Demir Çelik Operasyonu ve Evcil: Devlet-Mafya İşbirliği Yeniden Şekilleniyor! – Ulaş Gediz

Demir Çelik Operasyonu ve Evcil: Devlet-Mafya İşbirliği Yeniden Şekilleniyor! – Ulaş Gediz

Geçtiğimiz hafta, sanayinin lokomotifi olarak görülebilecek demir çelik sektöründe son zamanların en büyük yolsuzluğu ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre, aralarında Erol Eşrefoğlu (Evcil) gibi kişilerin de bulunduğu üç farklı suç örgütünün lideri ile birlikte şu ana kadar 323 kişi gözaltına alındı. Açıklamada; bu suç örgütlerinin, demir çelik piyasasını manipüle ederek fiyat istikrarını bozdukları, sektördeki firmalara çökerek tekelleştikleri ve kurdukları paravan şirketler aracılığıyla 105 milyarlık liralık sahte faturayla kamuyu 25 milyar lira zarara soktukları ifade edildi.

Mafyanın nasıl bunca varlığı elde edip kamuyu da dolandırabilecek güce eriştiği sorusu akıllara gelebilir. Burada karşımıza klasik bir yöntem çıkıyor. Halk TV’de Timur Soykan’ın da ifade ettiği gibi; mafya, ekonomik durumu bozulan köklü firmaları çeşitli yollarla kendisine bağlar ve faturalarını bile ödeyemeyecek duruma getirip, yani batırıp, tamamen kontrollerini ele geçirir. Bu kontrolü ele geçirme işlemi oraları işletip para kazanma amacıyla olmaz. Mafyanın bu fabrikalara yaptığı şey oralardan yüklü sıcak parayı çekip kurumu borcun altına sokmak ve sonrasında batık halde bırakmaktır. Bu yöntemin somut örnekleri Hatay, Sivas ve İzmir’deki demir çelik fabrikalarında yaşanmıştır.

Mafya; bu şehirlerdeki çeşitli demir çelik fabrikalarını bu yöntemle kontrol altına almış, tüm sıcak paraya el koymuş, hiç üretim yapmadan var olan makinelere kadar satmıştır. Bunu yaparken de fabrika sanki aktif olarak çalışıyormuş gibi fatura kesilmeye devam edilmiştir. Bu şekilde güçlenen mafyanın kestiği bu naylon faturaların da ülkeye maliyeti 25 milyar lira olmuştur. Kamunun uğradığı bu zarar o kadar yüksek ki şöyle bir örnekle daha iyi anlaşılabilir. Halk TV’de yaptığı açıklamalarda İbrahim Kahveci, ülkenin bir yıl boyunca çiftçiye verdiği toplam desteğin 29,5 milyar lira olduğunu söylüyor. Buradan da görüldüğü gibi neredeyse tarıma ayrılan bütçe miktarındaki bir para devletten çeşitli suç örgütlerine akmıştır.

Bununla birlikte, yapılan operasyonlarda büyük miktarda para, silah, saat, altın ve değerli takıların ele geçirildiği de belirtiliyor. Operasyon yapılan bu suç örgütleri; Erol Evcil’in ABA Grubu, Süleyman Eryılmaz’ın Eryılmaz Metal’i ve de Melih-Hakan Karabacak kardeşlerin sahibi olduğu DETAŞ AŞ. Gerçek Gündem’den Sami Menteş’in haberine göre, tutuklanan örgüt liderlerinden Hüseyin Eryılmaz’ın, Ticaret Bakanı Mehmet Muş ve AKP Milletvekili Feyzi Berdibek’le bir lokantada görüştüğü fotoğraflar da ortaya çıktı. Bu da devlet-ticaret-mafya üçgeninin tüm ayaklarının hikâyede yer aldığını gösteriyor.

90’lardan hatırladığımız ve günümüzde daha da açık seçik yaşanan devlet-ticaret-mafya ortaklığına daha yakından bakalım.

Erol Evcil Kimdir? Kimlerle Yan Yana?

Erol Evcil, 90’lı yıllarda adı pek çok suç örgütü lideriyle birlikte anılan, yüksek kademedeki görevliler aracılığıyla işlerini halledebilen, zengin ve hırslı bir örgüt lideri olarak biliniyordu. Özellikle Alaattin Çakıcı ile olan yakın ilişkilerini de kullanarak faaliyet gösterdiği sektörde hızla yükselme şansı buluyordu. 1995 yılında Nesim Maliki suikastının azmettiricisi olarak yargılanıp tutuklanarak kamuoyunda da bilinir hale gelen bir figür oldu. Sonraki yıllarda da çeşitli suçları devam etti: İlk olarak, askerlikten kaçmak için sahte rapor çıkarmak suçlamasıyla hakkında bir tutuklama kararı çıktı; ardından bankalara ve Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’na yüklü miktarda borcu olduğu için hakkında rapor hazırlanıp yargılandı. 2006 yılında “devleti zarara uğratmak” ve “silahlı suç örgütü kurmak” suçlamalarıyla tutuklanan Evcil hakkındaki iddianamede, devletin üst kademelerindeki yöneticilerle ilişkilerinin olduğu ve bundan pek çok fayda sağladığı ifade ediliyordu. 2012’de ise kara para aklama suçundan 15 yıl hapis cezası alarak tutuklandı ve 2020’de AKP’nin Alaattin Çakıcı gibi mafyatik unsurları serbest bıraktığı af sayesinde tahliye oldu.

