Cezayir’de Buteflika’nın Ardından Olasılıklar – Emre Güntekin

Cezayir’de Buteflika’nın Ardından Olasılıklar – Emre Güntekin

Cezayir’de yaklaşık bir ay süren protesto gösterilerinin ardından Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika görevinden istifa ettiğini açıkladı. Cezayir halkı 1999’dan bu yana ülkeyi yöneten Buteflika’nın 18 Nisan’da gerçekleşecek seçimlerde beşinci dönem adaylığını açıklamasının ardından sokaklara dökülmüştü. Geçtiğimiz hafta milyonlarca insan sokaklardaydı ve bu toplumsal basınç bugüne kadar Buteflika’nın arkasında duran orduyu da Buteflika’ya verdiği desteği geri çekmeye zorladı. 2013 yılında geçirdiği kalp krizinin ardından felç kalan ve neredeyse 5 yıldır halkın karşısına istisnai durumlar dışında çıkmayan Buteflika defteri Cezayir için kapanmış oldu.

Peki bundan sonra ne olacak? Cezayirli emekçiler ve gençler için Buteflika’nın çekilmesiyle bahar gelecek mi?

Cezayir tarihi kanlı iç savaşlarla dolu bir ülke ve bugün hala 90’lı yıllarda yaşanan ve yaklaşık 200 bin kişinin yaşamına malolan iç savaşın kanlı hatıraları emekçi sınıfların hafızasında yaşıyor. Bu kanlı iç savaş başlangıcı ve yaşanılanlarla birlikte adeta 20 yıl sonrasının habercisi gibiydi. Petrol fiyatlarının düşmesinin tetiklediği ekonomik kriz, işsizlik ve yoksulluğa tepki duyan genç kuşaklar sokaklara dökülürken, bu sürecin kazananı 1989 yılında kurulan İslamcı Selamet Partisi (FIS) olmuştu. Kapitalist sistemin yarattığı çelişkiler karşısında siyasal alternatif arayışı içinde olan kitleler radikal İslamcıların çekim alanına girmişti. O güne değin Cezayir’i yöneten Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLN) toplumsal tepki karşısında 1991’de seçimlere gitmek zorunda kalmış ve seçimlerin ilk turundan zaferle çıkan FIS’e iktidar kapısı aralanmıştı. Ancak özellikle ABD ve Fransa’nın da desteğiyle, Cezayir ordusu seçimlerin ikinci turunu iptal etti ve FIS’e karşı büyük bir baskı dalgası başlatıldı. Bu durum radikal FIS içerisinden, tıpkı Suriye’de olduğu gibi daha radikal İslamcı unsurların ortaya çıkmasına ve ülkenin iç savaşa sürüklenmesine neden oldu.

İç savaşın bitişinin ardından Abdulaziz Buteflika, ordu ve istihbarat üçgeninde yeni bir dikta tesis edildi. Buteflika rejimi toplumun alt sınıflarındaki huzursuzluğu yatıştırmak için, baskı aygıtlarını devreye sokmanın yanında, ülkenin devasa petrol gelirlerini de sosyal harcamaları artırmak için kullandı. Buteflika 2011 yılında Tunus ve Mısır gibi ülkeler Arap Baharı ile sarsılırken, küçük sıyrıklarla koltuğunu korumayı başardı. Fakat petrol fiyatlarının 2014 yılından itibaren başlayan düşüşüyle birlikte yoksul emekçi sınıflara uygulanan sübvansiyonlarda ve sosyal harcamalarda kesintiye gidilmeye başlandı. Süreç esasında 1980’lerin sonuyla büyük paralellikler arz ediyor. Bu gidişatı öngören egemen sınıf katmanları içerisinde son birkaç yıldır petrol dışı sektörlerde yatırımların artırılması ve böylece petrol gelirlerine bağımlılığın azaltılması; ayrıca borçlanmanın önüne geçmek için sosyal kesinti paketlerinin uygulanması çağrısı yükseliyordu. Bu süreçte elektrik ve akaryakıt fiyatlarında %10’luk artış gerçekleştirilirken, altyapı projeleri iptal edildi. Büyüme oranlarında tabloda görüldüğü üzere düşüşler gerçekleşirken, genç işsizlik oranı %30’lara dayandı.

