CHP’nin Olimpiyat Arzusu – Rasih Can
Paris’te 26 Temmuz’da başlayan 2024 Yaz Olimpiyatları dün sona erdi. Paris Olimpiyatları açılışından sonuna kadar tartışma yaratacak pek çok olaya sahne oldu. Türkiye cephesinde ise tartışma yaratan konuların başında CHP’nin Paris’e yaptığı çıkarma geliyordu.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’ın da bulunduğu CHP heyeti Olimpiyatları Paris’te canlı bir şekilde izledi. CHP ile başlattığı “normalleşme” politikasını kısa bir süre önce değiştiren Erdoğan da, bu durumu kullanma konusunda gecikmedi. Erdoğan, “Şayet ülkenin kaynaklarıyla ilgili cümle kurulacaksa eleştirilecek olan havaalanı değil, halkın parasını Paris’te harcayan müsriflerdir. SGK’ya gelince para yok, cümbür cemaat Paris’te keyif çatmaya gelince para çok” dedi.
Özgür Özel ve İmamoğlu ise Paris’e gitme amaçlarının olimpiyatlarda Türkiye’den giden sporculara destek olmak ve 2036 Olimpiyat Oyunları’nın İstanbul’da yapılması için tanıtım yapmak olduğu cevabını verdi. Paris’te bulunan İstanbul Evi’nde konuşma yapan Özel, “O olimpiyatın beş kıtayı temsil eden halkalarını İstanbul’da, Avrupa’yla Asya’yı birleştiren Boğaz Köprüsü’nün üzerinde görmek, bir diğerinde paralimpik oyunları sembolünü görmek, Kız Kulesi’nin üzerinde olimpiyat ateşinin yandığını hayal etmek gerçekten uzak hayaller değil. Aynı Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olma hedefinin aslında gerçekten istenirse uzak bir hayal olmadığı gibi” dedi.
Olimpiyat Oyunlarının Arka Yüzü
Bütün iktidarlar Olimpiyat Oyunları gibi milyarlarca insanın gözünü çevirdiği organizasyonlara ev sahipliği yapmak için birbiriyle yarışıyor. İktidar da daha önce 2020 Yaz Olimpiyatları’nı İstanbul’da düzenleyebilmek için yoğun çaba harcamış ancak evsahibi olma hakkını Tokyo kazanmıştı.
İktidarlar bu tarz organizasyonları prestijlerini parlatmanın ve reklamlarını yapmanın bir fırsatı olarak görüyor. Elbette diğer bir amaç da bunu bir gelir kapısına dönüştürebilmek… Ancak şimdiye kadar gördüğümüz örnekler oyunları düzenlemenin astarının yüzünden pahalıya geldiğini gösteriyor. Olimpiyat oyunlarının yapıldığı ülkelerde ciddi bir altyapı hazırlığının yapılması şart. Olimpiyat oyunları sadece oyunların gerçekleşeceği spor komplekslerinin değil; karayollarından havaalanına, otellerden otoparklara, geniş bir altyapı ağının inşası anlamına gelir. Elbette ki bu patronlar sınıfının iştahını kabartacak kârlı yatırımlar demektir. Oyunların düzenleneceği kentlerin koskoca bir şantiye alanına dönüşmesi; AKP’li yıllarda yıldızı parlayan müteahhitlerin, inşaat sektörü patronlarının uykusunda göremeyecekleri hayali gerçekleştirmek anlamına gelecektir. Kendisi de müteahhit olan İmamoğlu’nun sınıf bilinci 2036 İstanbul Olimpiyat Oyunları’nın ne anlama geldiğini iyi bilmektedir.
