Çaresiz Kalan Erdoğan’dan Öcalan Hamlesi!

Çaresiz Kalan Erdoğan’dan Öcalan Hamlesi!

erdoğan öcalan ile ilgili görsel sonucu

23 Haziran yaklaşırken “acayip işler” dönmeye devam ediyor.

Erdoğan istese de istemese de İstanbul seçimleri kendi siyasal geleceği açısından bir “beka” sorunu haline gelmeye başladı. Salt Binali Yıldırım’a dayalı bir kampanyanın seçim kazanmaya yetmeyeceğini görmüş olmalı ki, son birkaç gündür gündeme daha fazla müdahil olmaya başladı.

23 Haziran’a iki gün kala seçimdeki tablo netleşmiş görünüyor. Anket sonuçları Ekrem İmamoğlu’nu önde gösterirken, iktidar tabloyu değiştirebilmek için bulabildiği her yolu deniyor. Öyleki 31 Mart seçimlerine yavru ortağı Bahçeli’yle ultra milliyetçi, beka söylemini öne alan ve Kürt halkına yönelik saldırgan bir dil kullanarak giren Erdoğan 23 Haziran öncesi Kürt halkının iradesine muhtaç olduğunu görüyor. Çareyi ise Öcalan ve Demirtaş isimleri üzerinden Kürt ulusal hareketi içerisinde ikilem yaratmakta arıyor.

6 Haziran’da Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmada dile getirdiği “…Atatürk’ün davet ettiği millet temsilcileri arasında Kürdistan mebusu da vardı, Lazistan mebusu da vardı.” cümlesinde geçen Kürdistan kelimesi tartışma yaratmıştı. Bugüne kadar pek çok gazeteci, akademisyen ve siyasetçi Kürdistan kelimesini dile getirdiği için yargılanırken bu tartışmanın gündem olması doğal elbet.

Geçtiğimiz hafta 16 Haziran’da, Gazeteci Nevzat Göksu tarafından Selahattin Demirtaş’ın 18 Haziran’da yapılacak duruşmada serbest bırakılabileceği gündeme getirilmişti. Fakat daha sonra hem Göksu hem de Demirtaş’ın avukatları tahliye kararı çıksa bile kesinleşen cezaları nedeniyle Selahattin Demirtaş’ın 2020 yılına kadar hapiste yatmaya devam edeceğini belirtmişlerdi. Selahattin Demirtaş ise mahkeme günü Twitter’dan yaptığı açıklamada İmamoğlu’na destek çağrısı yaptı.

19 Haziran’da ise Erdoğan katıldığı bir yayında “Ahmet’e o otelde yaptıkları o hainliği, o ihaneti, o alçaklığı, ‘sanatçıya, sanata sevgi’  diye konuşanlar, köşelerinde yazanların o gece ne yaptıklarını da hiç mi hiç unutamıyorum.” demiş ve ailesi isterse Ahmet Kaya’nın mezarının Türkiye’ye getirilebileceğini belirtmişti.

Düne gelene kadar Kürt halkının iradesi üzerine yapılan manevraların işe yaramadığı iktidar tarafından görülmüş olmalı ki, seçime üç günden az bir süre kala gündeme Öcalan’ın mektubu düştü. AA ve İHA’dan eş zamanlı olarak geçilen haberde Abdullah Öcalan’ın Dç. Dr. Ali Kemal Özcan aracılığıyla  yaptığı görüşmede ilettiği mektupla HDP’ye 23 Haziran seçimlerinde tarafsız kalma çağrısı yaptığı iddia edildi. İddialara göre mektup iki gün önce Öcalan tarafından avukatlarına verilmiş, fakat kamuoyuna açıklanmamıştı. HDP Eşgenel Başkanı Sezai Temelli BBC Türkçe’ye dün akşam yaptığı açıklamada Cuma günü Öcalan’ın avukatlarının yaptıkları açıklamayı bekleyeceklerini ifade ederek şunları dile getirdi: “Avukatların açıklamasını görmemiz lazım, onu görene kadar kimse gerçeği bilemez. AA ile benzer yönde gelir mi, gelmez mi bilmiyorum. Ama halk kararını zaten 1 hafta önce verdi. Sayın Öcalan, son derece titiz davranan bir insandır, siyasi süreçleri de çok iyi değerlendirir.”. Asrın Hukuk Bürosu ise bugün yaptığı açıklamada Öcalan’ın 18 Haziran tarihli mektubunu paylaştı ve güncel seçim tartışmalarında tarafsız kalınması konusunda HDP’ye yaptığı çağrıyı tekrarladı.

