Britanya’da Göçmenlere Yönelik Saldırılar Sürüyor – Tarık Hasan
Geçtiğimiz Cumartesi ve Pazar günleri, İngiltere göçmenlere yönelik faşist saldırılara tanıklık etti. Liverpool yakınlarındaki Southport’ta Taylor Swift temalı bir etkinlik sırasında üç genç kızın bıçaklanarak öldürülmesinin ardından hafta sonu İngiltere’nin birçok bölgesinde faşist şiddet tırmanarak arttı. Liverpool, Manchester, Bristol, Kuzey İrlanda’da Belfast gibi şehirlerde çatışmalar yaşandı; aralarında Sunderland ve Southport’takilerin de bulunduğu çok sayıda cami taşlandı, molotof kokteylleri ile yakılmaya çalışıldı.
Faşist saldırıların alevlenmesinin nedeni, bıçaklı 3 kız çocuğunu öldürmek ve 8’i çocuk 10 kişiyi yaralamakla suçlanan kişinin Müslüman bir göçmen olduğu iddiasıydı. Bu iddiayı ortaya atan faşist İngiliz Savunma Ligi’nin (EDL) kurucusu Tommy Robinson’du. Polisin araştırmaları sonucunda, şüphelinin Galler’in başkenti Cardiff doğumlu 17 yaşında bir erkek olduğu ortaya çıktı.
Saldırganın Müslüman mülteci olmadığı ortaya çıksa da, fitil bir kere ateşlenmişti. Pazar günü, kuzeydeki Rotherham kasabası yakınlarında sığınmacıların kaldığı Holiday Inn Express otelinin yakınında toplanan yüzlerce kişi, hotele tuğla fırlatarak camlarını kırdı ve çöp bidonlarını ateşe verdi. Birkaç polis olay esnasında yaralandı ve bir polis de faşistlerden birinin attığı tuğla nedeniyle başından yaralanarak hastaneye kaldırıldı.
“Ülkemizi geri istiyoruz” diye sloganlar atan yüzü maskeli faşistler, polis barikatını aşarak mültecileri öldürmekle tehdit ediyorlardı. Günün sonunda 400’e yakın kişi gözaltına alınarak tutuklandı.
Saldırının ardından televizyon kanallarının birinde konuşma yapan başbakan Keir Starmer, “Garanti ediyorum, bu kargaşaya katıldığınız için pişman olacaksınız. İster doğrudan isterse bu eylemi internet üzerinden kışkırtıp sonra da kaçanlar olsun. Bu ülkedeki insanların güvende olma hakkı var ama yine de Müslüman toplulukların hedef alındığını ve camilere saldırılar düzenlendiğini görüyoruz. Derisinin rengi ya da inancı nedeniyle hedef alındığını hissedenler için bunun ne kadar korkutucu olduğunu biliyorum. Bu şiddet yanlısı güruhun bu ülkeyi temsil etmediğini ve onları adalete teslim edeceğimizi bilmenizi istiyorum.” dedi.
***
4 Temmuz’da İngiltere’de gerçekleşen seçimleri İşçi Partisi’nin kazanmasının ardından bazı akademisyenler Avrupa sağa kayarken iki istisnanın olduğunu yazmaya başladı: İngiltere ve Türkiye.[1] İngiltere’de İşçi Partisi’nin kazandığı oy oranı ve Türkiye’de TİP+CHP+DEM Parti’nin oylarının toplamına bakılarak yapılan “sosyolojik” tahlillerin sığlığı ortada.
Muhafazakar Parti’nin hem ekonomik hem de siyasal olarak ortaya koyduğu başarısız 14 yıldan sonra İşçi Partisi’nin görevi kriz içinde debelenen düzeni olabildiğince restore edebilmekti. Fakat çürümüş Britanya kapitalizmi hem emperyalist ilişkiler bağlamında hem de iktisadi krizi nedeniyle içte göçmen karşıtlığını, islamofobiyi ve kültür kamplaşmalarını üretiyor.
Faşist saldırılara karşı ne İşçi Partisi hükümetine ne de polislere güvenmemek gerekir. Sendikaların ve sosyalist partilerin göçmenlerle beraber anti-faşist savunma gruplarını kurmaları gerekli. Stoke, Blackburn, Middlesbrough gibi bölgelerde göçmenler saldırılara karşı camilerini korumak için birlikler oluşturdular. Irkçılığa Karşı Dur (Stand Out to Racism) isimli çatı örgütü de bazı bölgelerde anti-faşist eylemler düzenledi. Fakat faşist saldırganların sayısı ve mobilizasyonu daha fazla.
Sendikaların İngiliz işçileri faşist saldırılara karşı eylemlere teşvik etmesi, finansal ve lojistik olarak göçmen gruplarıyla dayanışmaları gerekiyor. Kültür kamplaşmasını, yabancı düşmanlığını yenecek tek güç sınıf dayanışmasından geçiyor. Britanyalı devrimciler 1936’da faşistleri yenen Cable Caddesi Savaşı’nı hatırlamalı[2] ve derhal faşist saldırganlığa karşı ipleri İşçi Partisi hükümetine ve polislere bırakmadan kendi ellerine almalıdır.
[1] https://yeniarayis.com/aliyaycioglu/dunya-saga-peki-ya-turkiye-i/
[2] https://www.avlaremoz.com/2016/10/04/4-ekim-1936-antifasist-zafer-cable-caddesi-savasi/