Bir “Dönüş” Başladı: Tam mı, Yarım mı, Çeyrek mi? – V. U. Arslan
RTE önce damadını feda etti. Ardından “ekonomimizi demokrasimizi, hak ve özgürlükleri ve hukuku güçlendirerek büyüteceğiz” çıkışını yaptı. Değişim vurgusu “Kendimizi başka yerde değil, Avrupa’da görüyoruz, geleceğimizi Avrupa ile kurmayı tasavvur ediyoruz” tonlamasıyla zirve yaptı. Bülent Arınç ve Cemil Çiçek gibi “sadık rahatsızlar” seslerini yükseltti, çeşitli yandaş kalemler tutuklu yargılamaları hedef aldı. İçlerinde Soma işçilerinin eylem hakkını savunmaya kalkanlar bile oldu. Derken Çakıcı devreye girdi, MHP dişini gösterdi…
Hal böyle olunca muhalif kesimlerde büyük bir heyecan dalgası başladı. Özellikle yerimiz Avrupa’dır vurgusunu satın alan çok oldu. AKP-MHP koalisyonu dağılıyor muydu? Bahçeli 2021’de erken seçim ister miydi?
Mamafih çok geçmeden RTE Arınç’a verdi veriştirdi. Eski üsluba dönülmüştü: Gezi’nin finansörü Kavala, Kobani Katliamı’nın faili Demirtaş… Bu arada Cumhurbaşkanı sözcüsü Kalın, Bahçeli’ye Çakıcı ile “arkadaşlığı” bağlamında arka çıktı ve Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) yönelik yürütülen soruşturma kapsamında 101 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarılırken, 24’ü avukat, 72 kişi gözaltına alındı. Yoksa bu operasyon da İçişleri Bakanı’nın bir karşı hamlesi miydi?
Evet şimdi tekrar soralım: AKP-MHP koalisyonu dağılıyor mu? Mesela eski hızlı AKP’lilerin toplandığı Karar Gazetesi’nden Akif Beki ve Fehmi Koru, bu işin bittiğinden çok eminler. Basındaki AKP karşıtı çoğu isim benzer şeyleri yazıyor. Özgül ağırlık Bülent Arınç ve Cemil Çiçek de kımıldanmaları derinleştirmek derdinde ve devreye girdiler. Bu isimler AKP içinde kalarak daha etkili olacaklarını düşünüyorlar…
Burjuva siyasete dair kesin konuşmanın manası yok ama kanımca ittifakta dağılma tahmini yapmak için çok erken. Tam da ekonomik krizin derinleştiği zor bir kışa girerken RTE MHP’ye sırt çevirip kimle yola devam edecek!
MHP AKP’ye verdiği destekle o kadar önemli bir noktaya geldi ki RTE köşeye sıkışmış durumda. Hadi Osman Kavala neyse de Demirtaş’ın serbest bırakılmasını MHP’nin sineye çekmeyeceği açık. Manevra ustası RTE’nin manevra alanı bu sefer çok dar.
Bahçeli erken seçim çıkışlarıyla bilinir, ama bir noktayı akıldan çıkarmamak lazım: Şu anda ülkede hüküm süren aşırı sağcı yönetim, MHP’nin de vazgeçmek istemeyeceği bir çeşit zirvedir. Kürtleri ezelim, solcuları ezelim, demokratik hakları ezelim… Faşist MHP’nin rüyalarını süsleyen bir ortam. Üstelik RTE’ye hakaretler yağdıran mektupçu Çakıcı’yı hapisten çıkartacak kadar da güçlüler. Kısacası MHP ayar vererek AKP’yi kendi yörüngesinde tutmaya çalışacak ve köprüleri atmak için acele etmeyecektir. Kendi adlarına bu çizgi epey mantıklı görünüyor. RTE ise MHP’ye halen muhtaç. Yerine İyi Parti’yi mi koyacak, HDP’yi mi koyacak! Tek başına seçimi mi göğüsleyecek! Bunlar hiç kolay işler değil!
Gelgelelim RTE ekonomik krizin ülkeyi vurduğu bu virajı dönmek zorunda. Şu zor günleri atlatmak için döviz lazım. Bu da Batı’dan gelecek. Biden’ın ABD Başkanı olması uluslararası iklimi çok daha sert hale getireceği beklentisi var. Avrupa’ya ve ABD’ye göz kırpma çabası bundan.
Erdoğan’ın bu göz kırpmaları MHP’yle bağları kopartmadan yapması gerekiyor. Zor iş. Ama unutmayalım AKP ile MHP arasında bir çeşit kazan-kazan ittifakı var. O yüzden bir manevra yapılıyorsa da bunun imaj çalışmasından ne kadar öte bir şey olduğu şüphelidir. Demokrasi ve hukuk konusunda bol laf var ama henüz bir somutluk görmüş değiliz.
Ama bu planın arkasından parlamenter sisteme dönüş manevrası çıkarsa çok da şaşırmayız. Ne de olsa başkanlık sistemi %50 oy gerektiriyor. Bunu almak zor, RTE’nin işi zor. Ekonomik kriz emekçiyi bunalttıkça bunaltıyor. Ama Erdoğan “acı reçete”den daha fazlasını vaat edemiyor. Hal böyle olunca iktidarın toplumsal destek tabanı da azar azar eriyor. Karabağ’daki “başarılar” ve tam gaz pompalanan milliyetçilik de AKP desteğini arttıramıyor. Üstelik dış gerilimlerde Karabağ’dan daha bereketli kullanılacak mevzu da yok. Oysa halkın yoksullaşmasında gidilecek epey bir mesafe var. İstanbul belediye seçimleri senaryosu RTE’nin gözünü korkutuyor. İşte hiç bu riski almadan parlamenter sisteme geri dönüp, aşırı haksız bir seçim sistemiyle zafere gitmek, şimdikine göre çok daha kolay olacaktır.
Sözün özü AKP-MHP koalisyonunun dağılmasından ya da parlamenter sisteme dönüş ihtimalinden medet ummak yerine örgütlü mücadeleyi yükseltmenin peşinde olmalıyız. Soma ve Ermenek madencileri, Dilovası’nda direnen metal işçileri yol gösteriyor. Yükselen sınıf mücadelesiyle birleşen örgütlü sosyalist mücadele ile geleceğe uzanabiliriz.