Demirtaş ve HDP'den Net Sinyaller – Güneş Gümüş

28 Ağustos, 2014

 

10 Ağustos’taki seçimler sonucunda ilk turda cumhurbaşkanı seçilen Tayyip Erdoğan, bugün Meclis’te yemin ederek cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturdu. Erdoğan, 15 Ağustos’ta kesinleşen seçim sonuçlarının Resmi Gazete’de yayınlanmasını engelleyerek başbakanlık koltuğunu son ana kadar bırakmamış; Abdullah Gül halen cumhurbaşkanı konumundayken AKP’nin olağanüstü kongresini gerçekleştirerek Ahmet Davutoğlu’nu emanetçisi olarak AKP ve hükümetin başına yerleştirmişti. AKP kongresinde cumhurbaşkanlığına geçişinin “bir son değil başlangıç” olduğunu vurgulayan Erdoğan, il il mitingler düzenlemeye devam edeceğinin sözünü bile verdi. Kısacası, Erdoğan’ın yüzünü daha az görecek değiliz.

 

Erdoğan’ın meclisteki yemin töreni oldukça olaylı geçti. Erdoğan’ın yemin için meclis salonuna gelmesinden önce CHP’li vekiller salonu terk ettiler, Meclis iç tüzüğünü uygulamayan Cemil Çiçek’e CHP’li vekil Engin Altay tüzük kitapçığını fırlattı. CHP dışındaki muhalefet partileri meclis salonunu terk etmezken Erdoğan’ın yeminini ayakta dinlediler. Sadece MHP Manisa milletvekili ayağa kalkmayarak bir tür protestoda bulundu.

 

HDP’li vekiller sadece Erdoğan’ı ayakta karşılamak ve dinlemekle kalmadı; Pervin Buldan, Selahattin Demirtaş, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken Erdoğan’ı ayakta alkışladı. Güncel siyasette incelikli (stratejik) davranmayı her zaman bilmiş bir aktör olarak Kürt ulusal hareketinin siyasi temsilcilerinin yemin töreninde Erdoğan’ı ayakta alkışlamaları oldukça bilinçli bir tavırdır. (Bu olay; HDP’ye karşı her zaman açık arayanların bir abartısı da değildir. HDP açısından AKP ile gelecek dönemdeki ilişkilerin nasıl şekilleneceğini gösteren bir işarettir.) HDP cephesinde AKP ile ilişkiler konusundaki tutumlar bununla sınırlı da değildir. Cumhurbaşkanlığı resepsiyonu sırasında Efkan Ala ile samimi diyalogların yanı sıra Sırrı Süreyya Önder, 26 Ağustos’ta katıldığı Şirin Payzın’ın programında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı överek onu dışişleri bakanı olarak görmek isteyeceğini belirtmişti.

 

Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP’yi hedef alan sol bir seçim çalışması sonucunda %10’a yakın oy almıştı. Bu çalışma sonucunda Kürt ulusal hareketinin sola kayışının kitlelerde karşılığını bulduğunu; kitlelerden karşılık olarak HDP’ye bir el uzatıldığını hep birlikte gördük.

 

Cumhurbaşkanlığı seçim süreci, Ekmeleddin İhsanoğlu örneğinde sağa kayışın getirdiği başarısızlığı, Selahattin Demirtaş örneğinde sola kayışın kitleler nezdinde destek kazandığını göstermiştir. Ancak seçim sürecinden hemen sonra da belirttiğimiz gibi HDP’nin bu çizgiyi devam ettirmesi zor gözükmektedir. Peki, öyleyse Selahattin Demirtaş cumhurbaşkanlığı seçimlerinde desteklenmemeli miydi? Hayır desteklenmeliydi çünkü sosyalistlerin görevi Kürt ulusal hareketinin sola kayışına destek olmak, hatta güçleri ölçüsünde bu hareketi sola çekmektir. Sosyalistlerin işi, Kürt ulusal hareketinin sağa yelken açışı karşısında onunla bağları koparmak için bu eğilimleri fırsat bilmek değil, bu hareket içinde sol damarların güçlenmesine destek olmaktır. Sosyalistler, sosyalizme yüzünü dönmüş ve Demirtaş’a büyük sempati besleyen Kürt emekçilerine, sol bir çizgiyle seçim çalışması yürüten Demirtaş’ı destekleyerek sekter olmadıklarını göstermelidir. Sosyalistler, Türkiyeli emekçileri de Kürt ulusal hareketine karşı önyargı geliştirmeye değil ona el uzatmaya kazanmak durumundadır; bu hareketin sınırlarının bilincinde olarak ve kitleleri de bu konuda bilgilendirerek. Ancak AKP’ye karşı bir duruşla sol bir seçim çalışması yürüten Demirtaş’ı destekleyen sosyalistlerin Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı yemin töreninde aşikar hale gelen Kürt ulusal hareketinin tavrını da Kürt emekçilere göstermesi ve eleştirmesi bir zorunluluktur. Açığa çıkmıştır ki HDP, stratejik olarak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP karşıtı bir söylem kullanmıştır. Seçimlik bu tavrın arkasında durulmamıştır. HDP’nin seçim sürecinde iddia ettiği gibi anamuhalefet partisi misyonunu taşıyamayacağı görülmektedir. Aksine Erdoğan’a alkış tutulmakta, Efkan Ala ile samimi pozlar verilmekte, Hakan Fidan dışişleri bakanlığına önerilmektedir. Kısacası HDP, Türkiyeli emekçilerin ve solun kapsayıcı partisi olamaz.

 

Bir yandan AKP ile samimi ilişkiler içine gireceksin diğer yandan da sosyalist solun hamiliğine soyunacaksın. ÖDP’ye aba altından sopa göstereceksin. AKP ile böyle bir diyalog zemini sürdüreceksen sosyalistleri neden periferinde topluyorsun? (Tabii bu durumda HDP içindeki sosyalist gruplar ne yaparlar diye de sormak gerekir) Kürt ulusal hareketine yönelen her eleştiriyi Kemalist diye damgalayacaksın sonra AKP’ye arka çıkacaksın. Elbette Türkiye solunda Kemalizmin etkisi altında sol gruplar vardır; ancak Kürt ulusal hareketinin temsilcilerinin Erdoğan’ın yemin sürecinde ortaya koyduğu performans, HDP projesine yönelik eleştirilerin Kemalizmle yaftalanarak geçersiz kılınamayacağını; bu eleştirilerin ne ölçüde haklı olduğunu, sosyalistlerin bağımsız duruşunu korumasının ne kadar önemli olduğunu tekrardan göstermiştir.

 

Kürt ulusal hareketi yüzünü sola döndüğünde Türkiye halkından destek bulmakta gecikmemiş; böyle bir siyaset yürüttüğünde %10 barajı derdinin olmayacağı, Türkiye halkından alınan önemli bir destekle Kürt sorununun çözülmesi yönünde ülke çapında çok daha güçlü bir iradenin yaratılabileceği görülmüştür. İşte ancak bu çizgi ezilen bir halkın kendi kurtuluşu için başkalarının üstüne basmasına değil emekçi halkların hep birlikte kurtuluşuna yol verebilir.

KATEGORİLER
ETİKETLER