Ekonomik gerilemenin yanında, Buteflika rejimi artık kitlelerin gözünde politik olarak da meşruiyetini kaybetti. Buteflika ve yakın çevresinden oluşan yönetici elitler, ordu, istihbarat, sermayedarlar etrafında cisimleşen yolsuzluk ve rüşvet ağları yıllardır toplumsal kamuoyunun tepkisini çekiyordu. Özellikle hastalığıyla birlikte politika sahnesinde neredeyse görünmez hale gelmesi, buna rağmen başkanlığa devam etmekteki ısrarı gelecekten beklentisi kalmayan kitleleri harekete geçiren en önemli etken oldu. Kitle basıncı Buteflika rejiminin temellerini sarstı ve bu adaletsiz düzenin silahlı bekçiliğini üstlenen Cezayir ordusu bir nevi Mübarek’in ardından Mısır ordusunun yaptığı gibi Buteflika’dan desteğini çekti. Kısacası topyekün bir çöküşe mahal vermemek için zaten miadını doldurduğu ortada olan Buteflika gözden çıkarıldı. Ancak protestoların Buteflika’nın gidişiyle sokakları terk etmesi yeni dönemde olsa olsa Buteflika’sız bir Buteflika rejimi ile devam edilmesine neden olacaktır.

Cezayirli emekçiler gerçek bir değişim istiyorsa her türlü yolsuzluğa batmış, bugüne kadar Buteflika’yı ayakta tutan ordu ve istihbarat gibi devletin baskı aygıtlarının, bağımsızlık savaşının getirdiği tarihsel güçle bugüne değin kendisini rakipsiz kılan FLN etrafında yeni bir statüko tesis etmesinin önüne geçmelidir. Cezayirli egemenler sıklıkla 1990-2000 arasında süren kanlı iç savaşı hatırlatarak böyle bir radikalleşmenin önünü şimdiden kesmeye uğraşıyorlar. Nitekim Buteflika’nın düşüşünün ardından dün yapılan protestolara bir milyona yakın insan katılırken, kitle içerisinden sadece Buteflika’ya değil rejimin diğer ortaklarına, özellikle Buteflika’nın ipini çeken ve bir anlamda Mısır senaryosunu uygulamaya sokan Genelkurmay Başkanı Ahmed Gaid Salah’a da tepki yükseldi ve hep birlikte gitmeleri sloganları seslendirildi.

Bugüne kadar emekçi sınıfların da grevlerle desteklediği sokak gösterilerinin henüz belirgin bir sol önderliği yok. Bugüne kadar Buteflika rejiminin bir aparatı olarak görev yapan Cezayir Emekçilerinin Genel Sendikası (UGTA) merkezi olarak eylemlere destek vermese de grev hareketi sırasında tabandan büyük katılım gerçekleşti. Hatta sendikanın 2000 yılından bu yana başkanlığını yürüten Abdulmadjid Sidi Said emekçi kitlelerin tepkisini çekti. Emekçi sınıflar arasında sendikal bürokrasiyi aşan bir radikalleşme olsa da Cezayirli emekçilere şu aşamada önderlik edebilecek, kapitalist sistemle uzlaşmayı reddeden bir programa sahip bir sosyalist öncü mevcut değil.

Cezayir toplumunda örgütlü güçleri bulunan Müslüman Kardeşler tandanslı İslamcı unsurlar geçmiş iç savaş deneyiminin de etkisiyle şimdilik fazla öne atılmıyorlar. Sadece o değil yakın zamanda Mısır’da İhvan’ın başına gelenlerden de dersler çıkarılmış görünüyor.

Ortada çözülmesi gereken bir mesele var: Cezayir bundan sonra nasıl yol alacak? Egemen sınıflar arası uzlaşmayla bulunacak bir orta yol Cezayirlilere Buteflikasız bir Buteflika rejimi dayatacaktır. Ancak tersi gerçekleşir de Cezayir’de kalıcı bir değişim emekçi sınıflar eliyle gerçekleşebilirse, bu yangın sadece Cezayir’de kalmaz; Sudan gibi halihazırda eylemlerle sarsılan diğer bölge ülkelerine de sıçrar.

Devrimci Marksistler açısından Afrikalı ve Ortadoğulu halkların kaderi kalıcı olarak ancak böyle bir sürekli devrim dalgasıyla ve Sosyalist bir Ortadoğu ve Kuzey Afrika’nın inşasıyla değiştirilebilir.

KATEGORİLER