Unutmamak gerekir ki, yatırımın temel amacı kârdır, sermayedarlar kâr kazanmayacağı hiçbir işe yatırım yapmazlar. Olimpiyat yapılacak şehri tüm bu altyapı hazırlığına hazırlamak, turistleri karşılayacak biçimde inşa etmek büyük bir kentsel dönüşüm gerektiriyor. Resmi olarak Paris Olimpiyatlarına harcanan bütçe yaklaşık 8,8 milyar euro. 2008 Pekin Olimpiyatlarına 40 milyar dolar, 2004 Atina Olimpiyatlarına 12 milyar dolar, 2012 Londra Olimpiyatlarına ise 15 milyar dolar harcanmıştı. Hemen herkes Yunanistan’ın gelecek yıllarda krize girmesinde 2004 Olimpiyatlarına hazırlık kapsamında yaptığı devasa harcamaların rolünü bilir. Bu meselenin bir yüzü.
Bir diğer konu ise bu süreçte oyunların düzenleneceği kentlerin insanlarına yaşatılan zulümdür. Bu kentsel dönüşüm sürecinde Paris’te sadece 2023-2024 yıllarında 12.500’den fazla insan yerinden edildi. Fransa hükümeti göçmenleri ve evsizleri otobüslere bindirip Fransa’nın ücra yerlerine yolladı. Nisan ayında, Paris’teki en büyük işgal evi -yaklaşık 400 göçmeni barındıran eski bir çimento fabrikası- basıldı. Özellikle toplumsal eşitsizliklerin daha da yoğunlaştığı ülkelerde hazırlık süreçleri çok daha vahşi seyredebiliyor. Örneğin Rio 2016 Yaz olimpiyatlarında 77.000 bin kişi yerinden edildi.
Bunlar istisnai örnekler değil hemen her oyun öncesinde karşı karşıya kalınan manzaralardır. Dahası büyük kalabalıkların bir araya toplandığı Olimpiyatlarda devletin “terörizm tehlikesi” masalı ile beraber, güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasına yol açarken; Paris Olimpiyatlarının açılışında da gördüğümüz üzere güvenlik takıntısı halka zulmetme noktasına gelebiliyor.
Bazen trajikomik örnekler de yaşanabiliyor. 1984 Los Angeles Yaz Olimpiyatlarında James W. Pearson isimli bir polis Türkiye kafilesine eşlik ediyordu. O dönem aynı zamanda ASALA’nın birçok kentte silahlı, bombalı eylemler düzenlediği dönemdi. “Terör eylemi tehlikesi”ni fırsata dönüştürmek isteyen Pearson, takım otobüsüne önceden yerleştirdiği patlayıcıyı etkisiz hale getirmekle kariyer basamaklarını atlayacağını düşündü. Fakat, sonradan kendisini ele vermesi bu hayallerinin suya düşmesine neden oldu.
Kendi prestijlerini ve uluslararası görünürlüğünü sağlamak isteyen iktidarlar bütçelerini emekçilerin yoksullaşmasına, konut krizine, sağlık sorununa, eğitim sorununa yöneltmekten kaçınırken, bu tarz oyunlar için muslukları sonuna kadar açabiliyor. Şimdi bize dönelim. CHP’nin olimpiyat şovunun problemli yanı budur. AKP’nin bile bu kadar iştahlı davranmadığı bir dönemde; yoksul emekçilerin yaşamsal sorunları varken kör göze parmak olimpiyat şovuna soyunulması bir muhalefet partisi için ciddi bir açmazdır. Durum o ki Özel ve İmamoğlu çifti yönetimi birkaç emekli, çiftçi, öğretmen mitingi düzenleyerek emekçilerin sorunları için gerekli PR çalışmalarının tamamlandığını düşünüyor. Sosyalistler olarak birşey beklediğimizden değil tabiki. Mesele toplumda bir değişim beklentisi içinde olanların bu tabloya bakarak umutsuzluklarının derinleşmesidir. Sosyalistlerin, sendikaların alternatif yaratamadığı bir ortamda eldeki malzemenin bununla sınırlı kalması bir problemdir. Ucuz işgücünün yaygın olduğu, yoğun sömürü ve yoksulluk şartlarının yaşandığı Türkiye’de “AB ile entegrasyon”, “Olimpiyatların İstanbul’da yapılması” hayallerinin satılması CHP’nin sınıfa yaklaşımı açısından aydınlatıcıdır.