HDP’nin resmi internet sitesinden eş genel başkanlar imzasıyla bugün yapılan açıklamada ise tutumlarında herhangi bir değişiklik bulunmadığı “…İki tarihsel blok arasında taraf olmamaya ve Üçüncü Yol stratejisini kararlı ve ısrarlı bir şekilde sürdürmeye dayalı olarak HDP’nin İstanbul seçimlerine yönelik seçim stratejisinde ve taktik adımlarında bir değişiklik söz konusu değildir.” sözleriyle ifade edildi. HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli yakın zamanda yaptığı açıklamalarda  Ekrem İmamoğlu’na destek çağrısı yapmıştı. Öte yandan HDP’nin açıklamasında iktidarın mektubu daha muhataplarına ulaşmadan cezaevi idaresi ve AA aracılığıyla etikdışı bir şekilde şekilde sızdırıldığına vurgu yapıldı.

20 Haziran akşamı televizyon yayınında olan Erdoğan ise Kürt ulusal hareketi içerisinde Öcalan-Demirtaş ekseninde bir iktidar mücadelesi olduğunu iddia ederek şu ifadeleri kullandı: “Burada aslında bir iktidar mücadelesi var. Bu iktidar savaşında tabii HDP-PKK kanadında yaşanan bu savaş, tabii Öcalan ve Demirtaş noktasında da ciddi bir iktidar mücadelesine doğru bir kayma gösteriyor. Hatta daha ileri dağ da bu mücadelenin içerisinde. Ben bunu biraz daha ileri taşıyorum, Avrupa’da. Öcalan, iktidarını bunların hiçbirine kaçırmak istemiyor. Bununla ilgili de çok sert açıklamaları var. Demirtaş’a hesap sormaktan tutun da dağa hesap sormaya varıncaya kadar. Yani onların kendisine ihanet ettiği inancında. Ve bu ihaneti sebebiyle onara kesin tavırları var. Yaptığı açıklamada, ‘eğer siz beni destekliyorsanız, eğer benim arkamda olan bir partiyseniz, ben sizin ne oraya ne şuraya değil, siz kendi gücünüzü ortaya koymalısınız ve burada bunların herhangi birinden yana değil, kendi tarafsızlığınızı ortaya koymalısınız’ gibi bir hava içinde. Burada bir liderlik mücadelesi var. Öcalan, Demirtaş’a ve dağa böyle mesaj veriyor.”. Erdoğan bu hesabıyla bir taşla iki kuş birden vurmak istemektedir: Hem Öcalan’ın Kürt halkı üzerindeki otoritesini kullanmak hem de Kürt ulusal hareketinin içsel gerilimlerini tetiklemek…

Seçimi kaybedeceğini gören Erdoğan için gelinen son oldukça hazin. Beka söylemiyle, milliyetçi-şoven hamasetle yola çıkıp Öcalan’dan medet umar hale gelmek bir çaresizliğin göstergesidir.  Erdoğan rejiminin kendisini güvende ve güçlü hissettiğinde nasıl hareket ettiğini yıllardır baskılardan baskı beğenen, siyasetçileri tutuklanan, kentleri yakılıp yıkılan Kürt halkı gayet iyi bilmektedir. Erdoğan’ın Kürt sorununda müzakerelerin başlaması yönünde yeni bir manevra yapabileceğini düşünen varsa yanılıyor. Seçimi kazanan ve uzunca bir dönem seçim gündemi olmayacak Erdoğan’ın ne Öcalan’la ne de bir başkasıyla böyle bir ittifaka ihtiyacı olacaktır. Kürt halkı bunu öngörebilecek bir tarihsel hafızaya sahiptir.

Kürt ulusal hareketinin yaşadığı bu türbülans 23 Haziran’ı nasıl etkileyecek bekleyip göreceğiz. Gelecekte Kürt ulusal hareketinin yeni yol ayrımlarıyla karşı karşıya kalacağını belirtmiştik. 5 Haziran’da bu sayfalarda V. U. Arslan imzalı Kürt Ulusal Hareketi İçin Mücadelede İki Seçenek: Katalonya ve Bask Örnekleri başlıklı yazıda Kürt ulusal hareketinin bir yol ayrımına yaklaştığı belirtilmiş ve şu sözler dile getirilmişti: “Gerilla savaşının Türkiye Kürdistanı’nda gideceği bir yer var mıdır? Yoksa demokratik ve ulusal haklar için mücadelenin merkezine kitlesel ve kent merkezli bir direnişi mi koymak gerekir? Demirtaş, HDP ve 7 Haziran süreci farklı bir yolun tutturulabileceğini göstermişti. Kitlesel mücadelenin yanı sıra sınıf karşıtlıklarına da yüklenen, Batı’daki emekçileri de kazanmaya çalışan bir perspektif büyük farklar yaratabilir. Ama Kürt ulusal hareketi yakın dönemdeki yol ayrımlarında, sınıf merkezli anlayışı bir kenara bırakalım, HDP merkezli bir modeli bile tercih etmedi ve neticede ağır bedeller ödendi.”

23 Haziran’da Kürt halkının vereceği karar Kürt ulusal hareketinin alacağı yönü belirginleştirecektir.

KATEGORİLER