşevik Parti’nin 1936 mahkemelerinde çok daha büyük boyutlarda Stalinist ‘temizlik’ operasyonunda bürokratik bir kasta dönüşümü göz önüne alındığında devrimin akıbeti konusunda Gladkov, ciddi uyarılar veriyor. Partiden atılan Polya’nın “Bunca mücadele işçi kulübelerinde sefalet ve açlık eskisinden daha ezici bir ağırlıkla tekrar üzerimize çöksün diye miydi? İçimizde yaşayan, kanımızı kurutan zehirli yılanlar, hırsızlar ve sömürücüler yeniden eski rahat hayatlarına kavuşsun diye miydi bizim mücadelemiz?” , “Ölümsüz bir devrimi yaşatabilmek için, ucunda ölüm bile olsa, ilerleyeceğiz! Devrim yangını genişlemeli, bütün dünyayı sarmalı.” sözünü romanda söyleyen bir militan olarak partiden atılması; bürokrasi kliğinin kendisine düşman bellediği tarafın daha o zaman bile sürekli devrim ve dünya devrimi bilincine sahip militan işçiler olarak resmedilmesi romanda Gladkov’un bir diğer başarısı.
Partiden atılmış olan Polya ve Polya gibi niceleri yalnızlık, keder ve içine düştüğü bunalım hali ise de yakın bir gelecekte ‘sol komünistlik yapma’, partide ‘motivasyonsuzluk yaratma’, ‘disiplin bozma’ gibi türlü uydurma sebeplerle benzer duruma düşürülen, partiden atılan Bolşeviklerin durumunu özetlemesi açısında önemli.
Ne var ki ez az Polya kadar mücadele eden ancak bölgedeki tüm işçilerin büyük saygınlık gösterdiği öncü işçi Çumalov’a bürokrasinin gücü açıktan onu da partiden atabilecek güçte değildir. Aslında bu ayrıntı ile Gladkov, işçi sınıfının hala bürokrasi karşısında daha güçlü olduğunu açıkça gösterir. Fabrika her türlü engellemeye, devamlı olarak ‘merkezden beklenen emir’ ‘kaynak’ ‘öncelik’ vb. bürokrasi denizine rağmen yeniden, devrimin 4. Yıl dönümünde on binlerce kişinin katılması ile açılır. İşçiler, kazanır. Romanın sonu her ne kadar bürokrasi kliğinin işçilerin karşısında duramayacağı mesajı ile bitmiş olsa da her biri bir yana savrulmuş, türlü fedakarlık ve acılarla devrim uğruna savaşmakta olan militanların umutsuzluğu genel olarak tüm esere sirayet etmiş durumda.
Sonuç olarak, Çimento (Fabrika) iç savaş sonrası Sovyet Rusya’sını; insan ilişkilerindeki dönüşümlerden, bilinç dönüşümlerine, günlük yaşantıdaki mücadeleden bir dünya devrimi uğruna savaşa varana dek çok geniş bir pencereden anlatan başarılı bir romandır.