Borsaya Hücum – Emre Güntekin
Türkiye’de son bir kaç aydır tabiri caizse bir borsa çılgınlığı yaşanıyor. İşyerlerinde, sokakta, esnafta yolunuz nereye düşerse düşsün memleket insanının borsa muhabbetleriyle karşılaşabilmek mümkün. Bu durumu en son kripto para çılgınlığında yaşamıştık. Özellikle pandemi döneminde ABD Merkez Bankası FED’in parasal genişlemeye gitmesiyle birlikte tüm dünyada trilyonlarca dolar kripto paralara akmıştı. Elbette Türkiye’de de nüfusun geniş bir bölümü bu trene atlamıştı. Sonucu ise malumunuz.
Türkiye’de son aylarda patlak veren borsa çılgınlığını ülke ekonomisinin gidişatından ayrı okumak mümkün değil. Milyonlarca yoksul emekçi arşa çıkan enflasyonun altında ezilirken, elinde avcunda kalan son birikimlerini enflasyon canavarından korumanın derdine düşmüş durumda. Bu nasıl olacak? Dolar kuru kış uykusunda, kripto para piyasası çöküşte, mevduat ve KKM faizleri son faiz indirimiyle birlikte dibe çekildi, altın beklenen getiriyi sağlamıyor. Geriye ne kaldı? Borsa… Bahçeli bile grup toplantısında “İstanbul Borsası’nın yükselişi devam edecek, önü de ardına kadar açık olacaktır. Borsaya güvenimiz tamdır” sözleriyle borsaya adım atan milyonlarca küçük yatırımcıya müjdeyi vermişken başka alternatif aramaya gerek var mı?
Birgün’de Yalçın Karatepe dünkü yazısında borsaya yeni adım atanların yatırım psikolojisini güzel özetliyor. Kripto para meselesinde de durum aynı bu şekilde işliyordu. Sosyal medyada veya internet üzerinde popülarite kazanan, fiyatı hızla katlanan bir hisse senedi (geçmişte bu şekilde coin kovalanırdı) hızla yığınları bünyesine çekiyor. Dünün dogecoini neyse bugünün popüler hisseleri o… Öyle ki şimdilerde meşhur bir polyester firmasının piyasa değeri memleketin en büyük holdinglerinin piyasa değerinin toplamını aşmış vaziyette. Hızla zenginleşme hayali yoksulların çaresizliğiyle birleştiğinde sonu büyük oranda belli maceraların kapısını aralıyor. Ekonomist Ali Ağaoğlu da bu duruma işaret ediyor:
“Kriptoda dayak yemiş olanlar kurtarabildikleri parayı borsaya koydular, ‘belki buradan para kazanırız’ diye. Onlar da en hızlı para kazanılabilecek, derinliği az, görece fiyatı kriptolara benzer şekilde oluşan hisselere yöneldiler. Kripto çılgınlığının olduğu dönemde nasıl her gün yüzde 10, 20, 30, 40 gidiyordu, şimdi benzer bir durum var borsada. Borsada bir düzenleme var; bir günde yüzde 10’dan fazla çıkamadığı için ‘ertesi güne kadar bekleyin’ diyorlar, bir düşünün acaba sağlıklı bir iş mi yaptınız diye sınırlıyorlar. Kriptoda o sınır da yoktu alıp başını gidiyordu bir yerlere. Buradaki durumu bayağı ben kriptoya benzetmeye başladım. Özellikle hisselerdeki altcoinlere benzer alt hisseler diyeyim, alternatif hisseler diyeyim, ana hisselerin dışında kalan hisselerde çok büyük bir hareket var.”
Bu durum iktidarın da fazlasıyla işine geliyor. Ne güzel işte rekor üstüne rekor kıran borsa, büyüyen gelişen ekonominin göstergesi değil de nedir? Fakat kazın ayağının öyle olmadığını anlamak için çok uzun beklemeyeceğiz. Borsanın tarihi bu tarz balonların, küçük yatırımcıların sürüklendikleri trajedilerin de tarihidir aynı zamanda. Üç beş kuruşunu balinalara kaptırmak istemeyenler, bu tarz irrasyonel coşku dönemlerinde geçmişte neler yaşandığına bakmalı.
Dileyenler yaz aylarında Çinli AMTD şirketinin New York Borsası’nda halka arz edilmesinin ardından yaşananlara bakabilir. Şirketin hisseleri bir ay gibi bir sürede % 14.000 artış yaşamış, bu çılgınlık karşısında şirket tarafından “Bildiğimiz kadarıyla halka arzdan bu yana şirketimizin faaliyetlerini etkileyecek bir maddi değişiklik veya olay yaşanmamıştır. Firma anormal işlemler için piyasayı yakından takip etmektedir.” açıklaması yapılmıştı. 2021 yılında sadece 25 milyon dolar gelir elde eden şirketin piyasa değeri kısa sürede 300 milyar dolara ulaşmıştı. Ağustos ayında 720 doları aşan hisse, bugünlerde 18 dolardan işlem görüyor.
Ne kadar tanıdık bir hikaye! Belki de milyonlarca yoksul emekçi bugün de fiyatları hayli şişmiş hisse senetlerine belki bu yükseliş bir müddet daha sürer umuduyla çaresizce sarılıyor. Ancak geçtiğimiz hafta gördüğümüz üzere büyük bölümü tepeden ele tutuşturulan hisselerin tepe taklak düşüşünü izlemek zorunda kaldı. Belki de bu gelecekte yaşanması muhtemel paraşütsüz düşüşün fragmanıydı.
Bu durumun suçlusu elbette borsaya yığılan milyonlar değil. Bu ekonomik düzenin harcını karanlar yaşanacak olası mağduriyetlerin doğrudan sorumlusudur. Geçmişe bakıldığında en büyük vurgunların tıpkı bu dönemde olduğu gibi insanların en çok çaresizliğe itildiği anlarda yaşandığı görülecektir. Özellikle toplumsal mücadelelerin zayıfladığı dönemler emekçi yığınların bu tarz çılgınlıklara kapılmasını da kolaylaştırıyor. Ancak tarih emekçiler için gerçek kurtuluşun yolunun bu tarz maceraların peşinde koşmakla değil, örgütlü bir sınıf mücadelesiyle mümkün olduğunu yazalı hayli uzun zaman oldu. Şimdi iş bunu tekrar gerçekleştirmekte!