Cumhuriyet, Hep Emekçi Düşmanı ve Özgürlük Karşıtıydı!
AKP, 12 yıllık iktidarını, kendisine muhalif her kesim için bir baskı aracı olarak kullanıyor. RTE, cumhurbaşkanı olmasıyla birlikte, fiili olarak başkanlık rejimini yürütürken, giderek otoriterleşen bir yapıya bürünüyor. Bir yandan polis ve jandarmanın yetkileri arttırılırken diğer yandan yasama-yürütme-yargı giderek RTE şahsında birleşiyor. Eğitim sisteminde de zorunlu imam hatipleştirme piyasalaştırmayla beraber halka dayatılıyor. AKP iktidarı, bir yandan Ortadoğu’yu besleyip büyüttüğü cihatçı çetelerle kana boğarken, diğer yandan da uyguladığı neoliberal politikalarla yeni işçi katliamlarına çanak tutuyor. Bu bağlamda da dilinden düşürmediği “Yeni Türkiye” tahayyülü, aslında toplumun yeniden düzenlenmesi, giderek muhafazakarlaşması ve bütün muhalif seslerin sindirilmesi anlamına geliyor. “AKP rejimi” olarak adlandırabileceğimiz bu dönüşüm süreci, Cumhuriyet’in 100. Yılı olan 2023’te tamamlanmak isteniyor. Bu da Cumhuriyet tartışmalarını beraberinde getiriyor.
AKP karşıtlığını “cumhuriyetin kazanımları” üzerinden kuran bir sol var. Oysa hayata sınıf perspektifinden bakarsak cumhuriyetin en başından beri emekçi halkın düşmanı olduğunu görürüz. Bir yandan emekçilerin sırtından sermaye sınıfı yaratılırken diğer taraftan işçilere ve köylülere en temel haklar çok görülmüştür. 1960’lara kadar daha ortada bir iş kanunu bile yoktur. Bu ülkede ilk 1 Mayıs 1976’ya kadar kutlanamamıştır. Sosyalistlere, devrimcilere Mustafa Suphiler’den beri kan kusturulmuştur. 12 Martlarda 12 Eylüllerde devrimciler için dar ağaçları kurulmuş, insanlarımız işkencelerde katledilmiştir. Kürtler bastırılmış, yok sayılmış ve katledilmiştir. Gayrimüslimler ise hepten yok edilmiştir. O halde Cumhuriyetin ardından dökülen bu gözyaşları niye? Kendimizi niye kandıralım? Cumhuriyet dün de bugün de işçi-emekçilerin ve özgürlüklerin düşmanıydı.
AKP tam da bu Cumhuriyet geleneğinin devamcısıdır. Roboski ile 33 Kurşun arasında bir devamlılık yok mu? Cumhuriyet kurulduğunda Ankara’da arazi spekülasyonlarıyla zengin edilenlerle bugün benzer vurgunlarla zengin edilenler arasında bir fark var mı? Bugün Aleviler üzerinde baskı yoğunlaşırken geçmişte de Maraş-Çorum-Sivas katliamları yaşanmadı mı? Bu ülkede devrimci gençler dün 17 yaşında idam sehpalarına çıkarken bugün Berkin Elvanlar sokakta öldürülmüyorlar mı? Sosyalistler bugün kovuşturuluyorken geçmişte daha beterleriyle karşılaşmıyorlar mıydı? Bugün iş cinayetleti, özelleştirmeler, hak gaspları zirve yapmışken geçmişte durum farklı mıydı? Cumhuriyet, dün de bugün de NATO’nun sadık bir fedaisi değil miydi? Örnekler çoğaltılabilir. Kısacası, Cumhuriyet için sızlanmaya gerek yok. Kemalizmin efsaneleri, bu koca tarihi unutturamaz, ama AKP karşıtı muhalefeti çıkmaz sokaklara sürükleyebilir.
AKP’nin baskı ve yağma iktidarına karşı mücadele edeceğiz, zoraki muhafazakarlaştırmaya karşı özgürlükleri savunacağız; ama bu işi sınıf perspektifinden ayrılmadan sosyalist bir çizgiyle yürüteceğiz. Kemalist muhalefet tarzının yaşam biçimi kutuplaştırmalarına hizmet ederek AKP’yi ihya ettiği ortadadır. AKP’nin istediği tam da bu şekildeki bir karşı çıkıştır. Yaşam biçimi odaklı, milliyetçi söylemler AKP’yi güçlendirmektedir. Yapılması gereken yoksul halkın emekçi mücadelesi perspektifiyle kazanılmasıdır. AKP’yi geriletecek tek tarz, sınıf mücadelesinin tarzıdır. Bu mücadeleyi ilerlettiğimizdeyse durmayacağız, AKP ile yetinmeyeceğiz ve burjuva cumhuriyetin mezar kazıcısı olacağız. Yeni bir düzen ve yeni bir dünya kuracağız.
Gezi’de milyonlarca gencin, emekçinin sokaklara dökülmesinin sebebi yalnızca AKP’ye olan öfkeleri değil, aynı zamanda daha eşit adil ve özgür bir dünya kurma istekleriydi. Bunu gerçekleştirmenin yolu da yalnızca sosyalizmden geçer. Öyleyse bizim için gelecek 23’ün değil, 17’nin Ekimi’ndedir.