Son olarak geçtiğimiz günlerde “Demir Yumruk” operasyonu ile kamuyu dolandırmak suçundan gözaltına alınarak tutuklandı. Görüldüğü gibi, adı uzun yıllar boyunca suç ve suç örgütleriyle anılmış bir kişi söz konusu.

Elbette Evcil’in bugüne kadar attığı en ufak bir adımdan bile devletin haberinin olmaması akla mantığa aykırı olur. CHP milletvekili Ulaş Karasu’nun aktarımına kulak verelim: “Halil Falyalı öldürüldü, Sarallar Çetesi’ne operasyon düzenlendi. Kıbrıs’ta milyarlarca dolarlık pasta için birilerinin önü açıldı. Nesim Malki cinayetinin azmettiricisi olduğu bilinen Erol Evcil’in en az 25 milyar TL’lik soygununa göz yumuldu, ardından operasyon düzenlendi. Şimdi buradaki rantın adresinin değişeceğini tahmin etmek zor değil… Evcil’e Türkiye’nin en önemli fabrikalarını peşkeş çektiler, şimdi de iç hesaplaşmalarıyla operasyon düzenlediler. Burada yaşananlar ikinci Susurluk vakasıdır.”

Evcil’in adının karıştığı; Sivas Demir Çelik, Aliağa Say Metal, İskenderun Nursan Demir Çelik ve İzmir Erkay Haddanecilik gibi fabrikalar üzerinden dönen vurgunlarda iktidarın bugüne kadar nasıl seyirci kaldığını gösteren pekçok detay mevcut. Örneğin, Evcil 2021 yılında mafya yardımıyla Cer Çelik hissedarı Zeki Tanyeri’ni tehdit ve zorbalıkla saf dışı bırakırken, Cumhurbaşkanı’ndan yardım isteyen Tanyeri’nin çağrıları sonuçsuz kalacaktı. Yine yukarıda bahsi geçen fabrikalarda çalışan işçilerin haklarına çökülürken; Sivas Demir Çelik işçilerine 2015 yılında dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın “Gücümüz yetmiyor. Yapabileceğim bir şey yok” dediği kayıtlara geçmişti.

90’lardan Tek Adam Rejimine Mafya-Devlet El Ele!

Son olarak, bu olayda görüyoruz ki 90’lardan beri pek çok suça karışmış, çeşitli kara para aklama olaylarıyla yargılanmış, dolandırıcılıktan hapse girmiş bir kişi bugün hala demir çelik sektöründeki şirketlere çöküp kamuyu dolandırabiliyor. Bu durum, özellikle tek adam rejimine geçişle beraber kurumların içinin boşalmasıyla bütün kontrol ve denetim mekanizmalarının nasıl ortadan kalktığını gösteriyor. Yaratılan korku atmosferi sebebiyle de göz önünde yaşanan bunca yolsuzluk olayı karşısında buna tepki gösterebilen, üzerine gidip araştırabilen istisnalar haricinde kimse kalmamış durumda. Hatta çeşitli kamu görevlilerinin bu suç örgütlerinin liderleriyle sıkı ilişkilerinin olduğu da bir gerçek. Böylece, ortaya çıkan gerçeklik şu şekilde: tek adam rejiminde, iktidarla kim daha iyi ilişkiler içerisine girerse onun önü açılıyor ve diğeri kenara alınıyor. Bu olay da bir mafyanın yerine zamanla diğerinin geçirilmesiyle sonuçlanacak gibi duruyor. 

Bugün Türkiye’de milyonlarca emekçi insan iktidarın politikaları sonucu ekonomik krizle boğuşurken, bu olayda da görüldüğü gibi ülkenin kaynakları devlet-mafya-ticaret üçgeni içerisinde bir bir yok oluyor. Artan kiralar karşısında barınma sorunu yaşayan gençlerin olduğu ülkede, milyarlarca lira mafya ve iktidar çevresinin yalısı, teknesi, lüks arabası ve altınına gidiyor. Bile isteye batırılıp üzerine çökülen fabrikalarda binlerce kişi işsiz kalırken bu fabrikalar üzerinden naylon faturalarla birileri köşeyi dönüyor. Bütün bunlar olurken de insanlara yoksulluğun kader olduğu aşılanıyor, mafyanın işlediği suçlar vatan-millet-bayrak edebiyatıyla örtülüp kulaklar da düzenin böyle gelip böyle gideceği masallarıyla tıkalı hale getiriliyor. Fakat unutulmamalıdır ki bu düzen böyle gitmez ve halkın öfkesi örgütlü mücadeleyle birleştiği vakit her şey değişir.

KATEGORİLER