Bir İdam Öyküsü – V. U. Arslan
Bugün dünya tarihinin en sarsıcı idamlarından birinin yıldönümü. 4 Nisan 1979’da Pakistan başbakanı Zülfikar Ali Butto askeri cuntanın emriyle idam edildi. Mart 1977’de yapılan seçimleri Butto’nun Pakistan Halk Partisi (PPP) %59,7 oy oranı ile kazanmıştı. Sağ muhalefet seçim sonuçlarını tanımamış, sokaklarda şiddet olayları başlamıştı. Kapitalistler, toprak ağaları ve onları yöneten emperyalist odaklar CIA rehberliğinde darbe koşullarını oluşturuyordu. Nitekim seçimlerden 4 ay sonra etkileri hala sadece Pakistan’da değil tüm bölgede hissedilmekte olan general Ziya ül Hak darbesi yaşanacaktı.
Darbe oldukça vahşiydi. Pakistan solu derhal ezildi; toplumsal hayat dinselleştirildi; ülke ABD ve Suudların yönettiği cihatçıların merkez üssü haline geldi; Afganistan’a müdahale edildi. Cihatçılardan Taliban ve IŞİD gibi örgütlerin devşirilmesi ABD, Suud ve Pakistan’daki yeni rejim eliyle oldu. Kısacası Butto’nun darbeyle devrilmesinin sonuçları, sadece Pakistan’ı değil başta Afganistan olmak üzere tüm bölgeyi hatta dünyayı etkiledi. Türkiye de Ziya Ül Hak darbesinin paraleli olan Kenan Evren darbesiyle bugünlere geldi. Aradaki fark Türkiye’de yaşananların Pakistan’a göre daha az keskin olmasıdır.
O yıllarda büyük halk desteğine sahip olan Butto’yu 1970’li yılların Ecevit’ine benzetmek mümkündür, ama çok temel bir farkı hemen söylemeliyiz. Butto reformist bir lider olarak toplumsal hayatı derinden etkileyen reformlara imza atmıştır. Elit bir ailenin oğlu olan Butto dünya çapında esen sosyalist rüzgarlardan etkilenerek sola kaymıştır. O sıralarda Harvard’da öğrenciyken babasının okuması için gönderdiği Komünist Manifesto’nun kendisini etkilediğini söyleyecektir. Pakistan’a döndüğünde yüksek sınıflardan gelen iyi tahsilli genç bir elit olarak dönemin askeri rejiminde kolayca yükselir. Son olarak askeri hükümetin dış işleri bakanlığından istifa ederek 1967’de Pakistan Halk Partisi’ni (PPP) kurar. Partinin mottosu olan “İslam inancımız, Demokrasi politikamız, Sosyalizm ekonomimiz. Tüm İktidar Halka” sloganı partinin sol popülist karakteri hakkında fikir vericidir.
Tam da o sırada Pakistan 1968’i büyük bir atılım içerisindedir. Öğrenciler ve işçilerin radikal eylemleri bütün sistemi sallamaktadır. PPP’nin programı CHP ile karşılaştırılmayacak derecede soldadır, devrimden ve sosyalizmden bahsetmektedir. Ecevit’teki keskin anti-komünistliğe karşın Butto kendisine sosyalist ve komünist diyen kişi ve örgütlerle birlikte çalışmaktadır. Butto sol popülist bir lider olarak kitlelerdeki sola kayışın rüzgarlarına ayak uydurmakta ve giderek güçlenmektedir. 1973’te seçimleri kazanarak iktidara geldiğinde bahsettiği devrimin bir takım reform paketleri olduğu görülecektir. Bunlar arasında toprak reformu, kritik sektörlerin kamulaştırılması, demokratik anayasa, parlamenter sistem, kast sistemine benzer uygulamaların kaldırılması, sosyal güvenlik sisteminin iyileştirilmesi vb bulunmaktadır.
Butto bir devrimci değildi. İşçiler ve köylüler lehine reformları hayata sokmaya çalışırken bir yandan da güçlü devlet ve milliyetçilik politikasında ısrarcı olmuştur. Gelgelelim onu darağacına götürecek olan da bu güçlü devletten başkası olmayacaktır. Devrim yapmadan yani burjuva devlet aygıtını parçalamadan ciddi reformlar bile yapamazsınız, yapmaya kalkarsanız yönettiğini sandığınız o devlet aygıtı sizi yok ediverir. Coğrafya ve kültür değişse de yaşananlar ne kadar da aynı. 1973’te Şili’de Allende’nin başına gelenlerle 1977’de Butto’nun başına gelenlerin birbirine bu kadar benzemesi sınıf savaşının küresel ölçeklerde yürütüldüğünü büyük bir yalınlıkla ortaya koyuyor. Dolayısıyla tarihten ve sınıf mücadelesinin dünya çapındaki deneyimlerinden çıkarılacak büyük deneyimler bulunuyor.